İndir karanlığı yüzümüze
Ankanın ölümlere uçtuğu yer buralar
Tanrıların adlarını gizleyişinden
Daha çileli
Daha yalansız
Savur küllerini dolunayın
Ürküten zirvelere doğru
Arsız hıçkırıkları kaç yerinden
Boğumlarsan boğumla
Yine de bize ait olmadan
Eksilir sesler
Yüzümüze çarpacak olan
Bıçkın ihanetlerden habersiz kalır kent
Bizi kapkara kumaşlar
Giyinmeye zorlama zaman
Bak dört mevsim kül bundan sonra
Yedi kıta urunu büyüten kölelerle dolu
Kaç tonuna hasretiz mavinin
Kucağımızda çerçevesi kırık boy aynaları
Dilimizde arka sokak notaları
Çöl rüzgarlarından farksız aryalar
Söyleyemeyeşim
Yazarken sözcüklerimin incinmesinden
Korktuğum için neşelim
Sevdiceğim
Kırılmış direkleri
Sana ulaştığım eski köprülerin
Kör kuyularla dolu uykularım
Kırmaya çalışsam çemberimi
Sükûneti bozulur ölümün
Üryan kalırım yeryüzünde
Ah seni unutturabilecek hiçbir şarap
Yoktur ki avuçlar dolusu içsem
Uzanayım ellerine desem
Çıplak kalır ovalar,suları çekilir denizlerin
Kıvılcımlar üşüşür kum saatlerine
Duvarları yıkık bir avluda
Kalakalırım indirinceye kadar perdeleri
Dünden aldığım
Yoksunlukları doldururum beyaz çarşaflara
Kapına varamadıkça
Bil işte
Seni nisanlara
nisanları umutsuzluklara
salarım
15.Nisan.2018
Kayıt Tarihi : 26.4.2018 19:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!