1/:
'Yok mu, yok mu? ' diye şiir dizer bir bahçıvan,
Her vahanın oturup yalak taşına.
Yani yalnız bir yolcudur güllere meftun olan,
Ve püryan olan gönüllere cem-i ayinde,
Merhem edip meydanların ayak tozunu,
O yolcudur ki deveci de kendidir,
Yükü de kendi, devesinin,
Heybesinin bir gözü şiir,
Diğeri dut ağacındandır...
***
Bürünmüştür yeşil abasını,
Yürür bata çıka kumların aguşuna,
Ardınca zelzele feryatlı öksüz ceylanlar yürür.
Şu damga belki de ona aittir yüreğimizdeki,
Onun ayak sesi belki de şu sarsıntı beynimizdeki hala devinen...
Yani sahibine alışkın ve gül başlı tepelerin,
Durup durup baş sallaması ondandır.
2/:
Biz de biliriz ki her akşam gümüşlü yaşlar akıtır gözümüz,
Ve haki çiğler damlatır her seherinde matemler takvimin cılgasında iz ve iz,
Ak abası üstüne bahçıvanlar başının çevresinde dönerek.
Yeşersin diye bin yıllık aşk tohumları,
Pir Sultan söyleriz matemle höykünerek.
Çoğu zaman buluşur akla kara başkalaşarak,
Kimi zamansa kuru ile yaş yan yana kardeş,
Eş eşe benzemese de,
Yürek yüreğe tıpkılaşır suretini aşarak tayyi zamanda.
***
Aslına bakarsan ağlayan bir güneştir tutunduğumuz,
Işığına yüreğimizin tokasını bağlayarak her nisanertesi.
Bizim işimiz dönmek,
Kılavuzumuz güneşse, arz üzerinde.
Zamanın her kademinde matem ile burulmak,
Ve sevda ile kucaklamak herkesi...
***
Devran bazen arılır ve durulur a can,
Kimi zamansa,
Çakıl taşlarına kan olur düşer yağmurlar.
Ve kapaklanırlar yorgun aşk muharipleri rahmetin ayak izine,
Sancaktarsa bitkin bir duaya durur beytimizin kırk kademlik eşiğinde yüzükapak.
Bizim de bir büyük ve tılsımlı türkümüz vardır,
Bin bir yıldır umut ile taşırız heybemizin gözünde.
İşte o zaman yüreğimizde bir güman depreşir,
Gözlerimizde yanan nesneler erir ve akar umman ile koyun koyuna,
Yani kadim acizliğimizde yurt tutmuş olan donuk denize.
3/:
Doğru söyler Muhittin,
Tüm kapılar sarmal menteşelidir ve iç içe açılır,
Boyutlar arasındaki dönüşlerde canlar, kırklar güzergahında.
Ve kapıdarlar ıslak gözlerinde kendi kalıntısını ararlar,
Kalıntılar ortak bir menzili çağrıştırır oysa.
Son demlerinde kapılarda dönerek ufukları tarayan,
Ve yanaklarında sular kaynayan yorgun ve ateş kesmiş atlılar,
Burula burula uzaklaşırlar katardaki aralığı koruyup.
Ki o atlıları,
Enerjik teşrifatçılar karşılamadalar şimdi.
Siz de davranın ey canlar!
Peyikdar sevdalı bir çağrıya vurmada kapıları...
Kayıt Tarihi : 7.6.2006 12:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)