Her yıl ölen canları anacağız, yüreğimiz yana,yana karanfiller bırakacağız.
Otelin kapısın da konuşmalar yapılacak,binlerce kişi katılacak.
Her zaman olduğu gibi, müze olması için imza kampanyaları devam ediyor.
Kilometreleri aştı imza, sanırım beklenen nedir sol partinin iktidara gelip
orayı müze yapması mıdır, zaten sol parti iktidara geldi ne yaptı ki?
Bugüne kadar neler yaptı alevi vatandaşlarımızı kandırarak oylarını alıp
iktidar olmadı mı? olduktan sonra unutmadı mı? bu bekleyişler neyin bekleyişi?
İnsanlarımızın hor görülmesi, yok sayılması,ölmesi yada gelecek de karşılaşacak
olan olaylara bekleyiş içinde sesiz sedasız seyretmek mi..?
Hz.Muhammed Medine’den Mekke’ye giderken Kabe’ yi çeviren Kureyşliler, hatırladınız değilmi?
Bana onu hatırlattı: Madımak Otelinde kapıya kadar varılıp seyretmek kenetlenip
Yemin edip geri dönmek… Kureyşlilerin, elinde anahtar bu anahtarı ne zaman alacaksınız?
Kökten ancak satın alınırsa müze gerçekleşir yoksa kapısına varılır geri dönülür.
Bu örgütsüz halk akan suya benzer, durmadan akar tıkandığı yerde çamur deryasına dönüşür, kendini arındıramaz bu seferde çamur olarak akar katılaşır katılaştıkça güneşin kızgın sıcağında yarık,yarık bölünür.
Sözlerimi kimse çarpıtmasın ben şunu görüyorum; bu bölünmelerde Alevi Dincileri, Alevi Solcuları,Alevi Atatürkçüleri, Alevi Kürtleri..Bu nedenle birlik beraberlik sağlanamaz.
Dünyanın hiçbir yerinde, dünya buna şahit olmamıştır, vahşete tarih kitaplarında bile
Rastlayamazsınız bu katliamlara, katliamları yapanlar bilindiği ve görüldüğü halde,
Faşist partileri kollayıp koruyup iktidara taşıyanlar kimler?
2 Temmuz 1993 Sivas Katliamının 14.Yılını saygıyla anıyoruz…
Saygılarımla
Yusuf Ter 28.06.07
Saat 23:57 İsviçre
Kayıt Tarihi : 28.6.2007 17:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sivas Madımak Olayı veya Sivas Katliamı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin kuşatılıp yakılması ve dolayısıyla şehirde bulunan 35 yazar, ozan ve aydının yakılarak katledilmesi ve oteli ateşe verenlerden de ikisinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olaylar zinciridir. Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında etkinliklerin bir bölümünün de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. Bu kapsamda pekçok aydının yanı sıra Aziz Nesin ve Ozan Türkyılmaz bu etkinlik nedeniyle dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente gelmişti. 2 Temmuz 1993 günü organize biçimde öğle saatlerinde Paşa ve Meydan camilerinde çıkan gruplar önce etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi’ne ulaşarak, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi. Hızını alamayan ve sayısı yaklaşık 10.000'e ulaşan saldırgan grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grubun sayısı akşam saatlerinde 20.000'e yaklaştı. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı bunun sonucunda taşlanarak camları kırılan Madımak Oteli'ne sıçrayan yangın sonunda otele sığınmış olan aydınlardan, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Hasret Gültekin,Ozan Türkyılmaz'ın bulunduğu 37 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç edilmekten araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü. Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ile 2 saldırgan yaşamını yitirdi. Gene olaylar sırasında Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edildi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi. == Yargılama ==evet Olaylardan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190’a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124’ü tutuklandı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No`lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994’te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi. Müdahil avukatlar, DGM’nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi “Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu” belirterek DGM’nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No`lu DGM, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. 28 Kasım 1997’de açıklanan kararda 33 sanığa idam cezası verildi. Yargıtay 9. ceza dairesi 24 Aralık 1998’de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000'de 33 sanık DGM’ce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezası'nın yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet hapis cezalarına dönüştürüldü. Sivas Davası İstiklal Mahkemeleri sonrasinda, tek bir davada, bu kadar çok idam cezasinin verildiği ilk davadır. Ayrıca davayla ilgili unutulmaması gereken bir nokta da sanıkların avukatlığını Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan üstlenmiştir. Hayatını Kaybedenler Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı Gülender Aka - 25 yaşında Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar Ahmet Alan - 22 yaşında Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci Sehergül Ateş - 30 yaşında Behçet Aysan - 44 yaşında, şair Erdal Ayrancı - 35 yaşında Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar Belkıs Çakır- 18 yaşında Serpil Canik - 19 yaşında Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı üç telli curanın son ustası Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci Serkan Doğan - 19 yaşında Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi Ozan Türkyılmaz -20 yaşında,araştırmacı tarihci ve düşünür (Hasret Gültekin'in öğrencisi) Murat Güneş Murat Gündüz - 22 yaşında Gülsüm Karababa - yaşında Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist Koray Kaya - 12 yaşında Menekşe Kaya - 17 yaşında Handan Metin - 20 yaşında Sait Metin - 23 yaşında Huriye Özkan - 22 yaşında Yeşim Özkan - 20 yaşında Ahmet Öztürk - 21 yaşında Ahmet Özyurt - 21 yaşında Nurcan Şahin - 18 yaşında Özlem Şahin - 17 yaşında Asuman Sivri - 16 yaşında Yasemin Sivri - 19 yaşında Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı İnci Türk - 22 yaşında Kenan Yılmaz - 21 yaşında

Eger sehirde bir vukuat meydana gelirse ve bunun önü alinamaz ise, valiyi kulaklarindan civilerlerdi.
Yani kral valiyi affetmez, eger bu olaydan saray zarar görmüs ise valiyi zindana atar daha sonrada orada deli ederlerdi.
Cünkü sehirde olacak olaylardan haberi olmayacak olan adami zaten vali yapmazlardi.
Ve sehrin anahtarini elinde tutan vali, olacak en ufak bir olaydan tam anlamiyla haberlidir.
Cünkü vali atandigi andan itibaren sehre agini kurmak zorunda.
Bunu kendisi icin dahi olsa yapmak zorunda.
Daha dogrusu sistem böyle isler.
Bu anlattiginiz olayda yanilmiyorsam vali tamamen bu isin disinda tutuldu.
Bu isi nasil basardigina sasarim ben.
Yani siradan yobaz deyip hadisenin üzerlerine atildigi adamlar, bu anlattigimin yaninda hic kalir.
Vali nasil siyirdi bu isten anlamadim.
Benim önerim buradan bir cikis yapilmali.
Yani vali konusmali.
Ya vicdan azabi cekerek konusmali, yada bu isi yapmaya mecbur edilmeli.
Ben böyle düsünüyorum.
TÜM YORUMLAR (5)