Çok uzak diyarlardan gelmiş yorgun sefirim,
Aç kapını bekletme, Tanrı’dan misafirim!
Gönlüm aşka düşeli, kıblegâhım sen oldun,
Sanki Tanrı dururken, kula tapan kâfirim.
30 Temmuz 1987- Perşembe / Ödemiş
..
kac cesit insan ve yuzu goruyor insan maddeler ayni demirbaslari yasam ayni oksijensiz olmuyor, sular renksiz butun renkliler sulanmislar tatlari korkak cabuk kaciyorlar zamani gorunce biz tatsiziz suyuz biz bereketiz salkim salkim bir sogute can versekte huruz icimizd evet yalniziz yansiziz yuz yuze uc boyutluyuz, matematikseliz ama biz ikimiz bir biriz ki altinda cizgisi olmayan ciplak hatta ciplak bile yetmez cirilciplak bir biriz, yedigi lolipop sekerlerinin cubuklarini biriktiren cocuguz biz hic kumbarasi olmamis arkasina bakinca hep aglayan bir delikanliyiz b rh pozitifiz omur boyu ne kadar uzar insan bu hasrette ne kadar uzatilir bu hava ki solugumuz yetsin sonuna son yazilan filimlerden sonraki bir filmiz biz simsiyahiz siyah bile yetmez cok karayiz biz gunesi cekeriz gunes gelmez bizim eve doktordan once sek sek suya giden bir serceyiz gogsu yere en yakin ucan bir kirlangiciz diyar diyar mevsim mevsim konmadigimiz bir yildiz kaldi kuyruzsuz bir tilkiyiz kuyruksuzlugumuzda kurnazligimizdan mapushanede bir turkuyuz uzunca yok yok daha uzun omur boyunca uzanmis sira daglariz icimizde kendimize yaptigimiz en buyuk kotuluguz biz, eli kesilmis uc gun bu yara icin yemek yiyecegini dusunen bir genciz biyiklarinin baglantisi sakalina ulasmamais gogsu killanamamis bir orman gibi barisciyiz ve savasciyiz erozyona karsiyiz karsi bile yetmez tam karsi karsiyayiz kalbimizin hizli carptigi bir andayiz zaman gibi durmayi sevmeyen eskimis soz duraklari haric evet bir gezintiyiz gezinti bile yetmez durmaliyiz soz duraklarinda bir saate su kacarken zamanin telasi olmadigini goren bir gozuz, patladiktan sonra soguyan misir tadinda dunya sozunun anlamiyiz, sozun ergin oldugu zamanlarda bizde sozumuzun eriyiz hasretimizin teskeresini alamayiz, bir ihtimaliziki haftalik bir bebegi isiran sivrisinegin dusmaniyiz! eger bir yakalarsam bizim eve gelmemesini rica edecegim ondan bir kolaylik degiliz sineklri ilaclamak gibi biz insaniz................? bir yureyim var sizi seven aycicegi denir ama bizm oralarda gune bakandir adi ne guzel gune bakmak ben dogdugumda altin degerlidi kim verdi bu altina degri kim kandirdi bizi cocuklugumda sordugum butun sorularin cevabi ALLAH Bilirdi ALLAH vergisiydim ben neyin vergisiyim kacak bir sevismenin mi? hep soru ne olur ne olmaz uzun denmez bu siire bilinmez cunku bir siir omru.......
baslama zamani: 11: 30
bitis zamani: 13: 30
tarih: 06.08.2002 sali......................... hangi gun olur bu cocuk bilmiyorum abiii! ! ! ? ? ? ? %%%0#@$$$$$$$$$$.... hoscakal...(.! .) ..>>>>>>>> doru yon hep ileri!
..
Şifa Bulamazsın
Şeytanî bir gözle değil, ebediyete muhtaçlığını
bilerek bakmalısın Kur'ana.
İnsanî bir kalple bakmaz ve okumazsan onu,
şifa bulamazsın iç hastalıklarına.
..
29 Nisan bu gün! ..doğum günün senin...
Yanında olsun hep.. sevilenin, her sevenin...
Atakan’ın hali? ..berbat! ..boşver, sen ol rahat...
O berbat ki o sana ..“kutlu olsun! ” diyenin...
..
Batı'dan Alacağız
Batmak üzeredir artık Kur'an Güneşi,
çünkü kıyamet yaklaştı.
Batı'dan alacağız bundan sonra,
onun eşsiz son ışıklarını.
..
Ne yaptım, yapıyorum...rızasına Allah’ın,
Ah etme! Etsen bile tutmaz boş yere ahın!
O görüp duyar iken, dilesem uyar iken...
Kıl kadar şüphem yok ki her işinden o şah’ın.
..
Eğer dediğin gibi sen yarattıysan beni,
Sayarım Yaradan’ım, Allah diye de seni!
Tek can vermekle kalma, mes’ut da kıl kulunu,
Ver! VER! O’nu bana da gel olma, şenî - denî.
..
Oruç
Nimetin 'nimet' olduğunu anlaman, hem de
onu Veren'i bilmen içindir oruç.
Mânevî hastalarla sıhhatliler için de,
bir şifa verme ve korumadır oruç.
..
Haykırmaktadır
-Tanrıtanımaz'a-
Şeytanlaşmış kitapsız nefsin; belki yok oluşa hazırdır.
Amma vicdanın: 'Ben ebed isterim' diye haykırmaktadır.
..
Aşk'a Erdi Mevlâna
Analım Mevlâna'yı ananlarla beraber,
henüz biz hayattayken.
Yandı, pişdi, Aşk'a erdi Mevlâna;
Kur'an Güneşi tam tepedeyken.
..
Duydum ki birinden, gideceksin buralardan
Ben bir daha sevmem seni, hicranla yakarsan.
Gel gitme; gidersen dönüşün zor beni kırma
Ben bir daha sevmem seni, hicranla yakarsan.
Hasretle yanarsam, seni sevmem daha sonra
Gel gitme şu hasret, çekilir sanma beni kırma
..
Anla Artık!
Arzu ediyorum, kavuşamıyorum.
Kavuşuyorum, sahip olamıyorum.
Sahip oluyorum, elimde tutamıyorum.
Anla artık! Nasıl elde kalır, ölümlü olan?
..
Göz âlet, kulak âlet...beyindir gören – duyan,
Akıl en büyük nimet! İnsandır, O’na uyan,
Gelecek, gelecekse... geri de dönecekse...
Önemli hem o yan da hem de önemli bu yan!
..
Bir öğlen vaktiydi sarsıldı zemin
Sanki denizlerde batıyor gemim
Söyle be felek azmı geldi yem,ın
Ağustos depremini unutmadık yemin
Yığın yığın olmuş enkazlar molzlar
Göçükte kalana vuruluyor balyozlar
..
Gidişinle ıslanan bu sokaklarda
Senden bir iz kalmamış sevdiğim
Köşeye tekmelenmiş kutu duruyor sadece
O gittiğin akşamki isyanımı anlatır bir şekilde
Bilmiyorum şimdi nerdesin hangi yaban elde
Hangi kırılası eller dolanır şimdi o kırılası belinde
..
Ağustos gelmiş de ne olmuş,
Yürek bağımı, hazan mı edecek,
O, çoktan hazandır çoktan…
Neyine sevineceğim Ağustos'un,
Her yer Şubat olduktan sonra,
Yine de Nisan ümidim var benim...
..
Sevdalımsın, aşkımsın, yeşil gözlüm benim
Güzelliğinle tutsak, soğukta barınağım benim
Mutluluğumda, derdimde ortak olduğum benim
30 senedir ve yine, yeniden ölesiye sevdiğim benim
Ateşli dudakların buluştuğu günü
Birlikte doruğa kavuştuğumuz günü
..
30 küsur sene
Anlatamadılar anlamını deli kız
3 günde sen mi anlatacaktın
Hayatın anlamını
Yok işte...
Sensiz anlamı yok...
Güzel de yaşasak
..
Cumartesi 30 yaşıma girdim
Bu gün 3 gün oldu
İlk önce anlayamadım ne olduğunu
Hiç bir farkı yoktu günlerin diğerinden
Derken dün aynada kendime baktım
Yüzümde bir ışıltı
Gözlerimde bir ışık
..
30 Ağustos şiirleri kısa ve uzun olarak ünlü şairlerden 30 Ağustos ile ilgili şiirler ve sözleri
30 Ağustos denince yüreği güp edenler,
Kimi, ataları sayesinde bugüne gelenler,
Kimi kutlanmasından rahatsız hainler,
Bilmem nedendir?
Çoğu evler bayraksız, sokaklsr öksüz,
Kimilerinin milli duyguları yozlaşmış mı, tozlaşmıs mı?
..
Ülkemizde ve dünyada eğitim bir ülkenin ilerlemesi,kalkınması,ayakta durması için olmazsa olmazların başında gelir. Toplumları geçmişiyle yarınlarına daha emin adımlarla taşımak için eğitimin çok önemli misyonu vardır.Bu misyonun devamlılığı için eğitim her zaman taze kana ihtiyaç duyar.Bunu da kendisinin geçmişten bu yana yetiştirdiği bireylerle gerçekleştirmeye çalışır. Bireyler farkında olsun ya da olmasın formal ya da informal bir şekilde eğitime katkıda bulunurlar. Eğitim yaşı formal anlamda belki 36 aya kadar düştü ve 3 yaşından sonra belki yaşam boyu eğitim programlarımızıda dahil ederken hayatımızın büyük bir kısmı eğitimle geçmekte. Ülkemizde İlkokul,ortaokul,lise,lisans,yüksek lisans,doktora eğitimi tamamlandıktan sonra bu aşamaların herhangi birinin ardından iş hayatı başlamaktadır. Eğerki öğrenci bu aşamalarda büyük başarı gösterirse belkide yurtdışına gitmekte ve dünya sıralamasında üstlerde olan üniversitelerce "beyin göçüne" dahil olmaktadır,burda yatay bir beyin göçü yaşanmıştır. Yatayda yaşanan bu beyin göçü geri dönebilir,gittiği yerde daha donanımlı olup yuvasına dönebilir,kendisini olabildiğince üst seviyelere taşıyabilir ya da bir aşamada sistemden kopup başka bir hayat yaşayabilir. Zaten bu seviyeye geldiyse kopması düşük bir ihtimal gibi...
Gelelim dikey beyin göçüne. O kadar eğitim alıp teog,lys,kpss,ales,yds girip bölümü,mezun olduğu üniversite ne olursa olsun. Bu sınavlarda başarı elde edemeyen birey,hayatının başlamasını hep ertelemiştir.Zaten başlayacak gibi durmuyordur. Matematikteki dikey eksende gibi aşağı yukarı hareket eder,davamlılık,kararlılık göstemez.Hep pişmanlık yaratır geçmiş tercihleri;keşke daha düşük bir puanlı bölüm yazsaydım da atansaydım diye çünkü yüksek puanla öğrenci alan bölümlerden mezun olan çoğu aday şuan işsiz ve iş beklemekte.eeee ister istemez insan beyni hemen kıyaslama yapabiliyor,benden daha düşük puanla yerleşti ama hemen iş sahibi oldu bense kpss 10 kez girdim olmuyor,alım az puanlar yüksek. Bu şekildeki gibi mezunlara verilen ilk tavsiyelerden biri "özelde çalışsana", oluyor. Özelde özel kölelik yaptırılmak isteniyor ve aday bunu son çare olarak görüyor.Dİkey beyin göçü bireyi hep en derinlere,eksilere,depresyona,tükenmişliğe ve hatta örnekleri çok ihtihara kadar götürebiliyor. Madem 20 yıllar boyunca eğitim almış bireye çıkışta diplomasıyla birlikte iş vermeyecektiniz, neden 20 yıl meşgul ettiniz. Tabikide kendi tercihi bu ama bir zahmet eğitiminin karşılığını da bir nebzede olsa veriniz.
Osmanlı Devletinde Tarhuncu Ahmet Paşa öncelikle devletin geriye doğru on yıllık harcamalarıyla ilgili bir araştırma yapmıştır. Bu araştırma sonunda devletin yıllık gelirleri ile giderinin ne kadar olduğunu yaklaşık olarak hesaplamıştır. Böylece devlet gelirleri ile giderleri arasında denge kurarak denk bütçe yapmayı planlamıştır. İlk kez modern anlamda bütçe hazırlamış, gelirlerin 24 milyon, giderlerin 25,5 milyon altın olduğunu tespit etmiştir.Bütçe açığının saray masraflarının çokluğundan ve lüzumsuz hediye ve bahşişlerden kaynaklandığını görünce, bunları azaltmaya çalışmıştır. Bu çalışma hep hoşuma gitmiştir Tarhuncu Ahmet Paşa ne güzel yapmış,belkide herkes ayağını yorganına göre uzatmış, Devlet bir nebzede olsa toparlanmıştır.Şimdinin teknolojisi,bilgisayar çağı,ilerlemiş eğitim seviyesi ve yüksek kültürü düşünüldüğünde acaba diyor insan çok mu zor denk bütçe gibi bir çalışma yapılarak eksiğimiz fazlamız nedir?, şu bölümlerden,şu işlerden önümüzdeki 10 yıl alımlar az olmalı,gençlerin bu mesleklere yönlenmesi ihtiyaçlar doğrultusunda kısıtlanmalı. Ama nerde? Artık elini sallasan herkes üniversite mezunu,bu anlamda eğitimin denkliğide hesaplanamz mı? Mesela bir A mesleğinden 5000 kişiye ihitiyaç varken 30.000 kişiyi mezun etmenin mantığı nedir. Her mezun iş bulmak zorunda değil diyor bazıları ki bunu diyenlerin zeka seviyesi tartışılır.25 yaşından sonra çaresiz, boş boş gezen diplomalı işsizler,ailelerine karşıda mahcup olmakta,hayatının en önemli yaşları 20li yaşlar çok sıkıntılı geçmektedir. Artık hayat 30-35 yaşında başlamaktadır.Dikey beyin göçüyle 20 yıl aldıkları eğitim yavaş yavaş dibe vurmakta ve bu gençlere eğitim veren öğretmenlerinin,doçentleri,profesörlerinde verdiği eğitim boşa çıkmış olmakta.
Sahi biz niye eğitim alıyoruz, eğitim-öğretim ortamları niye var?
..
Geliyor Geliyor
Mavi mavi mas mavi
Altın sarısı sırma saçlı
Uzun boylu selvi soylu
Samsun dan bir güneş doğar gibi
Mustafa Kemal Atatürk
..
9 Eylül’ü sadece İzmir’in kurtuluşu meselesi mi?
Başlangıç1815 Viyana Kongresi, Şark Meselesi.
Mondros Mütarekesi, yurdun karış karış bölünmesi,
Asıl amaç; Anadolu’nun Türklerden temizlenmesi.
Vatanımız karış karış bölünmüş ve işgal edilmişti.
Osmanlı pes etmiş, halk savaşlardan bezmişti.
..
Bugün size ise, yarın bize
Yine Ateş düştü yüreğimize
Şehit acısı olmalı hepimize
Ana kuzuları daha taptaze
Zamansız, sebepsiz solar
Debdebe-şaşa neyimize?
..
