Bugün 90. yılını büyük bir sevinç ve coşkuyla kutladığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dünyada hiç bir ülkede bulunmayan iki unsuru bir araya getiren milli bir bayramdır. Bu bayram bir taraftan Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı egemenliğin ilan edildiği anlamlı gün, diğer taraftan “yarının büyükleri, geleceğin garantisi” çocuklarımız için bir şenliktir. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bayram dünya çocukları arasında sevgi ve dostluk bağlarının geliştirilmesi ve tüm insanların barış içinde yaşayacakları bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunmak için 1979 yılından itibaren her yıl ayrı bir coşkuyla kutlanmaktadır.
Türk Ulusu, 23 Nisan 1920 günü açılan ilk meclisle, bundan 90 yıl önce “İrade-i milliye” (milli irade) dönemini başlatmış, Türk Milleti bu atılımıyla halkın egemenliğine dayanan bir siyasal rejim sistemini kabul etmiştir.
Milli devlet ve tam bağımsızlık ilkeleriyle birlikte Atatürk'ün devlet anlayışının temellerini oluşturan üçüncü ana ilke, milli egemenliktir. Milli egemenlik, devlet içinde en üstün buyurma kudreti olarak tanımladığımız egemenliğin, millete ait olduğunu ifade eder.
Tıpkı tam bağımsızlık ilkesi gibi milli egemenlik de, Atatürk'ün Milli Mücadele'nin ilk günlerinden beri açıkça ortaya koyduğu, ısrarla vurguladığı bir temel ilkedir.
Atatürk, Milli Mücadele'nin başlangıcından, kendisinin hayata veda ettiği ana kadar, her fırsatta milli egemenliği Türk toplumuna benimsetmeye çalışmış, her zaman kişisel yönetimin sakıncalarıyla milli egemenliğin üstünlüklerini çarpıcı şekilde karşılaştırmıştır. Çağdaş bir topluma ve çağdaş bir devlete yakışan yönetim şekli, ancak milli egemenliğe dayanan sistemdir. Büyük Millet Meclisi görüşmeleri sırasında söylediği şu sözler, bunun en güzel ifadesidir:
'Cihan tarihinde bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman devleti tesis eden ve bunların hepsini hadiselerde tecrübe eyleyen Türk Milleti bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında bir devlet tesis ederek bütün felaketlerin karşısında doğuştan taşıdığı kabiliyet ve kudretle yerini aldı. Millet, mukadderatını doğrudan doğruya eline aldı ve milli saltanat ve egemenliği bir şahısta değil, bütün fertleri tarafından seçilmiş vekillerinden meydana gelen bir yüce mecliste temsil etti. İşte o meclis, yüce Meclis’inizdir.
Atatürk’ün eşsiz dehası, güçlü kişiliği, seçkin devlet adamlığı ve erişilmez askeri yetenek ve komutanlıklarıyla kaynaşıp özdeşleşen bu meclis, istiklal savaşımızın yönetiminde, zaferin kazanılmasında Türk Ulusunun dayandığı başlıca güç olmuştur.
Atatürk'e göre milli egemenlik, eski veya yeni bütün kişisel yönetim biçimlerinin karşıtıdır. ' Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve varlığıdır'. Atatürk, milli egemenliği yeni devlet düzenimizin temeli olarak görür. Toplum ve devlet hayatının temel değerleri, ancak milli egemenlik ilkesi altında gerçekleşebilir: 'Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin istikrarının ve korunmasının sağlanması, ancak ve ancak tam ve kesin manasıyla milli egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlıdır. Dolaysıyla hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir'. Ve nihayet, milli egemenlik, çağımızın önüne geçilmez, karşı konulmaz bir akımdır: 'Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar'
Bugün parlamentomuzun duvarında bütün haşmetiyle duran “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesi milli, demokratik, laik, çoğulcu bir sosyal hukuk devleti oluşumuzun ön koşulunun ifadesidir.
Ulusal birliğimizin sağlanmasında, demokrasimizin sürekliliğinde, kişilerin siyasal hak ve özgürlüklerinin korunmasında ve insan haklarının yüceltilmesinde, “egemenlik ilkesi” vazgeçilmez (olmazsa olmaz) bir anlayışın kabulünü ortaya koymaktadır.
23 Nisan, yıkılarak tarih sayfasından silinen Osmanlı Devleti’nin yerine yeni bağımsız bir Türk Devleti’nin kuruluş günüdür. Bugün, aynı zamanda mazlum ulusların yaşamında ve kurtuluşunda da bir dönüm noktası olmuştur.
23 Nisan, evrensel boyutta etkiler göstererek uluslar arası önemli bir sürecin başlatılmasında, sömürgeci emperyalist devletlerin mazlum uluslar üzerindeki kıskancının parçalanmasında tarihi bir başlangıç olmuş, günümüzdeki siyasal dünya coğrafyasının oluşumunda da örnek ve yol gösterici bir rol oynamıştır.
23 Nisan; padişahın kişisel iradesine bağlı bir devlet anlayışı yerine laik, demokratik bir Cumhuriyet rejimini getiren bir günün tarihidir.
23 Nisan, ırk, dil, din, cinsiyet ve mezhep ayrımına yer vermeyen ve “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” anlayışını kazandıran bir dönemin başlangıcıdır. Şunu hemen belirtmeliyim ki, Kurtuluş Savaşımıza fiilen katılan Bağımsızlık savaşı dönemimizdeki Türk halkı, bugünkü Cumhuriyetimizi kuran, bizlere kazandıran ve emanet eden halktır.
Atatürk’ün gözündeki Türk Milleti işte bu özlü sözün içinde yatmaktadır. Bugün Türk Milletini ırk, dil, din, cinsiyet açısından bölmeye çalışanlar ya da bu görüşü benimseyenler bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımıza katılmış bulunan, Cumhuriyetimizi kuran bugünkü Türk halkına hakaret ve hatta ihanet ettiklerini bilmelidirler. Cumhuriyetimizi onlar kurdu. Biz yüceltip sonsuza dek yaşatmaya Milletçe kararlı ve azimliyiz.
23 Nisan’ın bu temel felsefesine ve anlayışına sahip çıkmalıyız. Çünkü 1920’lerin Türk halkı ya da onun çocukları günümüzde de yaşamaktadır ve bu halkın tümü hiç kuşkusuz Türk Milletinin eşit haklara sahip şerefli bireyleridir. Bu vatan hepimizin vatanıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin devletidir. Ülkemizin ormanları, dağları, nehirleri, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri hepimizin ve bu vatanda yaşayan herkesin ortak malıdır. Bu mal, hiçbir ayrılıkçı düşünceyle parçalanamaz, bölünemez ve bölüşülemez. Buna Türk halkı ve Türk Milleti asla izin veremez ve bunu hoşgörüyle karşılayamaz. Bu böyle bilinmelidir…
23 Nisan, Türk Milli birliğinin sağlandığı, sınırları Misak-ı Milli ile saptanan Türk Vatanının kurtarıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günün iki kelime ifadesidir.
23 Nisan ve Ulusal Egemenlik, Atatürk ilke ve inkılâplarının kilit taşını oluşturur. Bu nedenle ilke ve inkılâplarının herhangi birinden ödün verenler, ulusal egemenlik haklarımızdan da ödün vermiş ve buna saldırmış olurlar.
23 Nisan, Türk’ün Milli kimlik ve benliğini, kültürünü, örfünü ve geleneklerini saklı tutarak ulusumuzu çağdaş ve evrensel değerlerle bütünleştiren, bütün uygar uluslarla eşit ve insanlık aleminin seçkin ve şerefli bir üyesi durumunda yükselten bir tarihi gösterir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dünyada hiçbir ülkede bulunmayan iki farklı unsuru bir araya getiren milli bir bayramdır. Bu bayram bir taraftan Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı egemenliğin ilan edildiği anlamlı gün, diğer taraftan “yarının büyükleri, geleceğin garantisi” siz çocuklarımız için bir şenliktir. Atatürk’ün çocuk sevgisini hepiniz bilmektesiniz.
Bütün konuşmalarında “ Bugünün küçükleri yarının büyükleri” diyerek geleceğin çocukların elinde olduğunu her fırsatta belirten Atatürk’e layık bir çocuk olmak için çocuklarımızın tüm gücüyle çalışacağına ve ülkemizin ulu önderimizin hedef gösterdiği çağdaş uluslar seviyesine çıkaracağına inancımız sonsuzdur.
Çocuklarımıza büyük önderimizin bir sözüyle seslenmek istiyorum;
“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
Büyük önderimizin bu anlayışla sizlere armağan etmiş olduğu “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 90. yıl dönümü başta çocuklarımız olmak üzere tüm ulusumuza kutlu olsun!
Reşat Karabağ
Kayıt Tarihi : 22.4.2010 22:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Reşat Karabağ](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/04/22/23-nisan-in-onemi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!