28 Efendimiz Sallâllahü Aleyhi ve Sellem

Mehmet İslami
2474

ŞİİR


18

TAKİPÇİ

28 Efendimiz Sallâllahü Aleyhi ve Sellem

28 Peygamber (Sallâllahü Teâlâ Aleyhi ve Sellem) EFENDİMİZ

KUR’ÂN-I KERÎMDE BİZE BİLDİRİLEN YİRMİ SEKİZ NEBİYYULL ÂH (Salevâtullâhü ve selâmü ecmâıyn)’IN ŞEREF ABİDESİ HAYAT SERÜVENLERİNİ ACİZÂNE ŞİİR İLE MUHTASAR OLARAK İFÂDE ET MEĞE ÇALIŞTIM İNŞAELLÂH HAYRA SEBEP OLUR Selâm ve dua ile
01 Cemâziyel evvel 1440 İsneyn
07.01.2019 Pazar ertesi
25 Kanuni Evvel 1434
Kasım 61

Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhissalatü vesselamdan bah seden ayetler çoktur. Bunların tamamı Kur’ânı Kerîmde sarihtir Ancak Onun (asm) özeliklerini anlatan bazı ayetlerle, peygamberli ğinden bahseden ayetlerden bazılarını görelim:

Muhammed’in (s.a.v.) Özelliklerini açıklayan bazı ayetler:

Kur’ân-ı Kerim’de bir peygamber olarak. Muhammed (asv) ile ilgili sayılan başlıca özellikler; Allah’ın elçisi, son peygamber, evrensel peygamber, âlemlere rahmet, yüce ahlâk sahibi ve güzel örnek olu şu özellikleridir.

Allah Elçisi

Muhammed (s.a.v), Yüce Allah’ın peygamber olarak seçtiği ve doğru yol üzere olan elçilerden biridir:
“Bütün geçmiş dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğru luk rehberi Kur'an ve hak din ile gönderen Allah’tır. Şahit olarak Allah yeter. Muhammed, Allah’ın elçisidir. Onun beraberinde bulu nanlar, inkârcılara karşı sert, birbirlerine ise merhametlidirler” (48/29);
“Yâ, Sîn. Kur'an-ı Hakim’e and olsun ki, sen doğru yol üzere gön derilmiş peygamberlerdensin. Bu, babaları uyarılmadığından gâfil kalmış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah’ın in dirdiği Kur'an’dır.”(36/1-4)
Son Peygamber
Muhammed’in (s.a.v) Kur’an-ı Kerim’de belirtilen ikinci önemli özelliği, son peygamber oluşudur:
“Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bi lendir.” (33/40)
Bu hususu, Peygamber (s.a.v) kendisi de belirtmiştir:
“Benden sonra artık gelecek olan peygamber yoktur.”(Müslim, fedâilü’s-sahâbe, 30)
Önceki peygamberler, kendi kavimlerine veya belirli bölgelere gönderilmiştir. Muhammed’in (s.a.v) peygamberliği ise, bütün in sanlık içindir:
“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gön dermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.”(34/28)
Bütün insanlar için peygamber olduğunu ve buna inanmak icabet tiğini duyurmak, onun Yüce Allah tarafından verilmiş görevidir:
“De ki: Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O’ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın, hepi niz için gönderdiği peygamberiyim. Allah’a ve okuyup yazması ol mayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah’a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (7/158);
”Öyleyse Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz nûra, Kur'an’a inanın; Allah işlediklerinizden haberdardır.” (64/8);
“Allah’a ve Peygamberine kim inanmamışsa bilsin ki, şüphesiz Biz, inkârcılar için çılgın alevli cehennemi hazırlamışızdır.” (48/13)
Alemlere Rahmet
Son ve evrensel peygamber olan Muhammed (s.a.v), âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir:
“Doğrusu bu Kur'an’da, kulluk eden kimselere bildiri vardır. Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (21/106-7)
Bu niteliklerinin bir gereği olarak, insanlara Yüce Allah’ın emirle rini ve yasaklarını iletti, hak dini öğretti, ebedî kurtuluş yolunu gös terdi.
Yüce Ahlâk Sahibi ve Güzel Örnek

Muhammed’in (s.a.v) başlıca özelliklerinden bir başkası, onun üstün ahlâk sahibi oluşudur:
“Şüphesiz sen, büyük bir ahlâka sahipsindir.” (68/4)
Böyle yüce ahlâk sahibi bir peygamber, bütün insanlığın bağla nacağı güzel bir örnektir:
“Ey inananlar! And olsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlara ve Allah’ı çok anan kimselere Rasûlullah (Al lah’ın Elçisi) en güzel örnektir.”(33/21)
Kur'an-ı Kerim'de Muhammed'in (asm) Peygamberliğinden bahse dilen Ayetler.
"Şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın " (2/119)
"İşte bunlar Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyo ruz. Sen de gönderilen elçilerdensin." (2/252)
"Şüphesiz Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmet men için biz sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savu nucusu olma." (4/105)
"Ey peygamber Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu göre vini) yapmayacak olursan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez." (5/67)
"De ki "Ey insanlar ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi)yim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz." (7/158)
"Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse artık onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır."(6/48)
"De ki: "O gökleri ve yeri yaratırken ve O (hep) besleyen (hiç) beslenmezken ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.)" (6/14)
"Öyle ki Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Gerçekten ben sizi O'nun tarafından uyaran ve müjdeleyenim."(11/2)
"İnkâr edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin." (13/7)
"Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana her şeyin açıklayıcısı Müslümanlara bir hidayet bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik." (16/89)
"Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik." (17/54)
"De ki: "Şüphesiz ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın." (18/110)
"Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik." (21/107)

"De ki: "Ey insanlar gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım." (22/49)

"Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik." (25/56)
"(De ki) "Ben ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki O burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Her şey O'nundur. Ve Müslümanlardan olmakla emrolundum. Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa de ki: "Ben yalnızca uyarıcılardanım." (27/91-92)
"Ey Peygamber gerçekten biz seni bir şahid bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik). Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır." (33/45-47)
"Biz seni ancak bütün insanlara bir müde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar." (34/28)
"Şüphesiz biz seni hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın." (35/24)
"Andolsun hikmetli Kur'an'a, Gerçekten sen gönderilen (elçi)lerdensin. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Kur'an) Güçlü ve üstün olan esirgeyen (Allah')ın indirmesidir. Babaları uyarılmamış böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin)." (36/2-6)
"Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap) yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır." (36/69)
"De ki: "Ben, yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan, kahreden Allah'tan başka bir ilah yoktur." "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır." De ki: "Bu (Kur'an), büyük bir haberdir." Sizler ise, ondan yüz çeviriyorsunuz. "Mele-i Ala (yüce topluluk) tartışıp dururken, benim hiçbir bilgim yoktur." "Bana ancak, yalnızca apaçık bir uyarıcı olduğum vahyolunmaktadır." (38/65-70)
"Allah'ın dışında birtakım veliler edinenler ise; Allah onların üzerinde gözetleyicidir. Sen onların üzerinde bir vekil değilsin." (42/6)
"De ki: "Ben elçilerden bir türedi değilim bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim." (46/9)
"Şüphesiz biz seni bir şahid bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik." (48/8)
"Ki Allah'a ve Resûlü'ne iman etmeniz O'nu savunup-desteklemeniz O'nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için." (48/9)
İnsanlığın büyük ahlâk örneğine, binlerce salât, selâm ve rahmet olsun.

Seni Çok Sevdim Ya Rasûl Allah! Altı yaşında iken, anneciğinin taptaze mezarına kapanıp ağlayışına hiç kıyamadım,bende ağladım ama sevdim.
Herkes canını verecek kadar seni severken, kimseye yük olmamak için, kendi işini kendin yapışını sevdim.
Başının ağrıdığını öğrendiğimde, başımın ağrısını sevdim.
Kuşu ölen çocuğun evine taziyeye gittiğinde… Anne ve yavru köpekler için koskoca ordunun yolunu değiştirdiğinde, merhameti sevdim, hayvanları sevdim..
“Benim çocuğum yok, ardımdan okuyacak kimse olmayacak” diye ağlayan Bilal’i, “Üzülme! Ümmeti Muhammed her ezandan sonra sana okuyacak” diye teselli edişini sevdim.
Bir gün, oturarak namaz kıldığını gören Ebu Hureyre’nin “Ey Allah’ın elçisi, hasta mısın?” sorusuna, “Hayır, açım!” deyişini sevdim.
O kadar uzun süre hiç aç kalmadım ben ama kızın Fatıma’ya, “Vallahi kızım, üç gündür baban bir şey yememiştir.” deyişinde, açlığı sevdim.
Hatice’ye düğün için hediye ettiğin gülleri sevdim…
“Hatice’nin sevgisi benim rızkımdır.” deyişini sevdim.
“Beni nasıl seviyorsun?” diye soran Ayşe’ye, “kördüğüm gibi” cevabını… Ve zaman zaman “kördüğüm ne âlemde?” sorusuna, “ilk günkü gibi”deyişini sevdim. On sekiz aylık oğulcuğun İbrahim kuca ğında can verirken, gözyaşlarıyla onu öpüp koklayıp“O, meme eme n bir süt kuzusudur, ama Allah’ın takdiri karşısında, elden ne gelir ?” deyişini sevdim.
Mute’de şehit düşen evlatlığın Zeyd’in minik yetimi, acıyla o mübarek eteğine sarılıp ağladığında, onu kucaklayıp, hıçkırarak ağlayışı karşısında, “Ey Allah’ın elçisi, bu nedir?” diye soranlara, “Bu, sevenin sevdiğini özleyişidir.” demeni sevdim.
Yanında, kucağındaki çocuğuna sarılan, öpüp koklayan arkadaşına gülümseyerek, “yavruna nasıl şefkat duyuyorsan, Allah da senin şefkatinden daha çok sana şefkat duyar” deyişini sevdim.
Sevgili kızın Fatıma, her yanına girdiğinde, ayağa kalkıp karşılamanı, “hoş geldin kızım” diye öpmeni, elinden tutup, yanına oturtmanı sevdim.
“Evlilik, iki bedende tek bir ruhtur” deyişini sevdim.
Ali ile Fatıma’yı evlendirirken, ikisini karşına alıp, “Ey Ali, kızımı sana cariye olarak veriyorum, ama unutma, sen de onun kölesisin” deyişini sevdim.
Bir gün, elbisenin içinde kıpırdayan şeylerin sırrı, elbise açılınca anlaşılır: “Benim çiçeklerim” diye sevdiğin Hasan ve Hüseyin oradadır… Ben, onları sevişini, onlar sırtında iken namaz kılışını, kapıdan girer girmez, “küçük adam orada mı? Küçük adam orada mı?” deyişini, badi badi koşarak gelen torunlarını kucaklarken, onlara “Ey Allah’ım! Ben onları seviyorum, sen de onları ve onları sevenleri sev” deyişini sevdim.
Bir bayram sabahı, hüzünle kenarda oturan, eski elbiseli yetim bir çocuğu elinden tutup evine götürüşünü, yıkanıp yemek yedirilen, para verilip sevindirilen çocuğun yüzünü avuçlarının içine alarak, “Benim baban, Ayşe’nin annen, Hasan ve Hüseyin’in kardeşlerin olmasını ister misin?” deyişini sevdim.
Sokağa kaçan çocuğunu eve getirebilmek için, “gel bak sana ne vereceğim” diyen anneye, “dikkat et, çocuk sana gelir ve ona bir şey vermeyecek olursan, senin için bir yalan günahı yazılır!” deyişini sevdim.
Meydanlık bir yerde, önünüzden bir cenaze alayı geçerken, ayağa kalktığında, arkadaşlarının şaşkın: “Ey Allah’ın Rasulü, bu bir Yahu
di’dir” dediklerinde, “Fakat aynı zamanda bir insandır” deyişini sev
dim.
Bir Müslüman, sarhoş bir şekilde, huzuruna getirildiğinde, yanında kilerden biri sarhoşa “Allah sana lanet etsin” deyince, o mübarek kaşlarını çatıp, “ona lanet okumayın, ben onu tanıdığımdan beri, o Allah ve Rasulünü sever” deyişini sevdim.
Uhud’da şehit düşen yetmiş iki arkadaşını defnederken, Cemuh oğ lu Amr ile Amr oğlu Abdullah’ın cenazelerinin başında, hüzünle da lıp gidişini ve “bu ikisini aynı mezara koyun. Çünkü onlar, dünyada da birbirlerini çok severlerdi” deyişini sevdim.
Mübarek başın, Ayşe’nin kucağında, ruhunu Allah’a teslim etmek üzereyken, Rabbinin huzuruna tertemiz çıkmak için, misvakla dişle rini temizleyişini sevdim.
Mescitte, nezaket kurallarından habersiz, yeni Müslüman olmuş bi
rinin, burnunu sildiği paçavrayı yere attığını görünce, pisliği yer den kendi elinle alıp, temizleyişini ve o kişiye yumuşak bir sesle, “bir daha böyle yapma” deyişini sevdim.
“Sizden biriniz, ağaç dikerken kıyamet kopuyor olsa, ağacı dikme ğe devam etsin” deyişini sevdim.
“Akarsu başında bile olsanız, suyu israf etmeyin” deyişini sevdim. Kâbe’yi işaretle, “Bu ev, saygın, mübarek ve kutsaldır. Ama varlığı nı elinde tutan kudrete yemin ederim ki, insan onuru ve kişiliği da ha kutsaldır!” deyişini sevdim.
Miraç’a çıktığında, Allah Teala, “Seni ne ile şereflendireyim?” dedi ğinde, “Beni Sana kullukla şereflendir” deyişini sevdim.
Yine miraçta Rabbim “İste! Ne isteğin varsa vereyim” dediğinde, secdeye kapanıp, gözyaşlarıyla “Senden ümmetimi istiyorum” deyi şini sevdim.
Refik-i Ala’ya, Yüce Dost’a giderken“Sizi Kevser ırmağı başında bekleyeceğim Bana kavuşmak isteyen, elini ve dilini kötülüklerden çeksin.” deyişini sevdim

ALLÂHÜ EKBER KEBİYRAN EÛZÜ BİKE MİNKE MİN HEMZİHİ VE NEFHİHİ VE NEFSİHİ BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎYM

ÂŞK-I İLÂHİ

Arşı su üstünde seyran ederken
R abbül âlemin ki nuruna baktı
Ş anı şerefinden ruhu verdiği
I şık’ı nur kainât aydınlattı
N ihâyet Âdeme tekabül etti
D ünyâ âlemine gelipde gitti
A lınca Habîbi vuslata yetti

A’mâ’da nûruna hoş nazar etti
Ş ulesi nûrunun O’nu mest etti
I şıltısı nûrun beni celbetti
K ün dedi mevcûdat özde hissetti

O l nûrundan Habibini var etti
L eyl-i Neharları bahtıyâr etti
U yanınca Âdem cennette bitti
N isası Havva’yıda ikrâm etti
Cennete memnûyla intizâr etti
Arşını su üstünde karar etti

A ’ma’daki muhabbetin eseri
L â bahrine salıverdi kevseri
L ayüselle tescillidir değeri
 rşta müsafiri oldu Habibi
H ikmeti, derdlerin odur tabibi

C emâliyle kâinâtı güldürür
C elâliyle ceberrutu öldürür

A ’ma-da nuruna muhabbetinden
Ş emşi Kamer daha mevcud değilken
K endi nuru ile mütekâmilken
I tret’e vasıta Resûl eyledi

M uhabbetten hasıl oldu Muhammed (S.A.V.)
Û ruç etti Zat’a Kibriyâ Ahmed
H akikat yolcusunun yükü zahmet
 dem ile Havva oldu bahane
M evcudatın özüdür O’ şahane
M ukaddes beldede geldi cihâne
E ntel dedi doğar doğmaz secde de
D ilediği ümmetiydi, sadece

S alâvatı gönderiyor melekler
A rşa direk olur bütün dilekler
V acibül vücud da dileği bekler

M ustafadır, hem seçen hem seçilen
Û rucunda gök kapısı açılan
S ıratlarda himmetiyle geçilen
T akibinde seyrederse ümmeti
A llah’tan: döşeli, bekler cenneti
F ahr’ı kâinâttır, sebebi çünkü
 llaha dost olan, kâfirdi dünkü

A mine’ye muştuladı melekler
H abibullah senden doğmağı bekler
M uhammed doğunca göçer direkler (S.A.V)
E lestü bezminden o an görülür
D oğarken şefaat izni verilir

M u’cizil beyânı, götürür Rabbım!
 lemi cürmünce batırır Rabbim!
H alis kul zikredip oturur Rabbim!
M ahlûkatta şeref bahşedilenler
Û sulünce, İblise rabb diyenler!
D enâatini açık söyleyenler

N urundan var etti mükevvinâtı
Û lûl Elbablarla bir kâinâtı
R uhundan halkedince saltanatı
Û mûru fermandır, has salâtı

M evlâ’ya isyani ilk cinler etti
E beveyni can’a kafan kartr dedi
V e burada şamarı Kahhar’dan yedi
C eddinde hayatta azazil kaldı
Û ruç etti melekler âlemine
D arul cennete girdi meleklerle
 dem ile galboldu cinliğine
T ardoldu cennetlerin haricine
T aki Âdem cenneti mesken etti (a.s.)
I dlâl silâhıyla yılana gitti
R aciyâne tavus cennete kattı

H azîne-i rahmetini akıttı
 şkı İlâhi’ye maşûk bakıttı
L âyüsel olduğun aşikâr etti
K ülli mükevvinatına bar etti
E Lestü bi-Rabbiküm’ü işâr etti
T abîi ruhlar “BEL”yı ilân etti
T evekkeltü teAllâh şahid etti
İ tirafı senedle teyid etti

R ehâvet; kesiverdi pasaportu dünyaya
E lleri uzattılar yetişmediler aya
N ihan iken ayanen iniverdik dünyaya
G üneş bile rengini değiştirdi o anda
İ zni ilâhi ile halifesin cihânda
G üller selâma durdu mormenevşe diyerek
Ü rüşan olunca melekler gülümseyerek
L eyl-lerin Nehârısın yaratıklar minnette

G önül gülzarındaki figân eden bülbülün
Ü zerinde yaş döker mormenevşe sünbülün
L âle, nergiz, fesleğen, taze tomurcuk gülün
D alından yere düşen boynu bükük sümbülün
İ niltisinden melek müteessir müşkülün
Y aratanın lûtfundan, mağfiratı düşünün
 şıkdaki ızdırap dini milli duygular
R ûhurevân olanlar müştakında kaygular
I rlanarak seyreden şecaate saygı var

I zdırabı devletin milletin memleketin
S ırrı imtihan için çetindir gayet çetin
P alikarya kıripto ermeni asaletin
A rzda cirit atıyor hâlbuki kürre bizim
R ahat uyu Yavuz sen emânetiniz sizin
T arihe şan verince Hak Tealâdan izin
A ldınızda üç kıt’a ile yedi denizin
D algasında boğulan müşrikanın densizin
A radılar kaçarken kucak açacak bir yar

İ lliyyinden Mehmede müjdeleyip mesâjı
S âadete sarayına rehber başimın tacı
L âyüsel değilizdir biz sadece düacı
 lınca kutlu müjde hemen vardı secdeye
M ürüvvet yâ ilâhi dûâm mürüvvet diye
İ ntizâr lûtfeyledi Efendi, İSLÂMİ’ye

Mehmet İslami
Kayıt Tarihi : 6.1.2019 18:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet İslami