“KAŞ” nasıl masmavi bugün, deniz ne kadar durgun?
Asırlardır çırpınmaktan, dalgalar düşmüş yorgun.
Tarih, denizin dibinde sırılsıklam yatıyor,
Kekova dan, Üçağız a, ilgisizlikten dargın...
“DEMRE” de beyaz sakallı bir ihtiyar yaşıyor.
Geceleri gökyüzünde, geyiklerle koşuyor!
Kapılardan, pencereden, bazen de bacalardan
Küçük, büyük insanlara hediyeler taşıyor...
Limon, portakal çiçeği, “FİNİKE” nin parfümü.
Altın rengi portakallar bahçelerinin tümü.
Kuzeyinde Toros ları, güneyinde Akdeniz,
Dolunayda yakamozlar, kamaştırır gözümü...
Mavi gök, masmavi deniz, “KUMLUCA” da her mekân!
Bağ, bahçe hep deniz gibi, kaplanmış tüm camekân.
Türkiye me yeter artar, turfanda sebzeleri,
Bol domates, sivri biber, topak, kemer patlıcan...
“KEMER” genç kız gerdanında zümrütten kolye gibi.
Sahile vurur dalgalar, hırçın şövalye gibi!
Pembe beyaz begonviller, süslenmiş gelin başı!
İnce uzun palmiyeler, sanki kavalye gibi...
“KORKUTELİ” dondurması unutturuyor yazı,
Yağlı güreşlerde artar, cazgırların avazı.
Kartal yaylasında kalıp, kara kıl çadırlarda
Yemeye doyum olmaz, tatlı altın kirazı...
Top dağı dan “ELMALI” nın seyrine doyum olmaz,
Temiz hava, temiz suyu, insanın derdi kalmaz.
Dağlarında mor sümbüller, bağları hep mor üzüm,
Elmalı dan elma yiyen, bir daha geri gelmez.
“SERİK” de Yörük şenliği, yapılıyor bütün yaz.
Marabalar pamuk toplar, tarlaları bembeyaz.
Denizi ayakucunda, kumu var, kumsalı var,
Belek tatil köylerinden çalınıyor ince saz...
Belkıs, “MANAVGAT” sınırı, eski tarih kokuyor!
Aspendos harabeleri, iki şehre bakıyor.
Dağlardan Akdeniz e hançer gibi giren çay,
Manavgat şelalesinden köpük, köpük, akıyor...
“AKSEKİ” kartal yuvası, Toros’lar doruğunda.
Ayrı bir lezzet bulunur, üzümün koruğunda.
Dağlarında kovan, kovan kekikli ballarıyla
Sağlık fışkırıyor sanki gencinde moruğunda.
“İBRADI” pek öksüz kalmış, bir kenara atılmış!
Antalya lı görünse de, Beyşehir e takılmış.
Akdeniz le ilgisi yok, dağlarda sessiz, sakin
Ormanların ortasında, yapyalnız bırakılmış.
“GÜNDOĞMUŞ” da gün mü doğmuş? Ormandan seçilmiyor
Uçan şelâle suları çok keskin, içilmiyor.
İnsanları dağ başında… Yolu yok, yolağı yok,
Görülecek çok yer var da, dağlardan geçilmiyor...
Uçsuz bucaksız kumsalı…Masmavi engin deniz.
“ALANYA” da konaklayın, biraz da zengin seniz.
Ala iye kalesinden Damlataşı inine,
Gezenler hep bayılıyor, hele bir de görseniz...
“GAZİPAŞA” muz diyarı, tüm dünyaya ün salmış.
Bağlarla uğraşmaktan, denizi öksüz kalmış.
Doyumsuz ormanların dalları bulutlarda,
Görenler zannediyor ki, dağları duman almış...
Antalya-2003
HİÇ BİR YERDE YAYINLANMAYAN ESKİ BİR ŞİİRİM.
Bu ilçelere, Aksu, Döşemealtı, Muratpaşa, Konyaaltı ve Kepez
sonradan eklenmişlerdir...HŞT
Kayıt Tarihi : 1.11.2006 09:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hiç üşenmeden ve zevk alarak gezdiğim Antalya' nın ondört şirin kentini tamamen objektif olarak ve kendi duygusallığımı katarak anlatmaya çalıştım.Ne kadar doğru anlattığımın kararını hiç şüphe yoktur ki, kent sakinleri okuyarak kendileri vereceklerdir.Kentlerin anlatımına batıdan doğuya doğru başlanılmıştır.

Dizelerle bu güzel beldeyi seyre çıkmak ne güzel, ne dinlendirici ve gurur vericiydi.
Sanki bir tarihi ve turistik kılavuz, içinde akıcılık bulunan dizelerle..
sanırım göç olgusunda, olumsuz katkılarımız olacak abi; herkes gelmesin sonra?
selamlarla kalınız.
/orhan_tiryakioglu
Temiz hava, temiz suyu, insanın derdi kalmaz..
Dağlarında mor sümbüller,bağları hep mor üzüm,
Elmalı' dan elma yiyen, bir daha geri gelmez.
katılıyorum abi
ellerinize sağlık abim yine muhteşem
saygılarımla
Elmalı'lı mehmet vehbi dervişoğlu
okurken tekrar gezdirdiniz o yerleri.teşekkür ederim.
Çok insan Antalyalı ama birçok insan da Antalya'da yaşıyor. ama Antalya'yı yaşamıyor...
Yaşattığınız için birkez daha teşekkür ederim.
saygılarımla, Neriman Zevkliler.
TÜM YORUMLAR (8)