Nisa uğradığı hayal kırıklığından sonra on iki senedir yüreğini dolduracak bir sevgi bekliyordu.Uzun yıllar hep beni ben gibi anlayacak biri olsun hayatımda der dururdu..
Eylül ayının dokuzuncu günü sekiz aydır tanıdığı ama bir türlü bir araya gelip sohbet etme imkanı bulamadığı Mehmet ile karşılaştı..
Nisa için ikisinin de beklediği bir dostluktu bu. Ogün için öyle düşünüyordu Nisa.Çok hızlı gelişen samimi sohbet onları birbirlerine yakınlaştırmıştı.On saat dile kolay.. Daha ilk günde on saat konuşmuşlardı..
Arka arkaya geçen üç günde birbirlerini çok iyi tanıdılar. Ne istediklerini biliyorlardı. Ve sevgi tohumları ekilmişti. Nisa sevdiğini söyleyemiyordu. Zaman zaman sana aşık oldum diye bağırmak istiyor ama boğazında bir şeyler düğümleniyordu. İlk görüşte aşktı bu. İnanmak istemese de başına gelmişti işte.
Görmeden duramıyor, konuşmadan rahat edemiyordu. Mehmet’in çalışma saatlerine göre düzenlemişti yaşamını. Hep yanında olmak, birlikte bir şeyler paylaşmak hoşuna gidiyordu. Sanki Mehmet’le güneş farklı parlıyor, rüzgar farklı esiyordu.
Hani bir kozanın içinden çıkan tırtılın o yalnızlığı vardır ya. Büyüyüp kelebek olana kadar yalnızlığını ve sevgisini paylaştığı kozadan çıkar..Çünkü konacağı bir sıcak yürek bulmuştur. Nisa içinde öyleydi.
Bunun karşılıksız olduğunu hiç düşünmedi. Aklına bile getiremezdi zaten. Mehmet’te Nisa’ya olan tutkusunu dile getirmişti sonunda. Ani bir karar ve tutkuyla on iki Eylülde evlendiler..
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla