Bahçemdeki güller gibi, açtın’ da baharda
Ben koklamadan ben seni, soldun baharında
Olmaz güzelim böyle, şu gönlümdeki senken
Ben koklamadan ben seni, soldun baharında.
Hicran dolu gönlüm hala hasretle yanarken
Soldum’ da sarardım, nere gittin bırakıp sen,
..
Nerde giden yıllarım yaz baharım bitti mi?
Nerde güzel günlerim yoksa zaman geldi mi?
Şimdi vakit, dert olurdur niye hiç durmadan,
Nerde giden günlerim yaz baharım bittimi?
Gül gibi soldum niçin nerde bahar yazlarım,
Nerde benim geçmişim, şimdi gönül dağlarım,
..
Dört mevsim bu vatan
Şehitler var, her diyardan bağrında yatan
Ne yüceymiş, laikliği anlatan
Var mı dil, din, ırk, mezhep aratan
Ey ulu önder, ATATÜRK
Sensin! CUMHURİYET'i yaşatan
..
Umutlar yorgun, bedenler kırgın
Çözemiyorum günün hallerini...
Çare yok, çözüm yok, ocaklar sönük
Aşamıyorum Yemen Çöllerini! ..
Düşman acımasız, dostlar yorgun
Deremiyorum bahar güllerini...
Fitne ateşi kaynıyor, oacağım yanııyor,
..
ATATÜRK Diyor ki: “Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler. En eski çağlardan beri tarihi Türk yurtlarında, Türklüğün yüksek varlığını kahramanlıkla tespit etmiş olanlarla şahsen beraber olduğumu beyan etmekten duyduğum zevk ve saadet yücedir.”
“Benim Güzel Gazianteplilerim”in başına almayı düşündüğüm bu yazımda Sevgili Atamızın özgeçmişini yazacak değilim elbette ki. Doğal olarak onun kentimizle, hemşeriliğimizle ilgili yaşadıklarına yer verilmesi önemlidir elbette.
Ancak Mareşal Gazi Kemal Atatürk’ün yaşamının satırbaşlarından söz etmeyi gerekli gördüğümün de bilinmesini istiyorum burada. Ata’mız 1881 yılında Selanik’te Türk oğlu Türk bir ailenin ikinci evlâdı olarak dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanımdır. Babası Ali Rıza Bey Selanik Milli Askeriye Taburunda üsteğmen olarak görev yapmaktayken, sağlık nedeniyle ordudan ayrılmak durumunda kalmış asker kökenli bir Türk’tü. Ali Rıza Bey, ordudan ayrıldıktan bir süre sonra yaşama veda etmiştir. Atatürk’ün kendisinden önce dünyaya gelen ablası ise Makbule hanımdır.
Ön adı Mustafa olan Atatürk, babası gibi asker olmak istiyordu. Bunun için de Selanik Askeri Ortaokuluna girdi. Başarılı bir öğrenci olarak kendini gösteren Mustafa’ya Matematik öğretmeni Mustafa Bey, Vatan Şairi Namık Kemal’den esinle Kemal adını verdi. M. Kemal Askeri Ortaokulu bitirdikten sonra İstanbul’a giderek 1899’da Harp Okulu’na yazıldı. O düz bir örenci değildi. Başarılı öğrenciliğinin yanı sıra edebiyatla ve siyasetle de ilgileniyor, bol bol okuyarak kendini bilgilerle donatıyordu.
Harbiye’yi bitirince 1902 yılında Harp Akademisine girdi. Buradan Kurmay Yüzbaşısı olarak 1905’te mezun oldu.
M. Kemal Osmanlı’yı yönetenlerin yanlış görüş ve tutum içinde olduklarını görmekteydi. Karanlık bir geleceğe “dur” demek gerekiyordu. Bu amaçla bir kaç arkadaşı ile birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Artık kuşkulu kişi sayıldığından payitahttan uzak tutulmasına özen gösteriliyordu. Bu nedenle de ataması Şam’daki 5. Ordu’ya yapıldı. Burada davet yönetimindeki bozukluğa, ordunun eksikliklerine ve halkın ezilişine daha yakından tanık oldu.
Halkın kendini yönetme ilkesine dayanan yeni bir düzen yaratmak amacıyla 1906’da Vatan ve “Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu. Öte yandan görevini başarıyla sürdürmesi sonucu Kıdemli Yüzbaşı olarak Şam 5. Ordu kurmay heyetine atandı.
..
İyi Bir İnsan Olmak İçin! .
{}
Kemal KABCIK: Biliyor Musun Çiğdem, Bir Tecrübeyi, Bir Birikimi Kaleme Almamak, Bir Hazineyi Toprağa Gömmek Gibi Bir Şeymiş! . Ben, Kendi Adıma, Kendi İyiliğime Olacak Bir Arayış İçersinde, Yeni Metinler Kaleme Alma Kararı Aldım! . Umarım; Bu Kararımda İstikrarlılığı Sergiler ve Kendim İçin Yararlı Olurum İnşallah, Diyorum! . Senin De Fikrini Almak İsterim Çiğdem: Sence Ben, Yeni Metinler Kaleme Almakla, Kendime Yararlı Olabilir Miyim? . Belki, Yazdıklarımı Tekrar Tekrar Okuma Yolu ile; Hatalarımı Gözlemler ve Bu Sayede, Daha Da İyi Bir İnsan Olma Yolunda İlerleyişime Devam Edebilirim, Diyorum Kendi Kendime! .
Çiğdem KELEŞ: İyi Bir İnsan Olmak İçin; Arayışını Sürdürebilmelisin Kemal! . İyiliğin; Sonu Yok! . İyi Bir İnsan Olma Adına Düşündükçe; Yapabileceğin, İnce Ayrıntılarda Nice Güzellikler Bulursun ve Kendine Saygı İlkesinde, İyiliklerle Güzelleşen, Olgun ve de Asil Davranışlar Sergileyen, Sevgi Dolu İnsanlara Mahsus Olan, İnsani Karakter Donanımının İnceliklerdeki Özelliklerine Kolaylıkla Ulaşabilirsin! . Bunun İçin; Çok Çok Kitap Okumalısın ve Çok Çok Kaleme Alma Çabası İçersinde Olman ve Öğrendiklerini Yazarak Tekrarlaman, Seni, Olgun İnsan Karakter Donanımına Ait Asil Davranışlara, Daha Bir Kolaylıkla İletecektir! . Kitapları Dikkatli Okumalısın; Her Okuduğun Kitap Satırı: Kalbine İşlemeli ve Kalbin Verimliliğe Ulaştığı Anda, İlk İlhamda Hissediverdiklerini Kaleme Alıver ve Hatalarını Gözlemlemek İçin; Kaleme Aldığın Notları Tekrar Tekrar Oku ve Metin Kaleme Alma İşinde, Becerini İlerletmeyi Düşün Her Zaman İçin! . Kendini Fazla Sıkma ve Hata İşlerim, Kusurlu Davranırım, Diye, Yazmamazlık Etme! . Yazdıklarını, İleri Zamanlarda, Kazandığın Olgunluk Anlayışı ile Değerlendirmeye Aldığın Vakit, Bir Çok Kusurunu, Kendi Gözlerinle Göreceksin! . Yani, İnsan Çalıştıkça; Olgunluğunu Geliştirir! . Olgunluğunu Kısa Zamanda Geliştirebilirsen Eğer, Dün Kaleme Almış Olduğun Metinler Hakkında, 'Çok Basit Yazmışım' Diyebilirsin! . Hatalarını; Yazarak Gör ve İyi Bir İnsan Olmak İçin: Düşün! .
..
9 Eylül’ü sadece İzmir’in kurtuluşu meselesi mi?
Başlangıç1815 Viyana Kongresi, Şark Meselesi.
Mondros Mütarekesi, yurdun karış karış bölünmesi,
Asıl amaç; Anadolu’nun Türklerden temizlenmesi.
Vatanımız karış karış bölünmüş ve işgal edilmişti.
Osmanlı pes etmiş, halk savaşlardan bezmişti.
..
98]Daha önceki bölümde belirtildiği üzere bu tehdit Potsdam kararları üzerine, daha bir güvenceli ve fütursuzca oldu. O günkü Sovyetler, önceden beri olan boğazlar üzerine olan egemenlik amaçlarını gerçekleştirmenin bir aracı olarak gördüler Postdam’daki değinilen görüşme taslaklarını. Rusya bu görüşmelerden cesaretle tehdit ve talep yaptı. Çünkü ABD ve Birleşik krallık bu görüşmelerde Rusya’nın boğazlarda serbest geçişini desteklemişlerdi. Bu konuda Türkiye’ye görüş bildirme kararı aldılar. ABD 2 Kasım 1945’de buna değin notasını verdi. Ve Britanya Krallığı da 21 Kasım 1945’de bu doğrultuda Türkiye’ye nota verdi, görüşünü bildirdi. Rusya ise 1 yıl sonra 7 ağustos 1946’da tehditkâr olmanın mağrurluğu ile güya bu bildiriyi yaptı.
İki tehdit durum ve iki durum karşısında geliştirilecek LİDERLİK tavrının anlaşılması bağlamında, Birincisi herkesçe biliniyor. Ama ikinci pek bilinir değildir. Bunun için burada Kurtuluş savaşı öncesinin tehdit ve fili işgali ile 1945-46’ların bana göre yüzeysel ama çok ciddi tehdidini karşılaştırabilmek için şu tespitleri belirtmekte yarar vardır.
1- Rusya’nın tehdidi, Potsdam görüşmesi olan ve sonra da Atom bombasını kullanmanın güncelliği ile dağılan, güya bir uluslararası görüşmenin meşruiyet ligi havasında, gibi başlamıştır. 2-Benzer tehdit aynı anlaşmanın meşruiyet ligi ile ABD ve İngiltere’den de gelmiştir. Ama bu kadar kaygı yaratmamıştı nedense(!) Bir alicengiz oyununu bana düşündürtmekte. 3-Bu durumun dallanıp çatallanan kaosuna karşın, ABD ve İngiltere bizden (sureti haktan görünüp) yana siyasi politika koymuşlardır(!) bu ABD ve Birleşik Krallığın taraftar girişmelerine değin bundan sonrası gelişmeleri, çok vahimdir.
4- Yani tehdit Rusya’nın göze alabileceği bir risk olmaktan böylece çıkmıştı. 5- Rusya’nın 24 Eylül 1946 notası sonrası İngiltere ve ABD; ‘ Potsdam görüşmelerine göre herkesin bir kez yazışabileceği (meşru olanın bu olduğunu) , cevaplaşmak sureti ile sorunların tartışılamayacağını’ belirten desteklerini ortaya açıkça koymuşlardı ve Sovyetlere nota vermişlerdi. 6- Türkiye’nin o konjonktürde iyi kötü, tehdide karşı koyacak hazır da bir ordusu da vardır.
..
Yüzü mahım aydınlattı kaşla göz edercesine
Umut doldu gönül bahçem yare söz edercesine
Açıldı gönül kapısı sevgisine muhtacımın
Sessizce varıp sokulsam harami girercesine
Acep memnun olur mu ki katılarak bayramıma
..
Sen, benim hayatta tek varlığımdan.
Güneşim, mehtabım ve de ayımdın.
Sevdiğim, taptığım sevgim, aşkımdan.
Arıyorum seni nerelerdesin?
Geçmiyor günlerim sen olmayınca.
Hayat zindan oldu sen olmayınca.
..
Bir munafık ateşi,fitili düştü yurda
Kardeş kardeşi vurur,neredesin Atatürk
Gel de gör vatanını,İnsanlık çöktü burda
Kardeş kardeşi vurur,Neredesin Atatürk
Bu gün otuz ağustos,zaferin yıl dönümü
Pusular çöktü ufka,görmüyorum önümü
..
(Lübnan Saldırısı sırasında)
50 derecede kış!
Ölüme de yaşam kadar yakın durmak gerektiğini düşünmüşümdür hep. Ölüm zamanla kabullenilebiliyor ama kanıksamayı ve vurdumduymazlığı anlayamıyorum bir türlü. Ölümü renkli camlardan bir Hollywood yapımı gibi izleyip sonra da hiç bir şey yokmuşçasına 'hayattan keyif almayı' anlayamıyorum. Baudrillard 'ın 'hipergerçek'i bu olsa gerek... Telefonları açmak istemiyorum artık; posta kutularını da... İnsanoğlu bir tuhaf olmuş. Sınırlı sayıda sözcükle konuştukları yetmezmiş gibi sınırlı sayıda düşünce, sınırlı sayıda duyguyla yaşıyorlar. İlk duyduğum cümle 'tatile gitmediniz mi? ' sorusu.
Gitmedim lanet olsun!
..
Saçların bembeyaz,yüzün kırışsa,gözün görmese
Elinde birde asa olsa,belin iki büklümse.
Yıllar değil,asırlarda geçse,hatta mahşerde bile,
O gül yüzünü,hatırlamaz olurmuyum hiç devran değişse...
O güzel gözlerin,upuzun sacların,incecikti belin,
O nadide yüzün.kadife gibiydi tenin,
..
Sakarya ırmağının gerisine çekilen Yunan,
Destek topladı İngiliz’den, Fransız’dan.
Gücüne güç kattı, tüfekten, toptan.
Türk’ün önüne set çekti dikenli telden,
Öyle büyük set ki altı metre yükseklikten,
Şımarık Yunan komutanı şöyle demiş oradan,
Türk ordusu altı ayda geçemez buradan.
..
İnsandır bu, çiğ süt emmiş neylersin.
Dost yarası aldım, çıkmaz nefesim.
Kalmadı dünyada gözüm, hevesim.
Yalancıya, sahte yüze dargınım.
..
Karınca gibi hiç durmadan çalış,
Ağustos Böceği gibi boş durma.
İş bilmiyorsan iş yapmaya alış,
Ağustos Böceği gibi boş durma.
Çoğu Ağustos Böceğini bilir,
Yaz boyunca saz çalıp kışın ölür..
..
Biz doğanın elindeyiz
doğa bizim elimizde...
6 Ağustos 2012
* * *
Bilgimizi ölçebilirsiniz
düşlerimizi değil...
..
Ağustos buz kesmiş tufan fırtına
Orucun nefesi yetmez virdine
İman yarı çıplak kin arsızlarda
Şehadet yazmalı asrın sırtına
Kerbelâ Halep Şam Humus Arakan
Nuseyri rejimi ve gözyaşı kan
..
Tarih sayfasına türkün damga vurduğu aydır ağustos
Mehmet’in süngüsüyle kazandığı zafer ayıdır ağustos
Allah’ın Türk’e bahşettiği zafer bayramı adıdır ağustos
Türk’ün ordusunun şaha kalktığı zafer ayıdır Ağustos
Geçer genç leventler kahramanlarımız yalın kılıçlar,
Süngüyle savaşların sonucunu belirler bu yiğitler,
..