(Bir ülkenin türkülerini yapanlar [şiirlerini yazanlar] kanunlarını yapanlardan daha güçlüdür... ''Tales'')
Kamu emekçilerinin devlet kaynaklı mağduriyetlerine şimdi bir yenisi daha eklendi.
Vergi iadesi bildiriminden aldıkları üç otuz para...
Fakirlik sınırının iki yüz milyon lira olduğu bu ülkede, en iyi koşullarda ortalama yüz milyon lira maaş alan kamu emekçileri, devletin örselenmenin eşiğine getirdiği onurlarını, ikinci ve hatta üçüncü işlerde çalışarak korumaya çalışmaktalar.
Maaş komedisi/ konut edindirme fonu fiyaskosu ve zorunlu tasarruf komedisinden sonra sahneye son olarak “vergi iadesi bildirimi” adı altında saçma sapan bir hikâye konulmasına direngen duruşlarla karşı çıkmaktalar.
Vergi iadesi bildirimlerinden gelebilecek üç kuruş paradan medet umar duruma getirilen emekçiler, zaman içinde fatura dilencisi durumuna düşürülmüşlerdir.
Verdikleri faturaların getirisini otuzar günlük periyotlar ile beş ayın sonunda adeta pul olarak alan emekçiler, söz konusu parayı bir ihtiyaçlarını giderebilmenin beklentisiyle içinde bulundukları bu hazin durumu içlerine sindirmek zorunda bırakılmışlardır.
1998 yılı başında ise devlet; hayali ihracatçıları, götü/ göbeği şişkin kredi batakçılarını, takım elbiseli/ sinekkaydı tıraşlı banka dolandırıcılarını, ensesi/ gerdanı kat kat olmuş ihale fesatçılarını bırakıp, garip bir uygulama ile kıçındaki donun artık yama- mama tutmadığı kamu emekçilerinin vergi iade bildirimlerinde kullandıkları fiş ve faturaları (zehir hafiye müfettişler göndererek) incelemeye almıştır.
Teftişlerde görevlendirilen maliye müfettişleri nitel olarak fatura ve fişlerin sahte (naylon) olup olmadıklarını tespit etmek durumundayken, söz konusu (cin gibi) müfettişler işin reel yönünün dışında adeta sorguya aldıkları/ çektikleri memurların faturalarını;
— “Sen 30 milyonluk ayakkabı giyemezsin...”
— “Sen 10 milyonluk gömlek giyemezsin...”
— “Sen lokantada 15 milyonluk yemek yiyemezsin...” gibi öze değil, yalnızca inisiyatiflerine/ yorumlarına dayalı yanlış ve keyfi uygulamalar ile iptal etmişlerdir.
Verdikleri faturalar böylesine apriori, içi boş ve hukuksal mesnedi olmayan gayri ciddi uygulamalar ile iptal edilen kamu emekçileri adeta dolandırıcı ve hırsız durumuna düşürülmüşlerdir.
Ve devlet; bu sorumsuz/ bu müfteri tavrı ile (gerçekte sahip çıkması gereken) memurunu ve onun tek övünç kaynağı onurunu taammüden yaralamanın uğraşını inadına sürdürmüş olmaktadır.
Vergi iade sisteminden yararlanma alanlarının yalnızca/ gıda, giyim, sağlık, kira ve eğitim gibi beş kaleme indirilerek daraltılması gibi bir yanlış/ sakat uygulamaya içinde bulundukları konjonktürde direnme refleksi gösteren kamu emekçileri bu en son (garip) uygulamalar ile kırılma noktasına getirilmişlerdir.
Yani devlet, verilen bu üç kuruş parayı adeta iftira ederek/ karalayarak suçlu durumuna düşürdüğü çalışanından üç katı cezalı olarak ve %112 gibi bir tefeci faizi uygulayarak geri almanın oportünist uygulamalarını pratiğe geçirmiştir.
Devleti dolandıranlar, bankaları batma noktasına getirenler, büyük hırsızlar, ünlü dolandırıcılar çıkarıldıkları mahkemelerde pir-u pak aklanıp/ ibra edilirlerken, emekçiler yılın sonunda kendilerine tebliğ edilen (fahiş) kesinti bildirileriyle adeta infaz edilmişlerdir.
Yani, bir anlamda (güya) hırsızlıkları devlet eliyle tescil edilmiştir...
Böylesi yargısız infazlarla yılgınlaştırılan ve etik açıdan rencide edilen emekçiler “..lanet olsun! ..” diyerek artık fiş ve fatura toplamaktan vazgeçmişlerdir.
Mezarda emeklilik yasası ile yıllarca parasını ve iş gücünü sömürdüğü emekçilerine (onları erken emekli ederek) uzun süreli emekli maaşı bağlamaktan kaçınan/ çalışanlardan “ zorunlu tasarruf ” adı altında kesilen paraları geri vermemek için kerameti kendinden menkul fonlara aktarma yoluyla üstüne yatmanın formüllerini arayan/ kamu emekçilerine yönelik “sahte sendika yasaları” hazırlayıp sendikaları adeta “dernek”leştirmeye çalışan devlet; birçok psikolojik ataklar da içeren bu uygulama ile vergi iadesi bildirim ücretlerini ödemekten imtina etmenin dışavurumunu sergilemektedir.
Daha önceki yıllarda kullanılan faturalardaki satın alınan tüm emtia ve hizmetler nicel olarak vergi iade bildiriminde bütün kalemleriyle kullanılırken, bugün devlet faturalı girişi olan ve faturalı çıkışı sabit ve kayıt altında olan alışverişlere ilişkin tüm belgeleri kapsam dışı bırakmıştır.
Zira beyaz eşya, seyahat biletleri, kuyum/ market alışverişleri, tamir giderleri (garanti belgeleri dolayısıyla) gibi alışverişleri (kendiliğinden) mali denetim altına alabilmiştir.
Yani, giriş ve çıkışları irsaliyeli-faturalı tüm kalemler bir anlamda otomatik olarak “kendi kendini denetlettirdiği” için devlet söz konusu kalemleri kapsam dışına taşımış ve denetleyemeyeceği ya da denetlemede zorlanabileceği, esnaf/ müşteri ilişkilerinde fatura almama koşuluyla pazarlığın söz konusu olabileceği alanları vergi iade bildirim kapsamı içinde bırakmıştır.
Devlet bu pragmatik uygulama ile çalışanlarını ve emeklilerini adeta bir vergi memuru gibi kullanmıştır...
Yaptıkları her alışverişin karşılığında aldığı fiş ve faturanın otomatik olarak KDV’sini ödeyen mükellefler/ müşteriler, adaletsiz/ hukuksuz ve yorumlamakta sıkıntı çekilebilecek bir uygulama ile vergisini ödedikleri faturaları (kapsam dışı kategoriye taşındığı için) yüksek meblağlı alışverişlerinden vergi iade bildirimlerinde yararlanamamışlardır.
Hatta, daraltılan kapsama uygun fatura ve fişleri biriktirebilmek için sıkı bir denetleme memuru haline getirilmişlerdir.
Bunun karşılığında ise inisiyatife dayalı haksız değerlendirmelerin muhatabı olmuşlar ve “hile ile haksız kazanç edinme” fiilinin amili durumuna düşürülmüşler, isimleri çarşaf çarşaf listelere asılarak adeta deşifre/ reklâm edilmişlerdir.
Demokrasiyi “Demokles” ile karıştıran ve kılıcını sürekli sabit gelirlinin, yoksulun başı üzerinde tutan devlet, aslında o isim listelerini kendi onursuzluğunun ve yanlışlarının sertifikası olarak asmıştır...
Haklılığımızı sunabildiğimiz, ifade edebildiğimiz ve savunabildiğimiz sürece/ ve o kadar haklıyız.
Haklılığımız, başımızın üzerinde yıllardır duran Demokles’in kılıcından ve toplumun yanılsama alanlarını istismar ederek/ bizlere gerçek diye yutturulmaya/ kakalanmaya çalışılan (cumhursuz/ halksız) demokrasinin nalıncı keserlerinden kurtulmamız için yol gösterici olacaktır...
Birey olma bilincini yakalayanlar, duyarlı bir toplum oluşturmaya çalışanlar, dostlar; yaşamın bizleri kuşatan çıkmaz sokaklarında/ yollarında onurla yürümekten başka bir alternatifimiz yok...
Çocuklarımıza soyadımızdan başka bırakabileceğimiz güzel şeyler de olmalı bu yolda...
/ Y o l u n u z _ a ç ı k _ o l s u n! ../
Gürkal Gençay
15.Aralık.1998
Deniz Köşkleri / İstanbul
(“Yarınları Tüketmek Dünden” isimli kitaptan / Örtülü Yayınları–1999)
*******************************************************************************
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/article.php? id=10266&archive_list=1&t=Yar%C4%B1nlar%C4%B1_t%C3%BCketmek...
http://taflandergisi.blogspot.com/2008_06_01_archive.html
(Sayfa: 151 / 154)
Gürkal GençayKayıt Tarihi : 25.3.2010 11:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
* TEK BAŞINA DİRENEN DEVLETİN POLİSİN TERÖRÜNE MARUZ KALAN GÜLİSTAN ARKADAŞA SAHİP ÇIKALIM. Kriz işçileri vurmaya devam ediyor! Krizin faturasının işçilere kesildiği işyerlerinden biri de Dudullu OSB’de kurulu bulunan Entes Elektronik oldu. Entes’te de bölgedeki birçok işyerinde olduğu gibi aylardır parça parça işten çıkarmalar yaşanmaya devam ediyor. Bundan iki ay önce de yine Entes’in patronu olan Ahmet Tarık Uzunkaya’nın sahibi olduğu Denge Elektronik kapatılarak burada çalışan işçiler kapı önüne konulmuştu. Entes’te de son iki aydır parça parça yaşanan işçi çıkarmaların son hedefi OSB-İMES İşçileri Derneği Yönetim Kurulu üyesi Gülistan Kobatan oldu. Kobatan, 13 Mayıs günü vardiya bitimine yakın bir saatte personel müdürü tarafından çağrılarak işine son verildiği söylendi. İş akdinin feshine gerekçe olarak işlerin durgunluğu nedeniyle şirketin daralmaya gittiği söylendi. Ancak feshe ilişkin herhangi bir belge verilmedi. Tek neden kriz değil! İş akdinin feshine ilişkin yapılan görüşme sırasında Kobatan’a personel müdürü tarafından söylenen “Sen çok yaramazlık yapıyormuşsun! ” sözü ise Kobatan’ın sahip olduğu sınıf bilincine ve politik kimliğine karşı patronun öfkesini yansıtıyor. OSB İMES İşçi Bülteni’nin düzenli bir şekilde ulaştırıldığı bu işyerinde daha önceki süreçlerde çıkartılan işçiler idari personelin dosyalarında bültenin çeşitli sayılarını ve fabrikaya ilişkin dağıtılmış bildirilerin bulunduğunu söylüyorlar. Kendisi EMO İstanbul Şube eski başkanlarından olan şimdinin Dudullu OSB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Uzunkaya’nın, Kobatan’ın iş akdinin feshedilişinde kamuoyunda bilinen demokrat kimliği ile değil gerçek sınıf kimliği ile davrandığı kendisini gösteriyor. Krizin faturasını işçiler ödemeyecek! Patronun bu sınıf düşmanı davranışını ve kriz ortamında tek kişi de olsa faturayı ödememenin ve mücadelenin gerekliliğini savunan Kobatan ve OSİM-DER yaptığı değerlendirme ile fabrika önünde direniş kararı aldı DESA'nın sembol direnişçisi Arslan'dan destek... Direniş saat 17:30’da fabrika kapısında DESA direnişçisi Emine Arslan, geçtiğimiz hafta ücretlerinin gaspına karşı işyerini işgal eden Şirin Tekstil işçileri ve Entes’in yan sokağında direnişlerini sürdüren Sinter Metal işçilerinin katılımıyla gerçekleştirilen basın açıklaması ile başladı. OSİM-DER: “İşten çıkarmalar yasaklansın! ” Basın açıklamasında ilk sözü OSB İMES İşçileri Derneği Başkanı M. Ali Karabulut aldı. Karabulut, dünyada yaşanan ekonomik krizin işçi sınıfına fatura edilmeye çalışıldığını ifade ederek bölgede bulunan birçok işyerinde de benzer sorunların yaşandığını söyledi. İşçileri krizin faturasını ödememek için mücadele etmeye ve direnişe çağıran OSİM-DER Başkanı, Entes’te Kobatan’ın yaktığı direniş ateşini büyüteceklerini ve tüm havzaya yayacaklarını söyledi. Kobatan: “İşimi geri istiyorum! ” Karabulut’un konuşmasının ardından işten atılan Entes işçisi Gülistan Kobatan basın açıklamasını okudu. İşten çıkartılma gerekçelerini anlatan ve işçi sınıfının kendisinin yaratmadığı krizin faturasını ödememesi gerektiğini belirten Kobatan şunları söyledi: “Ben, 1,5 yıldır çalıştığım Entes’ten dün hiçbir geçerli neden gösterilmeden atıldım. 1,5 yıl boyunca harcadığım emeğin karşılığında bir kez daha biz işçilerin patronlar için bir makine parçası kadar bile değeri olmadığını gördüm. Entes’te son aylarda yaşanan işçi kıyımlarının son halkasında en temel insani hakkım olan çalışma hakkımdan mahrum bırakıldım.” “Bizler çok iyi biliyoruz ki bugün patronların yakındığı krizi biz yaratmadık. Öyleyse faturasını da biz ödememeliyiz diyorum ve bu kararlılığımı işime geri dönene kadar devam ettireceğim direnişim ile gösteriyorum.” diyen Kobatan tüm bölge işçilerini ve duyarlı kamuoyunu krizin faturasını ödememe kararlılığına ortak olmaya, direnişe omuz vermeye, patronların hak gasplarına ve saldırılarına karşı direniş bayrağını yükseltmeye çağırdı. Arslan, Şirin tekstil işçileri: “Yaşasın sınıf dayanışması! ” Kobatan’ın açıklamasının ardından Sefaköy’de direnişini yaklaşık 1 yıldır kararlılıkla sürdüren Emine Arslan ve geçtiğimiz hafta Ihlamurkuyu’da ücret gaspına karşı işyerlerini işgal eden Şirin tekstil işçileri söz aldı. Arslan tek başına bir kadının fabrika kapısında direnişe başladığını duyunca hemen kalkıp geldiğini söyledi. Kendi direniş sürecini anlatarak hakların ancak mücadele edilerek kazanılacağını ifade etti. Şirin tekstil işçisi İbrahim de yine kendi direniş süreçlerini anlatarak dayanışmanın gerekliliğini vurguladı. “Direne direne kazanacağız! ” Fabrikadan işçi servislerinin çıktığı sırada yapılan konuşmalar kesilerek alkış ve sloganlarla halen çalışmakta olan Entes işçileri mücadeleye çağrıldı. Entes işçileri ise Kobatan’a servislerden el sallayarak ve alkışlarla destek oldular. Açıklama boyunca “Krizin bedeli patronlara! ”, “İşten çıkarmalar yasaklansın! ”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! ”, “Direne direne kazanacağız! ”, “Yaşasın sınıf dayanışması! ” sloganları atıldı. Açıklama sonrasında hep birlikte direnişin sürdüğü Sinter Metal önüne gidildi. Burada da direnişler üzerine sohbet edilerek her akşam iş çıkış saatinde yapılan eyleme destek verildi. Ödenmesi yasak olan(!) ücretler ödendi… Bu arada işten çıkardığı işçilerin hiçbir tepki vermeden çekip gitmesine alışmış olan Entes patronu Kobatan’ın “verilmesinin yasalarca yasak” olduğunu iddia ettiği alacaklarını direniş kararını duymasının hemen ardından banka hesabına yatırdı. Gerçekleştirilen basın açıklaması ile direnişi başlatan Kobatan ve OSİM-DER sabahtan itibaren fabrika kapısında direniş alanında olacak. Direnişin sesini havza işçilerine taşımak için yoğun bir çalışma yürütme kararı alan OSİM-DER tüm duyarlı kamuoyunu direnişe omuz vermeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyor. http://www.facebook.com/group.php? gid=87241227349&ref=ts /