Bey belirsiz meydan ıssız sanarak,
Bu mukaddes vatana göz diken kim?
Keferenin sözlerine kanarak,
Yurda nifak tohumunu eken kim?
Tam bin yıllık kardeşliği dağıtıp,
Hainleri dağlarımda eğitip,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Gönülden kutlarım kaleminize sağlık
Mesut Özbek
Memleket meselesinin ne olduğunu bu şiiri okuyan mutlak anlar ama bir de çözüm bulanlar ortaya çıkabilse...Değerli görüşlerinizi kutluyorum sayın Taşçıoğlu, Tebrikler...
Şiirdeyim;yeniden.
Çağrı iletisindeki başlığı görünce inanınız şiiri anımsadım.
Kutluyorum bir kez daha Değerli TAŞÇIOĞLU.
Erdemle.
Harika şiirin her mısrasına imza konulacak güzellik ve gerçeklikte. ....Kim.....Aslında bu satılmış kansızların kim oldukları alenen belli ve biliniyor. .....Sonsuz kutluyorum Halil Bey ......ŞİİR HAYKIRIYOR HESAP SORUYOR VE SORARKENDE HER GERÇEGİ BUDUR DİYEDE GÖSTERİYOR....TEKRAR KUTLUYORUM...ESEN KALINIZ.
Kaleminize, yüreğinize sağlık sayın Taşçıoğlu...
Kutluyorum...
Şimdi taşlar bağlı, itler hep serbest!
Asl-ı millet toparlandı ya derdest...
Hainler mecliste, meb’usân sermest!
Bizim böyle boynumuzu büken kim?
vay vay vay vayy..alkışlıyorum bu harika şiiri
harika bir konu güzel bir anlatımla anlatmışssınız kutlarım antolojime aldım tam puanımı bırakdım saygıalrımla
Kimden : ZEYBEK HOCA (Bay, 60)
Kime : halilşakir
Tarih : 22.08.2012 21:40 (GMT +2:00)
Konu : Yn: [cagdas-kalemler..]...K İ M?
Burada 'kim? ' sorusunun cevabı çeşitlilik gösteriyor, anlayana...
- Pimi çeken, silahı doğrultan, mayını döşeyen, pusuya yatan belli! Tarih biliyor ki, 29 kez isyan edenlerin 'NESEBİ DE BELLİ! ' İhanetten beslenmeyi alışkanlık haline getirenlerin, hemen her devirde emrine tabi olacak bir 'efendi/ bir emperyalist güç bulanların ve uşaklığı matah bilenlerin kim olduğu belli!
- Ardındaki güçler de belli...
Adlarının önüne 'DEMOKRAT/ ÖZGÜRLÜKÇÜ' vasıfları getirip, insan hakkından, hukukundan söz eden, ülkelere 'NOTLAR VEREN, RAPORLAR HAZIRLAYAN' ama... Hangi taşı kaldırsan altından çıkan, nerde savaş, kıyım, açlık, sefalet varsa 'SEBEBİ VE MUHATABI OLAN', dünyaya şekil vermek amacıyla 'PROJELER HAZIRLAYAN', başka ülkelerin 'İÇ İŞLERİNE KARIŞAN, HALKLARA ÖZGÜRLÜK' derken kendi içindeki halkları menzil dışına çıkaran! ! Gücünü güya 'TEVRATTAN, İNCİLDEN' alan sapık, 'TEK DÜNYA DEVLETİ KURMA' peşinde olanlar... Sömürücüler! Eşkiya/ çete devletler.. İşte o 'KİRALIK KAATİLLERİN' ardındaki güçte belli!
- Bir üçüncü 'kim? ' diye sorulan var ki.. İşte onu tesbitte sorunlar vardır... Aslında bilinirler ama nedense 'tam olarak ifade edilmezler..' Kiminin işine gelmez... Kimi korkar demez! Kimi çıkarı için ses etmez!
Onlar ki, gün gelir teröre, bölücüye, esip yağarlar... Gün gelir esip yağdıkları ile 'PAZARLIĞA OTURURLAR! ' Gün gelir onlarla 'aynı dili' konuşurlar!
Onlar ki milletin her ayağa kalkışında hemen gündemi değiştirirler! Durduk yere 'ETNİK KİMLİK' yaratırlar! Mezhepçilik, tarikatçılık yaparlar! Milli düşünceyi ve kimliği ortadan kaldırmaya çalışırlar! Sembol olmuş kahramanlara, önderlere 'ÇAMUR ATARLAR! ' Tarihi göz göre göre saptırılar!
Kimdir bunlar?
Bu sorunun cevabı açık ve net ortaya konmak zorundadır... Diğerleri bellidir, bir yerde işlerini yapmaktadırlar! Yadırganacak bir yeri yoktur...
Ama 'O DIŞ GÜÇLERLE, ONLARIN TAŞERONLARI İLE' adam gibi mücadele etmeyen, önlerine perde olanlar kimdir! ?
Esas soru budur...........
Günceli ve gündemi yakalayan.. Yaşamsal sorunları 'soru' ile açan ve önümüze koyan şiiri ve değerli şairi kutlarım...
Bizim böyle boynumuzu büken kim? Halil Hocam bu serzeniş yüklü şiirinizi beğeniyle okudum.Söylenecek okadar şey geldi ama arsındığımdan yazmıyorum.Bizim boynumuzu büken bizden olduğunu iddia edipte bizden olmayanlar.Müslüman Türk'ü hakir ve Hor görenler.Ayrıştıranlar.Kardeşleği bozup bundan nemalananlar.Yürekleri yanmayanlar.Yananlarıda alaya ve istihzaya alanlar.Onlar çapulcu deyip onlarla el sıkışanlar.Vatanımın bağrında yatanları hiçe sayanlar.Bekleyin ve görün.Sizin bir Hesabınız varsa Yüce Rab'bimizinde bir Hesabı Vardır.Ey Rab'bimiz onları Bizim Elimizle Cezalandır.Şüphesizki Sen Her Şeye Kadirsin.Rab'bim bize güç ve kuvvet ver.Bize Birlik ve Dirlik ver.Vatan Hainlerini içimizde Barındırma.Ya Rab.Ya Rab.Ya Rab.
Tebrikler Üstadım!
Allah c.c. razı olsun. Her zamanki gibi hissiyatımıza en güzel şekilde tercüman oldunuz. Cenabı Hak emsalinizi ziyade etsin.
Yorum istemez demişsiniz amma, asıl takdir ve tebcile layık sizin eserleriniz olsa gerek, gerisi laf-ı güzaftır.
İlham ve irfanınız artsın, eksilmesin, taşsın dökülmesin.
İlham perileri gönül bahçenizden eksik olmasın.
100+heybem.
Selam ve muhabbetle..
Bu şiir ile ilgili 29 tane yorum bulunmakta