Değerli öğretmen arkadaşlarım,
Sayın veliler,
Sevgili öğrenciler…
Uğrunda kan dökülmeyen toprak, vatan değildir.
Türk milleti, yüzyıllar boyunca hiçbir zaman, hiçbir şeyden korkmadan hürriyeti uğruna, namusu, şerefi uğruna, vatan dedikleri topraklar uğruna; hak için, Allah için, şehadet mertebesine ermek için, kılıca bedenini kalkan, kurşuna sinesini engel, gülleye göğsünü siper ederek canını vermekten, kanını dökmekten korkmamıştır.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sn, Hikmet ÇİFTÇİ
Çanakkale Şehitleri Anma Konuşmasını,
Baştan sona gözlerim nemlenerek okumadım desem yalan olur duygu yüklü dizeleri!...
Ruhları Şad olsun Bütün şehitlerimize Allah Rahmet eylesin...
Duygulu, gönlü okşayan bir şiir. Kutlarım. Selamlar...
Türk'ün dünyaya karşı yazdığı destandır Çanakkale... Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Muh. Kardeşim ve de meslektaşım.
Bu güzel ve etkili konuşmanı okudum tebrikler. Oldukca güzel ve manidar dı.
Bir yıldan beridir hastalıklarla uğraşmaktan Antolojiye uğramaya fırsat bulamadım. Bugün nasiboldu uğradım ve Zaman Yolcusu adlı şiirime yaptığınız yorumu okudum. Haklı eeleştirileriniz için çok çok teşekkürlerimi arzediyorum.
Elbette işareet buyurduğunuz hatalar mazeret kabul etmez ama yine de ben siz kardeşimin samimi duygularına güvenle mazeret beyanında bulunacağım.
Bir öğretmen emeklisi oalarak, bir araştırmacı yazar ve şair olarak bu hatalar yenilir yutulur cinsten değil.
Bu şiiri Antoloji sayfasına yazarken gözlerim pek görmüyordu. Şiirlerimi böyle yazıp sonra da torunuma düzettiriyordum. Bunu torunum düzeltmeyi unutmuş ve benim yarım kör gözle yazdığım şekilde kalmış. Çok özür diler ve siz kardeşime tekrar tekrar teşekkürlerimi aezedserim.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
'18 MART ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA KONUŞMASI' isimli güzel örneklerle zenginleşen özenli çalışmanızı ilgi ve beğeniyle okudum.Çanakkale'de savaşanlar imkansızı başardılar tarih yazdılar.Dünya milletlerine örnek oldular.
Benim babam, savaştan yıllar sonra 1942 de askere gittiği halde dört yıl askerlik yapmış, Çanakkale-Gelibolu'da. O kadar zor şartlarda, siperlerde yaşamışlar,yıllarca nöbet tutmuşlar düşman belki tekrar gelir diye, çoğu bitlenmiş, uyuz olmuşlar, ilaç yok, askerlerin vücuduna fırçayla kireç sürerlermiş 'Yandım anam' diyen kendini denize atarmış,acısını dindirmek için.Hayatı boyunca bulguru ağzına almadı, askerdeyken bulgur pilavı çatır çatır taşlı olurmuş, Biz çocukken anlata anlata bitiremezdi askerlik hatıralarını, dört yıl bu ,dile kolay.Anneciğim de dört yıl asker beklemiş, niye erkenden evlendirildilerse?Eski insanlar neler çekmişler, şimdiki gençler bunları bilmiyor, Allah'da yaşatmasın böyle günleri, hiç birimize.
Vatan, bayrak uğruna canlarını veren tüm şehitlerimizi saygıyla selamlıyorum, ruhları şad,mekanları cennet olsun.
TEBRİKLER....SEVGİLERİMLE
Çanakkale savaşı aslında Türk ulusunun yeniden dirilişinin başlangıcı doğumudur şayet Çanakkale zaferi kazanılmasaydı istiklal savaşı yapılamazdı yada istiklal savaşı da yapılsa bile kazanılamazdı o nedenle 18 mart 1918 tarihi unutulmayacak o fedakar vatan evlatları Çanakkale de can veren şehitlerin bize bıraktığı bu kutsal emanet adına her yürek sesi güzel eserlerle haykıracaktır
tıpkı sizin yüreğinizden dökülen bu güzel ve anlamlı eserde ki duygulu anlatım gibi kutluyorum
kaleme sağlık kutlu olsun. ruhları şad olsun' TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA YOKTUR DOSTU'
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta