Dinleyin dostlar sizlere birşeyden bahsedeceğim,
Belki yıllar öncesine belkide ileri gideceğim,
Bir cevher ki benim ceddim, ben onların derdindeyim.
Ne gökler, ne denizler nede yerler ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar.
Evlat dinlemez sözünü, başına kalkar parasını,
Kimi bir odaya hapseder,kimi atar anasını,
Asrın verdiği delilikle tanıyamaz atalarını,
Ne diller, ne sazlar nede vicdanlar ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar.
Kimi terketmek ister, köyünü, yolunu ocağını,
Kimi bıkar yaşamdan yük eder tatlı canını,
Kiminin mirası mutlu etsede evlatlarını,
Ne evlat, ne kardeş, nede akranlar ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar.
Bazen gözler pınar olur katılır dildeki ağıta,
çizgi dolan çehreler, alay olur torunlara,
Binbir manayla bakılır yorgun düşük omuzlara,
Ne yürekler, ne gönüller, nede gözler ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar.
Huzur eviymiş bilmem hertür konfor içinde,
Spor müzik herşey gönlüne göre,
Neylesin gariban o küsmüş herhezlere,
Ne eller derdini duyar, ne feryadına ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar.
Kuytu bir köşede seccade serilsede yerlere,
Hor görülmeyelim diye girilsede gönüllere,
Asra uymak zor gelir, yazık uysun diyenlere,
Yaşlımın dertlerine bütün yıllar ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar.
Ben elele verdiğimiz akranlarıma sesleniyorum,
Onları yaşlılara saygıya davet ediyorum,
Biz bir ömür boyu gençmi kalacağız diyorum,
Ne sözler ne diller, nede gönüller ağlar,
21.yüzyıl her yaşlının dertli bağrını dağlar!
Kayıt Tarihi : 3.2.2006 17:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Dönüp,
Yıllar önce farkında olmadan kapayıverdiğin
gençliğin kapısını aralıyıversen;
Dönüp,
O aralıktan sızan pembe ışıkta
senin anılarını yaşayanın, senliğine imrensen;
Ve Allah'ım 'Ne olur zamanı bir ancık geri çeviriver!
Ne olur, ne olur! ' desen;
Sen, yine sen...
Uğruna canının bedelini de vermeyi düşünsen,
Sen şu anı yaşayan sen...
Sen, yine sen...
Dönüp,
daha dün kırk da geldi,
günler su gibi geçmiş, olgunlaştık derken;
Dönüp,
dudaklarının düşmanca bakıp, bir türlü
söylemek istemediği
'ihtiyar ' kelimesini anmak istemezken
Ve suskunken...
Hayatın durgunluğunu yaşayarak
düşünmek, varmak istemediğin sonu beklerken
Sen, yine sen...
Uğruna, canının bedelini de vermeyi düşünsen
Sen, şu anı yaşayan sen
Sen, yine sen...
Dönüp,
onbeş yaşın sana ilk kez tattırdığı heyecenları
tekrar iliklerinde hissetmeyi denesen;
Dönüp,
yirmi yaşın sana hediye ettiği,
belki de bir daha hiç gelmeyecek fırsatları
yeniden istesen;
Ve için için haykırarak
ne 'onbeş', ne 'otuz', ne 'kırk' desen;
Sen, yine sen...
Uğruna, canının bedelini de vermeyi düşünsen,
Sen, şu anı yaşayan sen...
Sen, yine sen...
Dönüp,
yirmibeşin dinçliğini, otuzun çekiciliğini,
otuzbeşin sevecenliğini
yeniden seyretsen;
Dönüp,
kırkını beğenmediğin günlere,
'Haydi gelin, yeniden gelin' deyip,
gelmeyeceklerini bilerek
sahte bir umut sevinciyle
farkında olmadan yeniden beklesen;
Gerçeğe, bu güne dönüp
çarenin sadece susmak olduğunu hissetsen;
Sen, yine sen...
Uğruna canının bedelini de vermeyi düşünsen,
Sen, şu anı yaşayan sen...
Sen, yine sen...
Dönüp...
Dönüp' gençlik' deme artık!
Sen bu gün
içinde bulunduğun yaşın güzelliğiyle varsın.
Dönüp...
Dönüp 'Gençlik' deme artık
çıkardın o pembe gözlükleri
ne mutlu, hayata çıplak gözle bakarsın.
Ve mutlu olmalısın
Sen yirmiye, otuza, kırka atasın
Sen, yine sen...
Uğruna canının bedelini de vermeyi düşünsen,
Sen şu anı yaşayan sen...
Sen yine sen...
TÜM YORUMLAR (1)