Kırk yıl olmuş İstanbul, senle görüşmeyeli
Son güzde ayrılmıştı, kesişen yollarımız!
Koparmıştı ya bizi, hazanın soğuk yeli...
Şimdi bir ilkbaharda, birleşti ellerimiz.
Unuttum sanıyordum, silinmemiş bir yerin...
Duruşun öldürecek, öyle masum ve derin!
Meğer ne de fazlaymış, gönlümdeki değerin
Gördüm ki, heba olmuş geçen tüm yıllarımız.
O zaman köprü yoktu, feribotla geçerdik
Çeşmelerin fısıldar, şişe suyu içerdik...
Kafayı toplamaya, Küçüksuya göçerdik
Söylerdik hep yürekten, susmazdı dillerimiz.
Fatih minaresinden, gelirdi ezan sesi
Yapışırdı camlara, bozacının nefesi...
Nasıl huzur verirdi, bayramı, arifesi
Dünyalara değerdi kutsal kandillerimiz.
Sabah, Süleymaniye, öğle Sultanahmet te
İkindi ve akşamlar, Fatihteydi elbette...
Yatsı, Eyüp Sultanla neşe-i muhabbette!
Mesrur olurdu her gün, susuz gönüllerimiz.
Ne kadar güzeldi o, yamaçların, yanların
Cennet gibi olurdu, yemyeşil eyvanların
Açıp eflâtun bakan, nefis erguvanların...
Mis gibi kokardı ya, rengârenk güllerimiz.
Arada bir tepeden seyrederdik Boğazı,
Uykumuzu bölerdi, yoğurtçunun avazı!
O, baygın, baygın bakan, güzellerinin nazı
Alırdı canımızı, dayanmaz hâllerimiz...
Birkaç yılda bir gelen, sopsoğuk kışlarınla
Kar yağıp buz tutan o, dimdik yokuşlarınla!
Pencere pervazında, titreyen kuşlarınla
Aşiyandan öterdi, Şeyda bülbüllerimiz...
Sirkeciden binerdik, Halkalı trenine
Uğrardık Ataköyle, Florya peronuna...
Kumlarda boğuşurduk, hem kıran kıranına!
Kulaç atmaktan yorgun düşerdi kollarımız.
Küçüksuya giderdik, âlemi ab etmeye!
Sandal sefalarıyla sinir stres atmaya...
Yemyeşil yamaçlarda, uzanarak yatmaya
Akşam dönerken sanki dolardı pillerimiz.
Beyazıt ve Galata, karşıda Kızkulesi
Asırlardır mahfil ve, mihraplarda lâlesi...
Gül sinende yatıyor, Osmanlı sülâlesi
Andıkça ıslanırdı, beyaz mendillerimiz.
Köprüde balık, ekmek, nasıl da severdik ya
Emirgânda bir sıcak, çay molası derdik ya!
Sahillerde kol kola, hep gelir, giderdik ya!
Eserdi başımızda, o, kavak yellerimiz...
Senin gibi güzeli, haydi gel, arada bul!
Her zaman gösterirdin, hemde hep hüsnü kabul
Senle hasbıhâl ne hoş, ey füsunkâr İstanbul
Ayrı kalsak da inan, birdir gönüllerimiz...
Antalya-2011
Halil Şakir TaşçıoğluKayıt Tarihi : 3.6.2011 14:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güldeste Şiir Grubu/nda seçici kurul tarafından; AYIN ŞAiRi seçilen Halil Şakir Taşçıoğlu beyefendigi can-ı yürekten TEBRiK ediyoruz...
En güzel şiirlerinden, biri ile bu güzel başarısını KUTLUYORUZ...
-★ Güldeste Şiir grubu kurucusu★ -
-✿ Fatımâ Hümeyrâ Kavak ✿
★ ★ ★ Seçici KURUL★ ★ ★
- ★ İrfan YILMAZ
- ★ Hamit Korken
- ★ Zeynel Açıkgöz
- ★ Melih BAKi
- ★ Feyzullah KIRCA
- ★ Mustafa SERHATLI
- ★ Mustafa EROL
- ★ İbrahim YILMAZ
- ★ Ramazan SAĞIM
- ★ Deryâ SEZER
- ★ Necdet EREM
- ★ Recep AKIL
- ★ Ali AKSIN
- ★ Mehmet NALBANT
- ★ Arif TATAR
- ★ Mustafa HOŞOĞLU
- ★ Fethullah GÜMÜŞ
- ★ Mücella PAKDEMiR
- ★ Canan EREREN
- ★ Seyfeddin KARAHOCAGiL
- ★ Fatma Zehra ÖZEN
- ★ Fatimâ Hümeyrâ KAVAK
★ ★ ★ ★ ★ ★ ★ ★ ★ ★ ★ ★ ★
Tebrik etmek icin bu güzel siirinin linkini veriyorum...
http://www.antoloji.com/246-istanbul-la-hasbihal-siiri/
246 İstanbul la Hasbihal
Kırk yıl olmuş İstanbul, senle görüşmeyeli
Son güzde ayrılmıştı, kesişen yollarımız!
Koparmıştı ya bizi, hazanın soğuk yeli...
Şimdi bir ilkbaharda, birleşti ellerimiz.
Unuttum sanıyordum, silinmemiş bir yerin...
Duruşun öldürecek, öyle masum ve derin!
Meğer ne de fazlaymış, gönlümdeki değerin
Gördüm ki, heba olmuş geçen tüm yıllarımız.
O zaman köprü yoktu, feribotla geçerdik
Çeşmelerin fısıldar, şişe suyu içerdik...
Kafayı toplamaya, Küçüksuya göçerdik
Söylerdik hep yürekten, susmazdı dillerimiz.
Fatih minaresinden, gelirdi ezan sesi
Yapışırdı camlara, bozacının nefesi...
Nasıl huzur verirdi, bayramı, arifesi
Dünyalara değerdi kutsal kandillerimiz.
Sabah, Süleymaniye, öğle Sultanahmet te
İkindi ve akşamlar, Fatihteydi elbette...
Yatsı, Eyüp Sultanla neşe-i muhabbette!
Mesrur olurdu her gün, susuz gönüllerimiz.
Ne kadar güzeldi o, yamaçların, yanların
Cennet gibi olurdu, yemyeşil eyvanların
Açıp eflâtun bakan, nefis erguvanların...
Mis gibi kokardı ya, rengârenk güllerimiz.
Arada bir tepeden seyrederdik Boğazı,
Uykumuzu bölerdi, yoğurtçunun avazı!
O, baygın, baygın bakan, güzellerinin nazı
Alırdı canımızı, dayanmaz hâllerimiz...
Birkaç yılda bir gelen, sopsoğuk kışlarınla
Kar yağıp buz tutan o, dimdik yokuşlarınla!
Pencere pervazında, titreyen kuşlarınla
Aşiyandan öterdi, Şeyda bülbüllerimiz...
Sirkeciden binerdik, Halkalı trenine
Uğrardık Ataköyle, Florya peronuna...
Kumlarda boğuşurduk, hem kıran kıranına!
Kulaç atmaktan yorgun düşerdi kollarımız.
Küçüksuya giderdik, âlemi ab etmeye!
Sandal sefalarıyla sinir stres atmaya...
Yemyeşil yamaçlarda, uzanarak yatmaya
Akşam dönerken sanki dolardı pillerimiz.
Beyazıt ve Galata, karşıda Kızkulesi
Asırlardır mahfil ve, mihraplarda lâlesi...
Gül sinende yatıyor, Osmanlı sülâlesi
Andıkça ıslanırdı, beyaz mendillerimiz.
Köprüde balık, ekmek, nasıl da severdik ya
Emirgânda bir sıcak, çay molası derdik ya!
Sahillerde kol kola, hep gelir, giderdik ya!
Eserdi başımızda, o, kavak yellerimiz...
Senin gibi güzeli, haydi gel, arada bul!
Her zaman gösterirdin, hemde hep hüsnü kabul
Senle hasbıhâl ne hoş, ey füsunkâr İstanbul
Ayrı kalsak da inan, birdir gönüllerimiz...
Antalya-2011
Halil Şakir Taşçıoğlu
İstanbul serileverdi tüm ihtişamıyla önümde, şiirinizle... Her kıta bir şiir, her dize bir İstanbul kokusu gibi... Tabiatından tarihine, bozacısından yoğurtçusuna, yamacından sokağına, denizinden köprüsüne kadar bura buram bir güzellik, nefaset, tad var dizelerde...
Muhteşem anlatım yanında, nefis bir kurgu, yerinde ayaklar, yumuşacık kafiye örgüsü, akıp giden bir su berraklığı katmış şiirinize... Daha ne desem, bilemedim ki?
Tebrik, takdir ve hayranlıkla kutlarım müstesna şahsınızı... Elbette değerini verecek ve alacağım listeme şiirinizi... Saygılar, selamlar sunuyorum sayfanızdan size...
Kırk yıl olmuş İstanbul, senle görüşmeyeli
Son güzde ayrılmıştı, kesişen yollarımız!
Koparmıştı ya bizi, hazanın soğuk yeli...
Şimdi bir ilkbaharda, birleşti ellerimiz.
Unuttum sanıyordum, silinmemiş bir yerin...
Duruşun öldürecek, öyle masum ve derin!
Meğer ne de fazlaymış, gönlümdeki değerin
Gördüm ki, heba olmuş geçen tüm yıllarımız.
O zaman köprü yoktu, feribotla geçerdik
Çeşmelerin fısıldar, şişe suyu içerdik...
Kafayı toplamaya, Küçüksu'ya göçerdik
Söylerdik hep yürekten, susmazdı dillerimiz.
Fatih minaresinden, gelirdi ezan sesi
Yapışırdı camlara, bozacının nefesi...
Nasıl huzur verirdi, bayramı, arifesi
Dünyalara değerdi kutsal kandillerimiz.
Sabah, Süleymaniye, öğle Sultanahmet' te
İkindi ve akşamlar, Fatih'teydi elbette...
Yatsı, Eyüp Sultan'la neşe-i muhabbette!
Mesrur olurdu her gün, susuz gönüllerimiz.
Ne kadar güzeldi o, yamaçların, yanların
Cennet gibi olurdu, yemyeşil eyvanların
Açıp eflâtun bakan, nefis erguvanların...
Mis gibi kokardı ya, rengârenk güllerimiz.
Arada bir tepeden seyrederdik Boğaz'ı,
Uykumuzu bölerdi, yoğurtçunun avazı!
O, baygın, baygın bakan, güzellerinin nazı
Alırdı canımızı, dayanmaz hâllerimiz...
Birkaç yılda bir gelen, sopsoğuk kışlarınla
Kar yağıp buz tutan o, dimdik yokuşlarınla!
Pencere pervazında, titreyen kuşlarınla
Aşiyandan öterdi, Şeyda bülbüllerimiz...
Sirkeci'den binerdik, Halkalı trenine
Uğrardık Ataköy'le, Florya peronuna...
Kumlarda boğuşurduk, hem kıran kıranına!
Kulaç atmaktan yorgun düşerdi kollarımız.
Küçüksu'ya giderdik, âlemi ab etmeye!
Sandal sefalarıyla sinir stres atmaya...
Yemyeşil yamaçlarda, uzanarak yatmaya
Akşam dönerken sanki dolardı pillerimiz.
Beyazıt ve Galata, karşıda Kızkulesi
Asırlardır mahfil ve, mihraplarda lâlesi...
Gül sinende yatıyor, Osmanlı sülâlesi
Andıkça ıslanırdı, beyaz mendillerimiz.
Köprü'de balık, ekmek, nasıl da severdik ya
Emirgân'da bir sıcak, çay molası derdik ya!
Sahillerde kol kola, hep gelir, giderdik ya!
Eserdi başımızda, o, kavak yellerimiz...
Senin gibi güzeli, haydi gel, arada bul!
Her zaman gösterirdin, hemde hep hüsnü kabul
Senle hasbıhâl ne hoş, ey füsunkâr İstanbul
Ayrı kalsak da inan, birdir gönüllerimiz...
BİR KİTABE NİTELĞİNDEKİ ŞİİRİNİ,
BERNCE İSTANBULUN HER SEMTİNDE,
DİKİLİ TAŞ ŞEKLİNDE,
MERMER LEVHALARA İŞLEYİP,
ASMAK GEREKİR.
GERKİR Kİ HERKES OKUSUN İSTANBULLA NASIL SOHBET EDİLİRMİŞ.
ÇOK GÜZEL VE MUHTEŞEM
TEBRİKLERİMLE KUTLARIM KALEMİNİ,
YÜREĞİNİ.
SELAM VE EVGİLERİMLE
U..U........................................
T.......T...................................
L............L..............................
U.................U.........................
Y.....................Y.....................
O.........................O.................
R.............................R.............
U..................................U........
M......................................M... Eyüp Şahan
TÜM YORUMLAR (17)