Birinci Dünya Savaşı başlayınca Ermeni komitecileri,bir isyan çıkarmak için, özellikle Rus ordusunun ilerlemesini de göz önüne alarak balkanlarda uygulanan senaryoyu uygulamaya çalıştılar.
Osmanlı yönetimi kedilerine balkanlarda uygulanan TEHCİR kararı alarak,tüm savaş olan bölgelerden buna uyulmasını emreder.Ermenileri saklamaya çalışan diğer Anadolu halklarına da ağır cezalar ön görür.Özellikle Suriye ve Lübnan’a göç ettirilirler.
Ermeniler geri dönecekleri düşüncesiyle evlerini kilitleyip anahtarı komşularına teslim ederler.Çoğu da değeli eşya ve paralarını gömerek yola çıkarlar. Yola çıkanların çok azı Suriye ve Lübnan’a varabilir.Büyük bir çoğunluğu yolarda ölür.Bura varabilenler batı devletlerini haberdar ederek Osmanlı topraklarını terk etmek için onların yardımıyla dünyanın dörtbir tarafına dağılırlar. Sonuçta Anadolu topraklarından dünyanın her tarafına savrulmuş Ermeni diasporası ortaya çıkar.
Tehcir hareketi esnasında ölenlerin ve tartışılan rakamlar trajediyi yeterince ortaya koymaktadır.Ermeniler 1,5 milyon insanlarının öldüğünü söylerken karşı taraf zaten nüfusun bu kadar olduğunu söylerken doğru söylemektedir.Fakat kaç kişi öldü diye sorulduğunda ise aydınım tarihçiyim diyenler yüzsüzce kaçamak cevaplar vermekteler.Hemen salgın hastalıklar komedisine baş vurmaktalar.Geçek iki tarafında aydınlarının ortaya çıkardığı rakam ise 500-600 bin civarındadır.Rakam bu olsa dahi bu bir kırımdır.Çünkü nüfusun üçte biri civarındadır.
Türk tarafının salgın hastalık edebiyatına baktığımızda ise ayakları havada bir varsayım olarak kalmaktadır.Çünkü aynı dönemde tarihler bir salgın hastalıktan bahsetmemektedir.Eğer gerçekten salgın hastalık yaşanmışsa neden sadece tehcire tabi olanlar ölmüş.Elbet savaş dönemleri her türlü salgını barındırabilecek ortamlara sahiptir.Fakat hiçbir tarihçide böyle nota rastlanmamaktadır. Tarihteki en büyük salgında 16. yüzyılda İngiltere de yaşanan veba salgınıdır ki bu kadar büyük boyutlarda değil. Düşünün sadece Çanakkale savaşlarında Osmanlı ordusundan 200 bine yakın insan ölmüştür.Doğa koşullarından dolayı ölmüşse acaba doğa olayları sadece Ermenileri mi öldürmüştür.Tüm bu doğa ve salgın hastalıktan dolayı Müslüman nüfus içinde yüzbinlerle ifade edilen bir ölüm olayından bahsedilmezken salt Ermenileri kıran bu salgının açıklamasını çok aydın resmi tarihçilerimiz yapmak durumundadır.Diğer yandan soğuk yüzünden ölmüş olması da düşünülemez.Çünkü Allahuvekber dağlarındaki gibi bir ortam ve bir hareketsizlik söz konusu değildir. Tehcir edilen bu insanların güvenliğini sağlamak yönetime düşmektedir ve heran bir yerleşim merkezine ulaştırılabilirdi. Onun içinde iklim koşulları da ayakları havada bir tez olarak durmaktadır.
Ermeni tehcirindeki ölümlerin en büyük nedeni devletin resmi politikası olmamasına rağmen daha öce de belirtildiği gibi balkanlarda Türklere uygulanan ve devlet içindeki bir kurumun gayri resmi bir kırım politikasıdır.Bu güç itaat ve terakki içindeki ve Enver paşanın kontrolünde olan Teşkilat-ı Mahsusa dan başkası değildir.Bu anlatılan yüzlerce olaydan da anlaşılmaktadır.Durumdan vazife çıkaran bir çok yerel çete saldırılar yapmıştır.Çocuklar yola dayanamaz diyerek alınıp belirsiz yerlere gönderilmiştir.Kurtuluş savaşından sonra Karabekir diye yetiştirilen yetimlerin çoğunun Ermeni çocukları olduğu saklanamaz bir gerçektir.
Osmanlı meclis mebusanın ilk üyelerinden olan ve taşnak partisi üyesi olan Vartkes devlet içindeki böyle bir çete tarafından öldürülmüştür.Ermeni isyan hareketleriyle bağı olup olmadığı bilinmemektedir.Tehcir ile beraber Erzurum dan yola çıkan kafileye dahil edilmiştir.Kafile yolda durdurulmuş Ahmet ismindeki bir çeteci mebus olan ZOHRAB ve VARTKES’i kafileden ayırmış öldürüleceğini anlayan Vartkes cesur bir tavır sergilemiştir.Hiçbir resmi sıfatı olmayan Çerkez Ahmet iki mebusuda kafalarını taşla ezerek öldürmüştür.Hiçbir rütbesi olmayan bu çeteci yüzbaşı ve binbaşılara da kafa tutmaktadır.Teşkilatı Mahsusadan olduğu sonradan açıklanmıştır.Sürgünleri götüren terenden O zaman Suriye de kafileyi karşılayan Cemal pasa VARTKES’in kafilede olmadığını görünce durumu soruşturup Çerkez Ahmet’i suçlu bularak kurşuna dizmiştir.
Cemal paşanın bu tavrı öldürme ve katliam olaylarını gayri resmi olarak fakat devlet içerisinden desteklenen çeteler tarafından yapıldığını çağrıştırmaktadır.Ahmet Refik adı geçen kitabında aynı çetelerin Eskişehir civarındada görüldüğünü de vurgulamaktadır.Eğer mebusların başına bu geliyorsa sıradan insanların başına geleni varın hesaplayın.
Bu çete hareketlerinin sadece Ermenilerle sınırlı kalmadığı ortadadır.Karadeniz de, de Rum çetelerine karşı teşkilatı mahsusa benzer çeteler kullanılmıştır.Bu çeteler Topal Osman gibi hapishanelerden derlenmiş katil ve serserilerden meydana getirilmiştir.Topal Osman’ın icraatlarından insanları fırınlara atmak ve sıradan Rumları katletmek de vardır.
Bu katliam ve kırımlar Anadolu topraklarına ve Anadolu insanına çok şeyler kaybettirmiştir.Tehcirden sonra Anadolu da tehcir zenginleri türemiştir. Denilebilir ki buda Türk burjuvazisinin temelini oluşturmuştur.Ermeniler el sanatlarında ve ticarette bayağı ileri düzeydeydiler.Onların gitmesi Anadolu’yu yılarca geriye götürmüştür.Kuşkusuz tehcir olayı Anadolu halklarını tercihi değildi.İtaat ve Terakki içerisindeki 1908 de palazlanmaya başlayan balkan kökenli ve yönetimde söz sahibi olan çeteci bir gurubun tercihiydi.Tüm ceza tehditlerine rağmen Anadolu halkları ermeni komşularını münferitte olsa korumaya çalışmışlardır.Onlar giderken arkalarından göz yaşı dökmüşlerdir.
Tehcirin sonrası ise olayın Türkiye'de en yaygın bilinen kısmıdır. Doğu cephesinde Rus orduları ilerledikçe onlara destek olarak arkalarından gelen Ermeni Alayları ele geçirdikler yerlerde büyük katliamlar yaparlar. Özellikle Van'da ve Erzurum da büyük çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlı olan sivil halk, kısa zaman içinde onbinler mertebesinde kayıp verir.
Milliyetçi Ermeni çeteleri, Tehcir'in intikamını almak adına, bu sefer Türk ve Kürtlerin yüreğine nefret tohumlarını ekerek halklar arasındaki birliği yok etmek için İttihat ve Terakki oligarşisinin başlattığı ve yarım
bıraktığı o muhteşem 'eser'i (kin ve nefreti) tamamlar. Erzurum gibi
kimi yerlerde, muhtemelen ilerici fikirlerin etkisi altında
olan Rus subayları, katliamın daha ileri boyutlara varmasını önler ve açıktan açığa Ermeni çetelerine karşı sivil Türk ahaliyi korur.
1918'de Karabekir'in Doğu ordusu, Doğu Anadolu'daki Ermeni çetelerini temizler ve kalanları Kafkasya'ya geri püskürtür. Osmanlı'nın yenilgisinin tescilinden sonra sağ kalabilenlerin pek az bir kısmı Anadolu'ya döner. İstanbul'daki işgal kuvvetleri, bir ara Ermeni katliamı sorumlularını
yargılamak için bir operasyon başlatırlarsa da, artık Batı'lıların piyon olarak kullanacağı bir Ermeni varlığı kalmadığı için, olay onlar açısından da esas itibariyle bir ideolojik tavır alıştan, bir 'zevahiri kurtarma'
dan öteye gitmez. Ermeni sorunu, artık gündemden kalkmıştır.Egemenler bir politika malzemesi olarak kullanır.
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ..
KAHROLSUN EMPERYALİZM VE HER TÜRLÜ ŞÖVENİST GERİCİLİK..
KURTULUŞ SOSYALİZMDEDİR..
DİPNOT:
:'İki Komite, İki Kıtal' Ahmet Refik. s. 42
16 Ekim 2007
Aliseydi TaşdemirKayıt Tarihi : 16.10.2007 19:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!