1/:
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Mekansız bir zemindi yakın durduğumuz yer. İzimiz sürülmüyordu. Kısrağımız yürümüyor. Görünmüyor menzilimiz. Çaresizdik. Ve yüreğimize binmiştik. Dolu dizgin iz üstündeydik. Arz mıydı perdeye yansıyan? Yoksa ayaz mı? Azık çantamıza doldurduğumuz göğ ekin kırpıntıları. Ve panspermi nazariyesi biraz. En akraba göğün beline dolanan bizdik. Bizim yüreğimize ise bin bir renkli zamansız bir kuşak dolanıyordu. Yıldızlara uzaktık. Dalgacı bir güneşin yanıbaşındaydık...
2/:
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Kanımız mavi... Yeşildi kimimizin gözbebeği. Elleri balçık karası... Kimimizin ondülaları sarışındı ışık altında. Ve sadık bir ülkenin esmer tarlaları gibiydik. Kederi ve hüzünlü ışık yağmurunu bürünmüş gidiyorduk. Ayaz bulutlarının sol cenahında. Yani canlar ey, bir aşk ve ışk hanesindeydik. Bira vurgunu bir keltti yoldaşımız. Tarihin damarındaydık...
3/:
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Samanyolu diye bir adres mekansız ellerini uzatıyordu bizim mangaya. Ardından moloz artıklarını yumruk yapıp yuvarlıyordu. Ve uzun uzun esniyor koridorlarında kendi sarmalının. Ardından gözpınarlarını ovuşturuyordu Jüpi taraflarında. Satü'nün sağ yanağındaki irinli bir bendi. Big bang diye diye atmaya başlıyordu hiçlik saati. Arzın ilk kervansarayındaydık...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Kayıt Tarihi : 2.8.2006 07:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!