3/Mart/1992/ 28 yıl sonra
En sahisici bırakıldı çığlığın
En safı duyguların
Yere düştü 263 damla gözyaşı
Kurumadan duruyor
Meydan okuyor yıllara
Anıldı yirmi sekiz yıl sonra
Göğe yükselen madenci fenerleri
3/mart/1992 Kozlu ocaklarında ki
Yaşanan gruzu faciasında
Bekledi o anı, o saati
Bayrağı alanlar kuyu başında
Saygı duruşu, İstiklal marşı
Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyet yurdunda...
Adınıza dualar okundu yine
Sizler de amin dediniz duyuyoruz
Misafirimizdiniz sol yanımızda
Ayrıldık birer birer yanınızdan
Kimi bindi cesurca kafeslere
Kömür çıkacaktı illa gün yüzüne
Mirastı dededen oğula, toruna
Maden işçiliği burada
Beş binden fazla ağıdımız vardı
Hepside baba yiğit hepside delikanlı
Sonrası bir ilkti yirmi sekiz yıl sonra
Onlar için can siparane çırpınan
Kurtarma çalışması yapanlar
Geldiler anlattılar bir bir
Hepside yaşadılar o günleri...
Yeniden yaşattılar bize
Kaba kacağa sığmayan acıları
Kaldığınız galeriler, kör nefesler
Kuyu dipleri, domuzdamı araları
Tonluk arabaları tutuşunuz
Elinizin, ayağınızın, adımınızın
Kaçarken canavardan öylece kalışı
Güzel ölmemişsiniz belli
Savrulmuş bedenleriniz bir bir üstüne
Demir ayrı yöne, direk ayrı yöne
Toz, çizme boyunu geçmiş önceden...
Sebebi olmuş mudur acaba?
Macarların delme patlatma çalışması
Pervanelerin kapatılması
Nedenleri çıkmadı ortaya bunca yıl
Tonlarca ağırlığındaki koca koca makinalar
Pres eğilmiş kopmuş yerinden
Kalmış aralarında bedenleriniz
Yapışıp kalmış umutlarınız bir kör kuyuda...
Yanan açık ateş görülmüş ilk defa yer altında
En son fener kaldıydı beş altı yıl sonra
O da çıkmış beyaz bir kütle olarak
Çalışanların karşısına
Ne yapıp ne etmeli vermeli cenazeyi
Ana baba kardeş akrabalarına
Sonra toplamışlar bir torbaya
Böyle kabre girmez kim inanır bunun
Dev gibi maden işçisi olduğuna...
Bulunup bir tahta insan boyunda
Sıralamışlar bu kafası, bu eli, bu ayağı
Bir gövde yerleştirmişler vücuda göre
İnşa edilmiş bir ceset, çivilenmiş tabuta
Sıkı sıkı tembihlenmiş açılmasın mühür
Biraz kül, toprak, kömürden başka
Yoktu birşey tabutta...
Tutulmuş zabıt
Savcıyı ikna etmek ne kadar zor olsada
Onlarcası böyle gitmiş sonunda
Elsiz, ayaksız, kalpsiz, kütlesiz
Birer isimmiş mezara giren
Devam ediyordu hayat sizden sonrada
Kapandı kuyular kurtarma çalışmaları sonunda
Su basıldı milyonlarca metre küp ocaklara
Çoğunuzun bedeni buradayken daha...
Dağıtıldı kalan madencilerimiz
Karadon Armutçuk Amasra Üzülmez ocaklarına
Elektro mekanik atölyelerinde sessizlik hâkimdi
Durdu torna aynaları, tesviyeci eğesi
Şahmerdan, sıcak demirci pazuları
Harıl harıl çalışan elektrik motorları
Elektrot takılmadan bekledi penseler
Model hazırlamadı modelhane
Kalıp yapmadı dökümhaneye
Boruhane, mekanizasyon, araba tamiri
Vinçler, koruyucu bakım, otomatik bakım
Koruyucu bakım, kuyu bakım, sondaj servisi
Yeraltı, yerüstü telofon tamiri
Akülü motorlar, direk harmanı
Yüksek gerilim, elektrik bakım onarım
Kazan dairesi, işçi banyoları, takım ambarları
Bekledi bekledi...
Ne zaman karar verildi ocaklara su basımı durdu
Söndü yangın, boşalacak ocaktaki su
Ha gayret el birliği ile bitirdik
Alnımızın akı ile boşalttık ocakları
İşçisi, mühendisi, müdürü
Yeniden açıldı kuyular kolay olmasada
Üretim başladı büyük uğraşlar sonucunda...
Biz yine daldık uyandığımız rüyaya
Ne son oldu kazalarınız ocaklarda
Ne bitti çığlıkları yakınlarınızın mezar başlarında
Kocaman adam oldular, kadın oldular bıraktığınız bebeler
Kaderine terkedilmiş yoldaşınız eşler
Ne bir piskolojik destek
Ne hal hatır sormak kimseden
Beklemişler beklemişler...
Azıcık ilgi, azıcık merhamet
Zengin dul kalmışlar orta yerde
Kıskanılan her kocadan alemin dilinde
Yetim yavruları büyütmüş anaları
Şimdi her meslekten her yerdeler
En duygusal olanı
Ayak aynı, kartiye aynı, amir aynı
Geçmiş domuzdamı yedeği olarak
Babasının başladığı galeriden
Yazacak madenciliği kaldığı yerden...
Kapatıp gittiniz o koca şehri
Ne cami safları doldu, ne pasolu araçlar
Kapandı lokontalar birahaneler
Günlük yiyeceğinizi aldığınız bakkallar
Gelmedi önünüze sepetlerde meyve satan çocuklar
Ayakkabı boyacıları koşuşmadı peşinizden
Açılmadı iskambil kağıtları, okey taşları
Siz gidince bıraktığınız şehir
Eski günlerini asla yaşayamadı...
Muharrem Akman
24/Mart/2018/Zonguldak
Kayıt Tarihi : 24.3.2020 17:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!