Karanlığıydı gecenin bakışlarımı sallayan görüntüler peşinde tutan.
Serin bir yaz gecesi ve denizin parlak ve ışıltılı sesi ile hareket eden balıkçı teknelerinin deniz üstünde ışıltılı kayışlarına karışan motor sesleri sanki gecenin büyüsüne farklı bir anlam karıştırıyor…
Gözlerim uzaklarda ve hayalimin gidebildiği uzaklarda ise düşüncelerim.
Garip bir yalnızlık duygusunun kırık düşünceleri arasında denizden karaya savrulan ıslak gözlerimi sıyırarak yüzümde genişleyen serinlik…
Ve kendime eksikliğim ile savruluşlarımın peşindeyim sanki…
Kimin derdi kime eklendi bilen yok… Sonrası düştü bu yalnızlığım, Kime kim ne söyle, bilen yok… Ardı arkası bir ömür gibiydi şüphesiz, belki de yalnızlığı hâlâ bilen yok? Sevmeye dahil olunmuş, ne kadar sürer bilen yok…
Özlemdi baş üstünde dolaşan kara bulut yalnızlığı idi içinde barındıran…
Kim kimi ne zaman ve ne içinde düşüncede tutarken yaşamı, yalnızlığın garip sükutu dolaşırdı tüm düşüncelerin arasında…
Yalnızlığın özlem boşlukları içinde, dairesel çevre düşünceleri ile kendime doyum noktası oluşturup, kalabalıklığın karmaşık düşüncelerinden arınıp, kendime doyum noktası oluşturup, kalabalıklığın karmaşık düşüncelerinden arınıp, kendime göre zaman bölünmesi ile kendi düşlerimle çapraz hisler arasında hüznün o garip hisleri ile geçen zamanın parçalanması sonucunda kendi ölçülerimle hatalarımın belki de bileşkesini çıkarıyordum?
Yaşamın belki de umarsızlıklar sonucunda kendime özgü acılanmalarımla savaş halinde idim…
Kolay verdiklerimdi, bu günkü yalnızlaşmalarıma sebep olan duygum…
Uzakları ve uzaktakilerden birini düşünmem, uzaklara gitme arzusu ile uzak yollarda nefes alma istekleri getiriyordu gizli kalmış düşüncelerimin içinden…
Garip bir sancılanma idi, özlemin içinden fırlayarak belki geçmiş zamandan, belki de geleceğe, var oluş düşleri arasından duyarsız veya riskli yaşamlara yol açıyordu…
Belki de içimde garip hislerle meçhule uzanma arzum tetiklenmiş oluyordu…
Zaman zaman anlıyordum ki özlemin kıvılcımı belki de ansızın içimde patlamalara benzer enerji birikim çatışması oluşturuyordu.
Oysa yaşamın kendisi inanılası bir düş yaşamı idi…
Yalnızlaştırılarak nefes almalara zorlandıklarımızla belki de yaşam direnci kazanırdı bedenlerimiz. Veya umuttu beklemeyle güç kazanan bedenlerin tutarlı yaşamları ile zamana eşlik edebilmeleri…
İçime beklenmeyen hızlarla doluşan özlemlerimi ardı arkasına sıralamaktı asıl dayanılması zor zamanların içinde varlık savaşı verircesine kendimi ispatlamam kendime karşı olan yükümlülüğümdü belki de?
Garip bir savunma biçimiydi yaşamaya çalıştığım kendimle yüzleşme yerine kendimi kabullenme gerektiriyordu…
Yaşanan hatalı zamanlardaki yaşama bakışımdaki çaresizliklerdi belki de beni ürküten… Yavaş yavaş ürkek bir yaşamın içinde buluyordum kendimi…
Geçmişle yüzleşmem, şüphesiz oldukça zordu ama bunu yapamamaktı şüphesiz hayata karşı yıkılışım…
Aslında güç ve çaresizliklerdi sonradan yanlış olduğu davranışlarım uzun yıllar bir hesaplamada kendime karşı savunmasız kalıyordum şüphesiz… Zamanın yıprattığı düşünce dayanaklığım gün gün limitini oldukça zorluyordu…
Dayanma gücümü zora sokan kendi haklılığıma ağlayışlarım çaresizlik yaratıyordu…
Olgunlaşmamış konuların ortaya çıkardığı olumsuzluklar ile zamanla çaresizliklere dönüştürüyordu beni.
Kendime karşı değer ölçülerinde daha çok merhameti kullanmam ve böylece çaresizliklere doluşan düşüncelerimdi beni yetiksiz kararlar almamda hatalar oluşturuyordu.
Çok sevmek ve inanmaktı asıl çoğul zamanda öfke düşüklüğü yaparcasına yetiksizliğin yanıltıcı düşünüşleri ne olursa olsun var sayımı ile gereksiz kabullenişler yaratıyordu.
Sevmek belki de İstanbul özlemini yaratıyordu. İstanbul öfkelerimi içinde barındıran bir kaçış şehriydi. Yıllara yayılan öfke zincirlerinin oluşturduğu düşünceler yaratırken beni zayıf ve kararsız davranışlar yaratarak bir düşsel kaçış isteğimi tetikliyordu…
Sevdiklerimi gereksiz yere kaybedişlerimdi tutuk bir hayatı yaşamaya uğraş verdiğim zamanlardı bu zor nefesler aldığım yıllar… Bırakıp gittiklerindi defalarca yüreğimin cidarlarının kabuk bağlayışı…
Kime göreydi veya neye göreydi söylenip defalarca gittiklerin ve geldiklerin?
Sana sevdiğimi söylerken gözlerin neden hep ıslanırdı? Neden hep bu cümleyi söylememi isterdin? Oysa ben ağlama çabasında oluşunla, kendi kendimi düşkün hissederdim.
Hep düşlerdim seni, zamansız anlarındaki senin gözlerin ıslanınca benim içimden gözyaşları akışırdı…
Sen hep yazdığım cümlelerimin gözyaşlarını barındırırdın, anlamını düşledikçe…
Günler aylar geçerdi, zaman hep yıllara uzardı. Ve sen hep gizlinde kalırdın. Çoğunda aracın ön koltuğunda ağlardın. Ben iç çekişlerini ve yutkunmanı duyar, seninle göz göze gelmemek için sana bakmamaya çalışırdım.
Çoğu zaman ağlamaların uzun sürer, sonra bir anda toparlanır gülmeye çalışırdın, ben susmaya devam ederdim… Bir anda zoraki gülümserdin ve ansızın zamanla ilgisiz bir cümle söylerdin.
Ben yine susardım, konuşsam düşüncelerin dağılacak ve farklı cümleyi zamana uygulamadan söylerdin…
Kayıp anlar ve uzun süren yolculuk zamanlarında zaman zaman hıçkırmak için zemin arardın ve ben yine susardım… Sonra ansızın “acıktım ben” derken, zoraki çıkardı sesin. Yine susardım ben…
Yıllara uzadı zamanlar bu tarifsiz nefes almalarla…
Çoğu zaman kaybolurdun, bense böyle günlere “tarifsiz duyguların zamanları” derdim. Çoğu zaman tarifsiz acılanmalarımdı, bunlar, belki de yaşama soğuk zamanlardı…
Sen sevgili, sevmelere uzayan yılları yaşarken içindeki yalnızlık çoğalırdı ve biz o yalnızlığın hüznünü yaşardık…
Sen sevgili yaşamın kör zamanlarını yaşarken çoğu zaman ağlardın…
Aslında unutulmuş dünlerdi bunlar… Zaman an nefesleri ile geçmişin düşlerine alırken beni, kaybedilmiş benliklerin çaresizliği ile burkulurdu düşüncelerim…
Anılarla dünlere uzadıkça nefes aldığım çoğul zamanlar geçmişin içine düşürüyordu bedenimi ve geçmişin üzüntüleriydi çoğu zaman yaşamımda varlığını gösteren… Sevginin hangi sadakat zamanlarıydı beni iç huzuruna ulaştıran…
Yokluğundu yaşam sebebim derken içine saklanan hislerimi tümünü kapsayan.
Sen sevgili yaşamın kör zamanlarını yaşarken, çoğu zaman ağlardın. Benimse çaresizliğimle burkulurken düşüncelerim…
Anılarla dünlere uzadıkça nefes aldığım çoğul zamanlar geçmişin sevgime dahil olmuş umuttu…
Olmayasıya düşlerdi bunlar çoğu zaman bedensel düşüşlere, öfke yığılmalarına, sevginin özel haliydi belki de unutulamaz zamanları düşlendiren…
Garipsenen düşünceler ve umulmaz uzaklardaki düş kurmalar…
Bedensel titremelerle vaz geçtiğim yaşamın güzellikleriydi belki de öfke zinciri oluşturan veya öfkenin düşkün haliydi içime işleyen? Belki de öfkenin düşkün hali yaşanıyordu hecelere ayrılan cümlelerle…
Kırılma sebebimdi belki de öfkenin düşkün haline düşüşüm…
Kayıt Tarihi : 27.8.2019 13:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yalnızlığın özlem boşlukları içinde, dairesel çevre düşünceleri ile kendime doyum noktası oluşturup, kalabalıklığın karmaşık düşüncelerinden arınıp, kendime doyum noktası oluşturup, kalabalıklığın karmaşık düşüncelerinden arınıp, kendime göre zaman bölünmesi ile kendi düşlerimle çapraz hisler arasında hüznün o garip hisleri ile geçen zamanın parçalanması sonucunda kendi ölçülerimle hatalarımın belki de bileşkesini çıkarıyordum? Yaşamın belki de umarsızlıklar sonucunda kendime özgü acılanmalarımla savaş halinde idim… Kolay verdiklerimdi, bu günkü yalnızlaşmalarıma sebep olan duygum…
![Mustafa Yılmaz 4](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/08/27/2hayallerime-eksik-kalan-yasamimdi2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!