Yokluğunda...
22 Ocak 2010
Yirmi iki Ocak’ta İki bin on’da
Günün yılı aştığı gündür Özbek’im
Otlar kurur da yağmur yağdığı anda
Suyun çöle şaştığı gündür Özbek’im
Kapıldık fırtınaya kapılar açık
Her bir taraf karanlık varlığın ışık
Tam bir yıl oldu yoksun, haydi artık çık
Yelin küle estiği gündür Özbek’im
‘Yetiş’ diyoruz yetiş sanki duyan yok
Yoklar yok’a karışmış yokluk ta pek çok
Bağrımızı deliyor ‘yok’ denen ok
Gözün yola düştüğü gündür Özbek’im
Sabır tarlasındayız umutlar ektik
Boy vermedi başaklar sineye çektik
Gönlümüz bahçesine çınarlar diktik
Güzün dala bastığı gündür Özbek’im
Suskun olduk çok suskun, kanıyor içim
Manasız dünyadayım sen yoksan hiçim
Söyle bana Özümsen devran ne biçim?
Sözün dili ezdiği gündür Özbek’im
Hasret kaldık yüzüne mertçe sözüne
Hani sözler söylerdin yüzü yüzüne
Vururdun ya kürsüye sonra gözüne
Elin eli kestiği gündür Özbek’im
Anlamak bir kâbusmuş yermiş adamı
Riya mânâya dönmüş vermiş idamı
Söyle can ustam nasıl bozmam sedamı?
Zulmün kulu süzdüğü gündür Özbek’im
Buluruz sanmıştık hep dârda yolları
Yollarda kendimizi, sağda solları
Kaybettik Özümüzü diğer kolları
Canın öl’ü sezdiği gündür Özbek’im
Dere tepe aşmışız fikrimizde sen
Lisanımız olmuşun zikrimizde sen
Çaremizsin demiştik ecrimizde sen
Aşkın gülü kestiği gündür Özbek’im
Kanadık topraklara kandıkça kandık
Daha da kanadıkça kanarız sandık
İnanmıştık doğruya doğruca andık
Kanın alı üzdüğü gündür Özbek’im
Kayıt Tarihi : 22.1.2010 16:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yoksun...