KESK; taşımacılar, maliyeciler ve sağlıkçılar gibi kendine bağlı tüm sendikaların genel merkezlerine bildiri göndererek 24–28 Aralık tarihlerinde yapılması kararlaştırılan 'Demokrasi Yürüyüşü”nün Abdullah Öcalan'ın ülke gündemindeki sıcak yeri dolayısı ile uygulanabilirliği yönünde yeni bir görüş talep etmiştir.
Aslına bakılırsa (ki ben böyle okudum bu tavrı) KESK bu bildiriyi kendine bağlı sendikalara deklare ederek eylemin yapılmaması cihetinde bir mesajı üzeri örtülü olarak vermiştir. Ve:
— “Demokratik teamüller gereği, biz sendika genel merkezlerine konuyu taşıdık ve görüş istedik. Bize ulaşan ortak görüş ve sonuç itibarı ile de yürüyüşün iptal edilmesi kararını verdik...'' sığınmacılığı ile topu sendikaların genel merkezlerine atmıştır.
Sendikaların genel merkezleri ise şubelerine, “içinde bulunduğumuz gergin süreçte söz konusu Ankara yürüyüşünün provokasyona uğratılabilme ihtimalinin yüksek olduğu'' öngörüsünü içeren bildirileri tebliğ etmişlerdir. Yani, onlar da topu şubelere atmışlardır.
Ben de bir sendika şube yöneticisi olarak diyorum ki:
Daha önce yapılan ve bundan sonra yapılacak tüm sendikal eylemler de provokasyonlara açıktı ve açık olacaklardır.
Bu anlamda farklı bir durum söz konusu değildir.
Hükümetler, bidayette de şimdi olduğu gibi Ankara yürüyüşü misali yüksek yoğunluklu birçok eylemin önünü kesmek için böylesi Bizans oyunlarını (müteaddit kereler) oynamışlardır.
Faşizan saldırıları ve provokasyon bahaneleri sebep gösterilerek toplum hareketlerinin itici gücü sendikaların meydanlardan çekilmeleri ve geri adım atmaları eşyanın doğasına aykırı olduğu gibi sendikaların böyle bir lüksü de olamaz; olmamalıdır! ..
Meydanlara inmemek, sendikal eylemlerden imtina etmek, bir anlamda (mantık konsepti içinde) psikolojik ikrar anlamındadır.
Yani KESK'e isnat edilen terörizm ile rabıtası olduğu iddialarını kabullenmek anlamındadır.../ Kapatın gözlerinizi; bi'düşünün...
Bu çerçevedeki eleştirilere, meydanlardan çekilerek cevap vermek yalnızca abesle iştigaldir.
Valiliklerden alınan izin nedeniyle, devlet 24–25 Aralık tarihlerinde yapılacak eylemi bilmektedir.
Kafatasçı ülkücülerin faşizan saldırılarına binaen geri adım atmak, (zaten var olan) yeni bir baskı unsurunun da önünü açacaktır.
5 Nisan kararlarıyla KİT'lere işçi ve memur almayan devlet, bu güne kadar geçen süreçte işe aldığı insanları ise ülkücü ve irticacı dünya görüşünde olanlardan seçmiştir. Yani devlet kadroları faşistleştirilmiştir. Asıl tehlike, devletin bu kadroları silahlandırma çalışmalarıdır.
Haziran 1998 tarihinde yayınlanan genelge ile memurların silah almalarının önü açılmıştır. Bu yolla devlet, polisine yaptırdığı baskı ve dayatmaları bundan sonra otokontrole bağlamıştır. Yani devlet de topu toplum içindeki, kendinden yana olan dinamiklere atmıştır.
Bizler, sendikalar olarak politika yapmak ama politize olmamak şiarı ile hareket edip elma ile armudu birbirleriyle toplamamalıyız. Yani faşistlerin ve sarı sendikaların isnatlarını, sendikal hareketimizi terörist bir hareket olarak nitelemelerini kaale alarak... 'yaa, gördünüz mü; biz haklı çıktık'' dedirtmemeliyiz.
Sokaklardaki dezenformasyona uğratılmış, faşist ülkücülerin manüple ettikleri insanlara, 'haklar, özgürlükler, demokrasi, insan hakları ve halkların kardeşliği' doğrultusundaki mesajlarımızı vermeliyiz.
Bunu meydanlardan ricat ederek ya da evlerimizde oturarak yapamayız.
Egemenlere, demokratik taleplerimizden ve ilkelerimizden yana kesinlikle taviz vermeyeceğimizin mesajını iletebileceğimiz en uygun zaman ve en uygun resim aslında bu süreçtedir…
Hareketi, merkezi siyasetin psikolojisi çerçevesinde biçimlendirmek ve defakte etmek evcilleştirilmiş bir yapı olarak algılanmamıza sebep olacaktır ki; sendikal harekete gerçek zarar da bu olacaktır. Yani provoke edilmekten korkan KESK bir anlamda (bilmeden- istemeden) kendini sabote etmiş olacaktır.
Toplum ve insan psikolojisinde bir kavram vardır; 'en iyi savunma saldırıdır'.
İtalya'nın futbol takımı Juventus ve İtalya başbakanı Massimo D'ellama'nın savaş naraları atılan ve bir anlamda ölüm ve korku cumhuriyeti haline getirilen TC'ye gelmek istemeleri de bu konsepte çarpıcı bir örnektir.
Pratikteki faşizan uygulamalara, sürgünlere, cezalara, Kürdistan'daki kirli savaşa ayrılan savaş bütçesine 'Hayır' diyebilme yürekliliğini gösterebilmeliyiz. Bunu terörist hareket olarak tanımlayanlara, eylemi geri çekerek 'haklılık' vermemeliyiz. Aksi halde sendikal hareketin törpülenmesi, yıpratılması ve tasfiye edilmesi yönündeki politik teşebbüslere ivme kazandırmış olacağız.
Bizler; aydınlarını, sanatçılarını, düşün adamlarını öğüten DGM'lere, demokrasi ile doku uyuşmazlığı içindeki MGK'lara, üniversitelerdeki öğrenci girişimlerini bastıran, öğrencileri kimliksizleştiren YÖK'e, toplumu dezenforme etmeye yönelik, iletişim-haberleşme özgürlüğünü dinamitleyen RTÜK'e ve antidemokratik tüm kurumlara kuruluşlara ve faşizan uygulamalarına 'dur' diyecek olan sendikamızı ve sendikal hareketimizi böylesi psikolojik ataklar karşısında meydanlardan çekerek beyaz bayraklarla teslim etmemeliyiz.
Devrimcilerin geri adımı, faşistlerin ileri adımı demektir.
Çok bilindik, ama bilindik olduğu kadar da etkileyiciliğini tüm karizmasıyla sürdüren bir söz vardır: “Bizler geriye dönmemek için gemileri yakmalıyız! ..”
Gürkal Gençay
22. Aralık. 1998. Pazartesi / İstanbul
(“Yarınları Tüketmek Dünden” isimli kitaptan / Örtülü Yayınları–1999)
*******************************************************************************
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/article.php? id=10266&archive_list=1&t=Yar%C4%B1nlar%C4%B1_t%C3%BCketmek...
http://taflandergisi.blogspot.com/2008_06_01_archive.html
(Sayfa: 156 / 157 / 158)
Gürkal GençayKayıt Tarihi : 17.12.2008 15:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İÇİNDEKİLER Şikâyet / Hayvan Dostları (Bu ne yaman çelişki dostlar) ……...3 Biyografi…………………………………………………….........36 Bir Bayram İletisi (kurban bayramı) ………………………….....39 Bir Yeni Sene İletisi………………………………………….......40 Bir Doğum Günü İletisi……………………….……………….....41 Sokak Köpekleri………………………………………………...44 PUDA………………………………………………………….....46 Sol……………………………………………………………......48 Osman…………………………………………………………...51 Bir Beyaz At'ın Öyküsü……………………………………….....57 Örtüşmeler–1…………………………………………………....63 Örtüşmeler–2…………………………………………………....67 Örtüşmeler–3…………………………………………………....69 Örtüşmeler–4…………………………………………………....71 Avukat (E.Yağmurdereli'ye) ……………………………............72 Dere (dereyi doldurdular) ………………………………............75 Kuyruklu Yıldız Söndü…………………………………...............81 '...de değişen bir şey yok'………………………………..........89 Bay R.Tamer……………………………………………............94 Lilâ Yağmurlar………………………………………….............100 Bay E.Çölaşan-S.Ergin-Y.Donat………………………...........108 Ateş Böcekleri………………………………………….............114 Gökkafes…………………………………………………..........120 Paranoya…………………………………………………..........127 Alçakların en son sığındıkları kale, vatanseverliktir……...........133 Devrimci(!) Selamlar Gözüm……………………………..........139 Kaleme Değil, Silaha Sarılmak…………………………..........146 Katma Değer Yergisi……………………………………..........151 Kendisileşemeyen Kesk………………………………….........156 İçindekiler……………………………………………….............159
