1/:
Koynu dolu gecelerden bir gecedeydim,
Ellerim iller arası yolculukta,
Yüreğim ateş içinde kendini aramada,
Armadam küffar üstüne sefer eylemede,
Davulcum harp kösünü çalmada...
..................
Yorulmuşum...
***
Hindistan’daymışım,
0587’inci rüyamın zeminsiz harmanındaymışım...
Son racanın sarayını yıkan gök demir kuşaklı pelvan,
Yani Zal’ın torunu Bilal,
O ki can yoldaşım,
Gnostik gizemlerim emanetçisi,
Sevdalarımın rüyalarımda süregiden yollarının izcisi...
***
“Bura Bombay”
Nirvanayı kapı komşusu kılan bir adam:
“Bura neresi lan? ” demiyordu ve o da biliyordu,
Yükseliş sunağının kapısının Bombay olduğunu.
Aşkın izlerinin burada başlayıp,
İnsanı kamil istasyonunda son bulduğunu...
***
Bendeniz, Bilal ve nirvanayı gözü gibi tanıyan fakir,
Mavi rengin bin bir tonunu yara yara yükseliyorduk.
Uzaktaki şakaklar arasında Lüksemburg’un yüzü sükûnet içinde,
Öylece yüzüyordu atlantik okyanusu sahillerinde babil kapısı.
Hatta Bilal: “ben rüyanın başında demiştim.” Diyordu.
Meğerse o bir durugörü mistiğiymiş kendi tarikinde.
Üstelik kerametini de gösterirmiş sık sık, dediğine göre.
Doğrusu ben de şahittim.
***
Sanırım anam da izlemişti olanları kahkül aynasında,
Benim açımdan zaman sakin akıyordu,
Ama damarımda kanım deli doluydu neden?
Annem:
“Hayırdır inşallah” demeden,
Bir ışık gibi sağıldım göğün memelerinden,
Önümde Nirvana uzmanı Hint şamanı,
Terkisine alıp kısrağımın Bilal’ı
Ayvaz’ı, ki kendisi seyisim olur...
Yakaladım sağrısından rüyamı...
Kayıt Tarihi : 18.4.2006 13:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!