1/:
Lebbeyk caney!
Bir peyik dolanır sürmeli kapıların eşik çukurunda,
Sesi bir yanık bir yanık!
Mevlana misalı uykulu,
Şemsettin emsali uyanık...
***
Kalın pazılı denizin zalim sularında nilüferler yüzüşür,
Seyyarelere inat yoldaşıyla omuz omuza.
Çatal dilli alevler arasında da umutvar çiçekler açar,
Piri fani bir rençber derer kırmızı rengi.
Ve koyun gözleri kocamış aneylerin yaşlı yüreklerinde...
Lebbeyk caney!
Mezata dökülür beytin kutlu sırları,
Yenmişiz, yenilmişiz ne çıkar,
Gözlerdeki zeytinin hasadı ziyandaysa...
2/:
Lebbeyk caney!
Yenmişiz, yenilmişiz ne çıkar?
Ya da yemişiz, yedirmişiz batına dair her meyveyi,
En gecikmemiş çağlalarını ya da Nesimi seyyidin...
Ortaya dökülende yaşı, kadim matem anlarının,
Yani gözümüzdeki arzunun gecikmiş ilkbaharlarının,
Patır patır patlayanda kuzu başlı tomurcukları,
Dem bir dem! ...
***
Lebbeyk caney!
Kumlara katık ederek kanımızı,
Çöllerde süründüğümüzde ebabillere görünmek için,
Ve bürünmemek için,
Kuru ve karanlık çarşafını zalim gecenin,
Dudaklarımızda o tuzlu tadı batıni gizemin,
Biliriz ki üleşilmez tattığımız, karındaşımızla yol ortasında,
Ancak ya yoldaşımızla?
İşte o başka...
3/:
Lebbeyk caney!
Gözlerimizde yanan ocaklar, sonbahar serinliğinde;
En hası sayılır rıdvani alevlerin.
Ve üzerimizde uçuşan pervanelerin 'lebbeyk' nidası...
Ey yıldızlar yörüngemiz üzerinden savulun!
Savrulun kalbimizde kınalı kızlar!
***
Evet, gözlerimizde bu ocaklar yanarken,
Susamış üveyiklerin suya müdanası niye ki?
Kanat çırpışımız can çekişmemizdir bizim her akşam,
Öyle ki,
Can çekişmemizse sayın ki yaşama bir kez daha doğuşumuzdur...
Kayıt Tarihi : 7.6.2006 12:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!