192 Kim Şiiri - Halil Şakir Taşçıoğlu

Halil Şakir Taşçıoğlu
677

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

192 Kim

Bey belirsiz meydan ıssız sanarak,
Bu mukaddes vatana göz diken kim?
Keferenin sözlerine kanarak,
Yurda nifak tohumunu eken kim?

Tam bin yıllık kardeşliği dağıtıp,
Hainleri dağlarımda eğitip,
Çocukları vatanından soğutup,
Sapan verip sokaklara döken kim?

Ecdadımla hep dağ bayır aşarken,
Her cepheye aynı şevkle koşarken,
Aynı vatan için ölüp yaşarken,
Ebe, ecdat hatırını yıkan kim?

Hangi düşman devlet için çabanız?
Oysa bu yurt için öldü babanız!
Ne oldu da ayrı düştü obanız?
Destursuz bu bağa girip çıkan kim?

Medeniyet eksik kalmasın derken,
Asker, polis, doktor telef ederken...
Kepçe, dozer, dağda yanıp giderken!
Mayınların pimlerini çeken kim?

Salın bizi hainlerin tasından!
Fayda gelmez medyasından, basından
Bıktık artık her gün şehit yasından!
Hani, hain tepesine çöken kim?

Sanki unu eledikte astık biz...
Memleket sütliman karta bastık biz!
On yıldır ne gürledik ne estik biz!
Öyle ise boğazımı sıkan kim?

Soyu sopu meçhul, kansız haine,
Kalmadı mı, bir bomba koy inine?
Deyin hele, şu müseccel lâine,
Kuş sütüyle, gözü gibi bakan kim?

Katli vacip, bu haini kesmek farz!
Böylesine darağacı bile az...
Kırk bin parça olsun aynen böyle yaz!
Derim amma, hani beni takan kim?

Söylenecek öyle galiz sözler var...
Pisliklere hayran bakan gözler var!
Ekranlarda ne utanmaz yüzler var,
Bir şey yokmuş gibi yürek yakan kim?

Şimdi taşlar bağlı, itler hep serbest!
Asl-ı millet toparlandı ya derdest...
Hainler mecliste, meb’usân sermest!
Bizim böyle boynumuzu büken kim?


Antalya-2011/08

Halil Şakir Taşçıoğlu
Kayıt Tarihi : 9.8.2011 23:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


TÜRK ŞAİRLER BİRLİĞİ ANTOLOJİSİ İÇİN: Gönderen: inş. müh. Halil Şakir Taşçıoğlu ...KİM? Bey belirsiz meydan ıssız sanarak, Bu mukaddes vatana göz diken kim? Kansızların sözlerine kanarak, Yurda nifak tohumunu eken kim? Tam bin yıllık kardeşliği dağıtıp, Hainleri dağlarımda eğitip, Çocukları vatanından soğutup, Sapan verip sokaklara döken kim? Ecdadımla hep dağ bayır aşarken, Her cepheye aynı şevkle koşarken, Aynı vatan için ölüp yaşarken, Ebe, ecdat hatırını yıkan kim? Hangi düşman devlet için çabanız? Oysa bu yurt için öldü babanız! Ne oldu da ayrı düştü obanız? Destursuz bu bağa girip çıkan kim? Medeniyet eksik kalmasın derken, Asker, polis, doktor telef ederken... Kepçe, dozer, dağda yanıp giderken! Mayınların pimlerini çeken kim? Salın bizi hainlerin tasından! Fayda gelmez medyasından, basından Bıktık artık her gün şehit yasından! Hani, hain tepesine çöken kim? Sanki unu eledik de astık biz... Memleket sütliman karta bastık biz(!) On yıldır ne gürledik ne estik biz! Öyle ise boğazımı sıkan kim? Soyu sopu meçhul, kansız haine, Kalmadı mı, bir bomba koy inine? Deyin hele, şu müseccel lâine, Kuş sütüyle, gözü gibi bakan kim? Katli vacip, bu haini kesmek farz! Böylesine darağacı bile az... Kırk bin parça olsun aynen böyle yaz! Derim amma, hani beni takan kim? Söylenecek öyle galiz sözler var... Pisliklere hayran bakan gözler var! Ekranlarda ne utanmaz yüzler var, Bir şey yokmuş gibi yürek yakan kim? Şimdi taşlar bağlı, itler hep serbest! Aslı millet toparlandı ya derdest... Hainler mecliste, mebusan sermest! Bizim böyle boynumuzu büken kim? Antalya-2011 Halil Şakir Taşçıoğlu ............................................................................................................................. NERDEN ÇIKTI? Tek bilek tek yürektik ne oldu bize yâ Râb? Kim kırdı bu kalpleri, taş hangi yerden çıktı? Dağıtmak için bizi durmaz örerler çorap... Yekpâre bir mermerdik mozaik nerden çıktı? Ufalamak ya gaye, benzetmezler mermere! Mozaik paramparça dağılır ya her yere... Gezemez mi bu millet göğsünü gere gere? Bu dağıtıcı akıl sor hangi serden çıktı? Başka milletler öyle yeni dostlar ararken, Kendi yaralarını sarmalayıp sararken. Parçalandı yürekler birbirini kırarken, Sanırsın ki bu millet yeni seferden çıktı. Kırdık birbirimizi, yaralandık, yatıştık... Bölündükçe bölündük, kendimizle atıştık. Olmadı bir de kardeş kavgasına tutuştuk, Bilmem bu tip insanlık hangi beşerden çıktı? Ne olur biz de olsak yekpâre bir taş gibi? Hep el ele tutuşsak öz be öz kardeş gibi. Neyi üleşemedik, gözler hep ateş gibi... Amerika-Avrupa! Bunlar o şerden çıktı. Şöyle bir titreyerek kendimize gelelim. Bize bizden başka dost yok ki, iyi bilelim. Oynanan oyunlardan azıcık ders alalım, Çektiğimiz çileler hep o monşerden çıktı. Haydi birleşsin eller! Birin biri olalım. Verelim hep sırt sırta, biz en iri olalım. Sevelim, sevilelim, her dem diri olalım, Aleme şan veren ruh, bu şâheserden çıktı... Antalya-2009 Halil Şakir Taşçıoğlu ........................................................................................................................ BİZİM MAHALLE Farklı ilden, farklı dilden, ama hep dost idik candan, Bir Allaha inanırdık, ikincisi elbet şirkti! Göğsümüzde dolu iman, vatan aşkıysa imandan, Biri kendini ayırdı, herkes birbirinden ürktü! Sokağımızın başında, Kürt Gülizar otururdu... Laz Perihan pekmezine, somun ekmek batırırdı, Boşnak Rafet ezan okur, ciğerimi bitirirdi, Bir biz vardık sokakta Türk, ama onlar daha Türktü... Göçmen Yaşar mahallenin, tek dondurma ustasıydı... Mahallenin çocukları, dondurmanın hastasıydı. Çığırdığı nağmeleri, sanki mahur bestesiydi, Mâcır Mümin frak giyer, Çerkez Nihat ınki kürktü... Arap Fethi, şehrimizin en saygın efendisiydi... Okumayı mahalleye söktüren de kendisiydi. Arnavutun yılbaşında yediği Türk hindisiydi, Dağlıda sekizgen kasket, yörükteki deri börktü... Agop usta alıştırdı mahalleye kelle-paça... Artin Mıhçı, piyangoyu satardı hep saça, saça! Onnik usta bir hakkâktı, eserleri bilmem kaça? Karlofun ak güvercini, senede bir mutlak gurktu... Mahallemiz yedi renkli, mozaik değil mermerdi! Adaletten hiç ayrılmaz, sanki Hazreti Ömer di. Kavim kavimlerdi ama takva ile muammerdi, Kötülükler çok öncesi bizim mahalleden terkti... Açılım saçılım deyip, açmasınlar aramızı! Şundansın, bundansın diye, deşmesinler yaramızı! Yakmayın yüreğimizi, duyun artık naramızı! Nifaktan yana olanlar içimizi fena burktu... Antalya-2009 Halil Şakir Taşçıoğlu ................................................................................................................... İSTANBUL ANLATILMAZ Şahane bir bestesin, sen ey güzel İstanbul! Dillerden hiç düşmeyen hoş bir terane gibi… O füsunkâr bakıştan beklerim hüsnü kabul, Döndürüp durma yeter çılgın pervane gibi... Ne tarihler gördün sen, kaç devlet geçti senden? Uygarlık şerbetini kaç kültür içti senden? Kaç dil konuştun söyle, kaç millet göçtü senden? Ne alperenler çıktı, nice rindane gibi... Bir o cennet misali Gülhane parkındayım, Bir, ada vapurunun yandaki çarkındayım… Tanrının emeğinin billâhi farkındayım! Esrarına ram oldum, tam âşıkane gibi... Fatih’ ten seyrederdim Saraçhanebaşı’ nı, O, mücessem camiler ve dikili taşını! Karaköy, Dolmabahçe, sonra Beşiktaş’ ını, Konuşurdum Boğaz’la deli divane gibi... Martıların çığlığı kulakları keserdi! Camide güvercinler yem atmazsan küserdi… Boğaz’dan İstanbul’a tatlı bir yel eserdi, Afakı kokuturdu, tazecik nane gibi... Aşiyan’ dan seslenir tüm Şeyda bülbülleri! Yedi tepeden tüter yediveren gülleri... Açar kilitli duran kapanmış gönülleri, Çok güzelsin İstanbul, dillerde nağme gibi... Sen ey efsunlu şehir, ben hep sana uyardım. Kalamış ’ta yatıp bir tatlı huzur duyardım. Boğazı Emirgân’da peymâneye koyardım! İçerdim yudum yudum, hem de mestane gibi... Gök kubbesi her mevsim gök kuşağı kuşanır. Eli kalem tutanlar kâğıtlara döşenir. İstanbul anlatılmaz, o sadece yaşanır! Korunur kem gözlerden, cansiperane gibi... İstanbul - 2008 Halil Şakir Taşçıoğlu ...................................................................................................................... BİR KIRIK KALP BIRAKTIN Çıkmaz yollara girdim senin aklına uyup, Sandım bir bildiğin var derdime çâre olan... Oysa ne yollar vardı hep tersinden okuyup, Bir kırık kalp bıraktın hem de biçâre olan... Vazgeçmiştim hayattan gûya sana darılıp! O güzelliğin yok mu, çektirtmedi ipimi... Sen bilmesen de ben hep hayâline sarılıp, Gezerim o yollarda, elimde sevdâ pimi... Demedin ki hiç umma, benden sana yâr olmaz! Ben hep ikrar anladım sükûtuna baktıkça... Deseydin; ” Kışım bitmez, benimle bahar olmaz! ” Belki çeker giderdim kan içime aktıkça... Çekerdim ben o ipi kimseye aldırmadan! Şu deli gönlüm yok mu lâftan, sözden anlamaz! Dinler miydim herkesi başımı kaldırmadan? Boşa denmiyor zahir; “gönül ferman dinlemez...” Artık geçemiyorum, dimdik geçtiğim yoldan! Sinerek gidiyorum duldalardan sessizce... Ne lâflar duyuyorum bir bilsen sağdan, soldan! Boğulmak üzereyim kaldım tüm nefessizce... Demedim hicranımı, ızdırabım pek çoktu! Vuslat nolsa karanlık havâle ettim Rab’ be... Senin kör suskunluğun bak ne hallere soktu! Şimdi tüm umutlarım gökkubbede bir habbe... Antalya-2012/05 Halil Şakir Taşçıoğlu ...................................................................................................................... SANA UĞURLAR OLSUN Vazgeçmiştim hayattan, terk edip gittin diye... Meğer yaşamak için ne çok sebebim varmış! Bağırmıştın giderken; “sen artık bittin diye! ” Gördüm ki az sadaka ne belalar savarmış... Uzaklaşınca sanki çok mu iyi anıldın? Sandın ki iflah olmam açtığın bu yaradan... Her dem olduğu gibi bak yine sen yanıldın! Bağışlar mı ki seni yeri göğü Yaradan? Şimdi, kolaymış gibi unut gitsin diyorsun... Bilmem ki unutmanın neresinden başlasam? Tutmuş eski günleri hep vaat ediyorsun... Düzelir misin seni şeytan sayıp taşlasam? Ben unuttum diyorum hiç kimse inanmıyor! Diyorlar; “O dediğin tüm züğürt tesellisi...” Neden eskisi gibi şu sol yanım yanmıyor? Bir sebebi olmalı şöyle adı bellisi... Ne günler geldi geçti sen bu yerden gideli! Güneş mi söndü sanki, ortalık mı karardı? Hayat devam ediyor söyletme deli, deli! Sevgi mi vardı sende, kalsan neye yarardı? Hep iş işten geçince anlaşılırmış değer... Gemi kalktı limandan, sana uğurlar olsun! Kızsam da ayrılırken burkulurmuş kalp meğer! Bir resmin kaldı bende, o da elimde solsun... Antalya–2012 Halil Şakir Taşçıoğlu .................................................................................................................. CAN ARABAM Kaç kez söyledim sana gelme üstüme sakın! Sense beni her işe yapıyorsun ya joker... Yüreğim yatak sardı tamirhaneye yakın, Marş da basmıyor artık, dönmüyor işte teker! Her yere koşturduğum o günler eskidendi, Kalbe çürük dediler, kablolar eski dendi... Yalnız motorla tel mi ömrümü eskitendi? Önce kalp deniyordu, şimdi diyorlar şeker! Farlar katarakt oldu, perdesini aldılar. Böbreklerin taşını, inşaata saldılar... Tansiyon yirmi dendi, yedisini sildiler. Bir dert sayıyorlar ki billahi teker teker! Her damarda amboli, akarlar dolu kesek... Kanal ayıklanacak ustayı yakalasak! Tabipler diyet ister: “Bütün gıdalar yasak! ” Yakıt olmazsa bilmem araba nasıl çeker? Sürtülmedik yeri yok, kaporta dolu çizik... Dünyanın yükü onda, yassılmış, her yer ezik. Bu hâliyle bahara çıkmaz sanırım, yazık! Zaten motor da bitik görsen öyle yağ yakar! Dünyanın tüm gamını doldurun, o bitirir. Çat ayazda çalışır, çeker jikle, götürür. Eti budu ne deme dağdan odun getirir! Bizimkisi can değil sanırsın ki dört çeker! Altmış yaş bakımını geciktirdim sanırım. Dağ, bayır çıkanları görürüm, kıskanırım... Filtrelerde hava yok, ben bu canı tanırım: Fazla gitmez bu halde az ilerler ve çöker! Bir ileri üç geri vitesler olmuş baston... Motor kapağı çökmüş çalışmıyor ki piston! Bundan sonra sanma ki her yer güllük gülistan! Sormayın, içi beni, dışıysa, eli yakar... ..... Soracak mal sahibi; "benim için ne yaptın? " Karşında duruyordum, başka yollara saptın! Sıp sıfır bir can verdim gittin duvara çarptın! Bekleme hiç, sanma ki yeni modelin çıkar! Antalya - 2011 ..................................................................................................................... öz geçmiş: HAYATI (1948 -) 1948 Yılında,Konya / Ereğli'de doğdu. İlk,orta ve lise öğrenimini Ereğli' de tamamladıktan sonra, 1971 yılında İ.D.M.M. Akademisinden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. 1969-1971 Yılları arasında İstanbul İleri Türk Musıkisi Konservatuarında; ud,solfej ve nazariyat dersleri aldı. Vatani görevini, 1973-1974 Yılları arasında NATO Enfrastrücktür Daire Başkanlığında kontrolör teğmen olarak ifa etti. Halen, Antalya' da serbest inşaat mühendisliği ve yap sat müteahhitliği yapmaktadır. Evli ve ikisi kız, üç çocuk babasıdır. ........................................................................................................................ adres: GÜRSU MAHALLESİ 312.SOKAK ÇIRALI KONAK AP. NO: 6/6 KONYAALTI/ANTALYA TELEFONLAR: ev tel: (0242) 229 89 24 cep tel: 0542 215 88 52 E posta: [email protected] .......................................................selam ve saygılar sunuyorum..............

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mesut Bayram Özbek
    Mesut Bayram Özbek

    Gönülden kutlarım kaleminize sağlık
    Mesut Özbek

    Cevap Yaz
  • Sevilay Çartık
    Sevilay Çartık

    Memleket meselesinin ne olduğunu bu şiiri okuyan mutlak anlar ama bir de çözüm bulanlar ortaya çıkabilse...Değerli görüşlerinizi kutluyorum sayın Taşçıoğlu, Tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan



    Şiirdeyim;yeniden.
    Çağrı iletisindeki başlığı görünce inanınız şiiri anımsadım.

    Kutluyorum bir kez daha Değerli TAŞÇIOĞLU.

    Erdemle.

    Cevap Yaz
  • Bülent Baysal
    Bülent Baysal

    Harika şiirin her mısrasına imza konulacak güzellik ve gerçeklikte. ....Kim.....Aslında bu satılmış kansızların kim oldukları alenen belli ve biliniyor. .....Sonsuz kutluyorum Halil Bey ......ŞİİR HAYKIRIYOR HESAP SORUYOR VE SORARKENDE HER GERÇEGİ BUDUR DİYEDE GÖSTERİYOR....TEKRAR KUTLUYORUM...ESEN KALINIZ.

    Cevap Yaz
  • Nehir Özen
    Nehir Özen


    Kaleminize, yüreğinize sağlık sayın Taşçıoğlu...
    Kutluyorum...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (29)

Halil Şakir Taşçıoğlu