1/:
Bu bizim Salih dede...
Bir nur yüzlü ihtiyarcık.
Ömrünce yaşadıkları koskocaman,
Yaşı büsbüyük boyu ise şu kadarcık.
Bizim bilge Salih, sayın ki dedeniz sizin,
Ya da mahalleden arkadaşınızın büyükbabası,
O, hayatını dolgun ve doygun yaşayan, insanın hası...
2/:
Şu da bizim Salih çocuk...
Yani bir gül yüzlü küçücük.
Anasının yanında bir gül gönüllü körpecik,
İlkbaharda kırlarda, sarışın bir çiğdemcik…
Sayın ki o Salihcik sizsiniz,
Ya da kardeşiniz
Veya mahalleden en yakın arkadaşınız,
Kan kardeşiniz yahut...
***
Merak içinde bizim Salih çocuk.
Oysa tüm aradıkları yakın bir yerde,
Bir sokak aşağıda, iki adım ötede...
Başlayacak belki de az sonra kutlu bir yolculuk,
Bizim bilge Salih dedenin oturduğu evde...
***
Salih çocuk merak içinde,
Küçük beyinciğinde sorular,
Sualler türlü biçimde…
Mesela soruyor Salih, 'Gül yüzlü kimdir? ' diye.
Acaba ana şehir Mükerrem Mekke neresi?
Neresi, ışık ve aydınlık kenti Medineyi Münevver?
***
Duaya duran elleri yumuk yumuk,
Kırparak çağla yeşili gözlerini,
Sorar dedesine küçük Salih çocuk…
Salih dede, sıvazlar kardan ak sakalını;
Ne bir gurur yüzünde, ne de yumucuk gözlerinde bir kibir,
Ve geçmiş zamana dair tüm bildiklerini anlatır bir bir:
Tasvir eder tane tane, aydınlar şehri Medine'yi,
Kutlu Mekke kentini, uzun uzun sözlerine yansıtır,
Ve ağlayarak tarif eder gül yüzlü, gül kokulu peygamberi,
Yani tüm evreni serer ortalık yere,
Tıpkı bir mübarek kitabı mırıl mırıl okur gibi,
Görünür kutlu bilginin dibi...
***
Salih çocuk merak içindedir,
Abdülmuttalib kimdir mesela?
Kutlu Uhud neresi? Neresidir şanlı Bedir?
Gazve neye denir? Kutsal savaş, cihad nedir?
***
Sorar küçük Salihcik,
Ne yüzünde gurur, ne yumucuk gözlerinde kibir,
Salih dede anlatır tüm çıplak gerçeği bir bir.
Anlatır, develerin sahibi Abdülmuttalib'i,
Anlatır, kazanılmışken kaybedilen hüzünlü Uhud harbini,
Anlatır, yüze karşı birle kazanılan gazi Bedir'i,
Ve anlatır; gül yüzlü, gül kokulu yüce peygamberi,
Tüm savaşları anlatır bir kitab-ı tevarihi okur gibi,
Görünür kutlu bilginin dibi...
***
Minik Salihcik merak içindedir,
Kimdir şehitler şahı Hazreti Hamza?
Ya Hudeybiye’de yapılan barış da nedir?
Neresi cennet bahçelerinden biri kutlu Ravza'dır?
“Ebu Cehil” hangi kara dinlinin kapkaranlık adıdır?
***
Merakla sorar küçük Salihcik,
Ne yüzünde gurur, ne ışıklı gözlerinde kibir,
Salih dede anlatır ona, salt hakikati bir bir.
Anlatır, Uhud’da şehit olan Hazreti Hamza'yı,
Anlatır, bodur ağaç altında imzalanan barışı,
Görseniz, Salihciğin Hudeybiye'ye taşınışını,
Dede anlatır, üzerine rahmet yağan kutlu Ravza'yı,
Ve anlatır gül yüzlü, gül kokulu rahmet peygamberini,
Tüm Siyer-i Nebiyi anlatır bir kitabı okur gibi,
Görünür kutlu bilginin dibi...
***
Salih can merak içinde,
“Nasıl bir devirdir o devir? ” diye,
“Ve o bölgenin durumu nedir? ”
Nasıl yaşıyor insanlar ve nelere inanıyorlar?
Ya sonra nasıl Müslüman oluyorlar?
***
Sorar küçük Salihcik,
Salih dede hiç üşenmeden anlatır bir bir,
Ne yüzünde gurur, ne de ipiltili gözlerinde kibir,
Anlatır, nasıl bir devirdir o devir?
Anlatır, o bölgenin durumu nedir?
Anlatır, nasıl yaşar insanlar?
Ve nelere inanırlar?
Putları devirip yüz üstü, nasıl Müslüman olurlar.
Anlatır gül yüzlü, gül kokulu hidayet peygamberini,
Tüm dinleri anlatır bir kadim kitabı okur gibi,
Görünür kutlu bilginin dibi...
***
Bilgiye susuz çocuk,
Sorar bilge Salih dedeye:
Kısaca 'Peygamberimiz kimdir? ' diye.
Nur yüzlü, ışık gözlü ihtiyarcık,
Der ki usul usul adının küçüğüne:
'O ki Peygamberimiz yani bizim gül yüzlümüz...
Hayat gemimiz, biz fırtınalı denizlerdeyken,
Azgın dalgalar ortasında çalkalanırken ya da,
Yani ha alabora oldu, ha olacakken bir lâhzada,
Veya bıçak gibi keskin kayalara oturacakken,
Hatta yolumuzu şaşırıp yok olup gidecekken,
İşte o... Biricik sevgilimiz...
Tam karşımızda nurlu ve pırıl pırıl deniz fenerimiz,
Dosdoğru ve tek gerçek yolu gösterenimiz...
Karanlık gecelerdeyken başıboş yolculuğumuz,
Kırılmış veya bozulmuşsa yürek pusulamız,
Korkacak ne var sanki?
Tam üstümüzde ipil ipil kutup yıldızımız,
İzleriz O’nu, ulaşırız en sakin limana ve kurtuluruz.
Sevgili oğlumuz ve kızımız için tek model kişiliğimiz.
Kumlu çöllerdeyken ağır aksak ve bata çıka,
Süfli bir tarihin karanlığında yaşam kervanımız,
Yol bulduran ışıklı işaret fişeğimiz.
Yani O bizim her şeyimiz
Her şeyimiz bizim O
Kısaca Sevgili Peygamberimiz...'
***
Kayıt Tarihi : 1.4.2011 18:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!