1/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Bir gümrükte kesilmişti önümüz. Sarmal şehre giremiyorlardı mikrodalgalar. Ancak kuzeyden gelen barbar takımı on üç parsek ilerliyordu. Ne ben gireyim, ne de argon kütle çekime. Diyorduk ya: Füzyon üşütür bizi. Alın size on beş bin kelvin fisyon öyle ise. Ne kütle ne de dijital zaman kayzeriydi tahta çıkan emperyal devirlerde. Ne de bu sektörde. Ya da nereden gireceksiniz kinetik yasaklamalara? Ayrıcalıklı değil hiç kimse...
2/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Pozitron diye bir şeydi karşılaştığımız harpçi. Ve soruyordu bize kutsal yolu. Biz de ne kördük ne de topal neticesi. Oysa herhangi bir yerden girebilirdi radyoaktif fiziğe. Yani izan kitabının yalancı aşk zamanına ya da. Ama bizim şiirimize asla! Daha doğrusu artık girmek istiyorduk biz de samanyoluna. Ama bir türlü bunu beceremiyorduk biz. Ve zavallı nötrinolar. Muhtaçtık bir atomik nefese...
3/:
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla