Ahmet Ağdere - 2.Öykü - Bir Bahar Günü Ş ...

Ahmet Ağdere
338

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Gün, yüzünü aydınlığı ile göstermeye başladığında, yatağından kalkmış, ayağına terliğini geçirmişti. Etrafına baktığında, pantolonu, gömleği, çoraplarının her biri ayrı ayrı yerdeydi. Ve koltuğunun önündeki masada, içinden taşan küllerle kül tablası bulunmaktaydı.Camlar, dışarıdan gelen çiçek kokuları ve kuş cıvıltıları için açık bırakılmıştı. İki elini yukarı doğru uzattı ve baharın armağanı olan güzel havayı içine çekti. Bu kaçıncı yalnız bahar, bilmiyordu. Yine de yüzünde bir gülümseme belirdi; belki de hayata inat…

Kahvaltı bittikten sonra, pantolonu ve gömleği toparladı, ütü masasının yanına götürdü. Her ne kadar dağınık olsa da, insanlara güzel görünmeliydi. Tabanı ateşten çelik olan ütüyü, vurdu ütüsüz elbiselere… Cilalanmış elbiseleri, askıda duran ceketini ve ayakkabısını giydi, adımını dairesinden dışarı attı. Beş katlı, on daireli apartmanda kimsecikler görünmüyordu.Tık.. Tıkk.. Tıkkk.. Ağır ağır üçüncü kattan aşağı inmeye başladı. Zemin kata geldiğinde yerinde bekleyen kapıcıyı gördü, başını saygıyla önüne eğdi, sonra kaldırarak selamını verdi. Kapıcı da aynı şekilde cevabını… Dışarıda mavi gökyüzü, ve sabahın serinletici yüzü onu bekliyordu. Bir an ellerini birleştirip, parmaklarını kelepçeledikten,yani o güne dair neler yapabileceğini düşündükten sonra adımını sahile doğru atmaya başladı.

Bilmem kaç yıl önce, hayatına tek giren kadınla sinemadayken, apartmanda çıkan bir yangın sonucu,yitirmişti annesini, babasını ve çok sevdiği iki kardeşini, apartmanda bulunan diğer birkaç komşusu ile birlikte. O gün ayrılmıştı ailesinden, o gün ayrılmıştı kurtulmasına sebep olan sevdiğinden. Daha da sokmadı hayatında hiç kimseyi., onlar kadar sevebileceğinden.. Ailesinden kalan bir miktar ve yangın sonucu kazandığı yüksek tazminat, yetiyor hatta artıyordu yaşamını sürdürmek için.

Şimdi, bunları düşünmenin zamanı değildi.. Güzel bir bahar günü onu bekliyordu.. Sahile geldiğinde, her zamanki büfeden gazetelerini aldı ve her zamanki çay bahçesine girip, köşedeki beyaz masasına oturdu. Başını kaldırdı ve kendisini gözleyen garsona göz kırpıp, sağ eliyle yuvarlak çizdi. Garson, belki de her zaman onun için kullandığı o çay fincanına, çayı doldurduktan sonra sahibine götürdü. Ve adam, elini göğsüne götürerek garsona teşekkür etti.

Tamamını Oku