Soyunuyorum yavaşça üstümdekileri
Et ve kan kalıyorum sadece
Kemiklerimden bir bavul hazırlıyorum olanca titizliğimle
Yapmak istediklerimi alıyorum yanıma
Bir de bütün nevrozlarımı
İltihaplı bir yaraya sıkışmış saplantılarım
Ve bilincimin kuyularında inleyen sapkınlıklarımla
Geceyle bastıran huzursuzluğum içimde
Bir gecelik seyahate çıkıyorum
Işıkların çirkinlerin ve hastaların dansıyla
Titreyen karanlığın kaldırımlarında
Ardımda karanfil kokusu bırakarak
Yavaş yavaş terliyorum
Önce bir orospu görmek istiyor gözüm
Gözüm yaşarsa da olabildiğince açıyorum
Kaldırıma oturmuş üzgün bir orospu görüyorum
Tutup kaldırıyorum kanlanmış tırnaklarından
Çekiyorum gecenin körüne
Ne dudağından ne yanağından öpüyorum
Kırmızı ışıklı akvaryumlu bir odada
Bir balığın bildikleri kadar sevişiyorum
Ellerimle giydiriyorum çoraplarını
Ellerimle tarıyorum saçlarını
Hafif bir karanfil kokusu üflüyorum gerdanına
Başımı dizlerinin arasına koyup
Orospuyla evlenmeyi düşünüyorum
Orospuyla evlenmeyi anlıyorum
Başım orospunun dizlerinin arasında
Düşüncem soluğumla çıkmadan ağzımdan
Düşüncemle orospunun dizlerini kirletiyorum
Ne olduğumdan daha temiz ne de daha kirli
Biraz daha bozarak bir şeyleri
Orospuyu geceye teslim ediyorum
Çıkmadan önce tarıyorum kendi saçlarımı da
Uçlarını dağınık bırakıyorum dokunduğum her şey gibi
Aklımda orospunun kanının rengi
Neden kanımın kara olduğunu sorarak yürüyorum
Bir sefa pezevengi iniyor gökten
Cebrailin kanatlarının ihtişamıyla
Göğe yükselirken babama sesleniyorum
Beni neden yalnız bıraktığını sormuyorum
Cebrail kanatlı sefa pezevengi gülümsüyor
Altın dişleri parlıyor
Parıltıyla yarılıyor bulutlar
Kızıl göğün ortasından geçerken
Ne firavunu düşlüyorum ne de israiloğullarını
Dolaşıyorum dünyayı bir uçtan bir uca
Pezevengin bahşettiği sefayla süzülürken
Gördüğüm sefihlerle beraber
Boşalıyoruz dünyaya gökten
Yerdekiler alınlarını kaldırıp yukarı bakarken
Zevk suyunun ne kadar renksiz olduğunu anlıyorum
Bir anda bırakıyor elimi Cebrail kanatlı
Bir rüyadan uyanmanın umuduyla
Dünyaya düşüyorum tekrar
Bir delik açıyorum düştüğüm yerden
Yarısı yerin altında olanları görüyorum
Dişleri çürük ayakları yamuk dilenciler
Akbaba gibi üşüşüyorlar kemiklerime
Ama uymuyor kemiklerim eklemlerine
Babamı görüyorum yeraltında
Eski bir ceketin cebinden
Azar azar çıkarıp pişmanlıklarını yiyor
Dökülüyor nedameti dişsiz ağzından
Gözlerim doluyor
Dilenciler gözyaşlarımı içiyorlar
Ve hepsinin omzunda iki ayak
Melekleri taşıdıklarını sanıyorlar
Az ilerde görüyorum kendimi
Bağdaş kurmuşum bir köşeye
Çoktan yemişim ömrümü
Ağzımdan olasılıklar akıtarak beynimi yiyorum
Hızla çıkıyorum girdiğim delikten
Kemiksiz bedenimden akan kanı tutmaya çalışarak koşuyorum
Gökkuşağının başlangıcında kalmış çocukluğumu besleyen
Anneme koşuyorum
Annemin ayaklarına kapanıp ağlıyorum
Yeniden
Yeniden doğmak
İstiyorum.
Kayıt Tarihi : 28.10.2013 20:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!