1/:
Katmandu kralı doğru söylüyordu bence de:
“Hersıtar nerduklı masrez kırtede...”
***
(Anladınız değil mi?
Dünyanın çatısında, yani Katmandu’daymışım.
Gecenin ve uykunun en doruk zamanında,
Doğrulmuşum yar döşünden,
Kralın çağrısına uyarak,
Kah gözümü belerterek,
Kah yenilip gaflete ve uyuklayarak,
Merhaba Nepal...
İşte burada, uzaklardaki teb'anızdan Ahmetyozgat kulunuz,
Fermanınız üzre geldi Ganj nehri gibi akarak.
Selam sana majeste kral...)
2/:
Demişmiş ki üstadın biri bir şiirinde,
“Sihirli sözlerin hası,
Yalnızca yükseklerde yazılır.
Kazılır yüreklere gün ışığı,
Güneşe en yakın yerde...
Mesela Everest’te...”
(Ahmetyozgat... Haydi öyleyse...)
***
Himalayalar dinine kadar her zaman olduğunca kardı,
Yardı kralın emriyle elleri kazmalı dağ adamları,
Bir tanrısal gümrük gibi yolumuza dikilen,
Bağrında kocaayaklı yeti izleri taşıyan karları,
Yolları bir solukta açtılar,
Yani kalbi dayanan şairler zirveye kolayca ulaştılar.
***
İşte yüksekliklerin şahı,
İşte güneşe en yakın yer...
Şair başka ne ister?
Dağsa dağ,
Şiirse şiir...
Ama ya kalemi yoksa yazmak için şairin?
(Yani fakirin...)
Sağ yanımdaki yoldaşımdan kalemini istiyordum fısıltıyla.
Kocaman kafasını kaldırıyor sağ yanımdaki şair,
Benden yana deviriyordu pi sayısı 3, 1, 4 olmayan yuvarlak gözlerini,
Ve arkamdaki altıgen tuğlalı duvara bakıp gülüyordu tıs tıs.
“Ne kadar da bana benziyor lan bu? ” diyordum içimden.
Az ilerimdeki aryan halk şairi atılıp ileri,
“O sensin zaten lan andavallı.” diye yanıtlıyordu fakiri,
İçimden geçen asabi askeri mangayı farketmeden.
Zirvedeki herkes gülmüyor muydu bu ucuz espriye?
Sinir oluyordum Katmandu kralının eski kraliçesine,
Ve fakiri küçümseyen bil cümle erbabı şiire.
***
Yerdeki, Sümer-Eti savaşından arta kalan,
Ganj nehrinde su verilmiş kılıç kırığını alıp elime,
Ne verdiyse intihardan yana,
Şükrederek rabbime...
'Ya Allah! Bileklerime...
Kılıç kırığını koyu kırmızı kanıma batıra batıra,
Bir sanskritte cöngü yazmaya duruyordum…
Katmandu kralı doğru söylüyordu bence de:
“Hersıtar nerduklı masrez kırtede...” demişti ya
Ben tamamlıyordum gerisini onun verdiği ayağın:
“Cerdu nerto mıy kotderde,
Lutder gurdsar Nupo Kuvdaserde,
Muptır huyre kasveni loytdorde...”
Aniden açılıyordu yüreği, sihirli şifreyi duyunca dağın,
Ve Mu'dan kalan gnostik Naacal tabletlerinin.
***
“Ya sonra? ” diye sormayın,
Anımsamak bile istemiyorum inanın...
Kayıt Tarihi : 13.4.2006 15:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Yozgat](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/13/20-ruya-0365-ganj-nehrinde-su-verilmis-kilic.jpg)
Mavi takın,aman nazar değmesin...
Bunca kelimyi, öyle, yerli yerine;
açmanın anahtarı ne söylermisin?
Çok yaşayın... Halil Yılmaz
TÜM YORUMLAR (1)