17 Süleyman Aleyhisselâm Şiiri - Yorumlar

Mehmet İslami
2471

ŞİİR


18

TAKİPÇİ

17 SÜLEYMAN Aleyhisselâm

KUR’ÂN-I KERÎMDE BİZE BİLDİRİLEN YİRMİ SEKİZ NEBİYYULL ÂH (Salevâtullâhü ve selâmü ecmâıyn)’IN ŞEREF ABİDESİ HAYAT SERÜVENLERİNİ ACİZÂNE ŞİİR İLE MUHTASAR OLARAK İFÂDE ET MEĞE ÇALIŞTIM İNŞAELLÂH HAYRA SEBEP OLUR Selâm ve dua ile
27.12.2018 Perşenbe 20 Rebiülâhir 1440 Hamis

“Süleyman (a.s)’ın saltanatı aleyhine, şeytanların telkinlerine ( SİHRE) uydular Süleyman sihir yapıp kâfir olmadı Fakat şeytanlar (insanlara sihir öğrettiklerinden) kâfir oldular; BABİL’deki HARUT i le MARUT adlı iki MELEĞE indirilen şeyleri öğretiyorlardı Halbuki o i ki melek : “BİZ ALLÂH TARAFINDAN DENENMEK İÇİN İNDİRİLDİK SAKIN SİHİR YAPIP KÂFİR OLMAYIN” demeden kimseye bir şey öğ retemezlerdi İşte insanlar,KARI ile KOCA’nın arasını açacak şeyleri onlardan öğreniyorlardı Öğrenenler ise Allâh’ın izni olmaksızın kim seye zarar veremezlerdi Ancak kendilerine zararı olacak faydasız şeyler öğreniyorlardı Şüphesiz bu bilgiyi edinene ahirette nasip yo ktu Bir de canlarına karşılık elde ettikleri o şeyin ne kötü bir şey ol duğunu bir bilselerdi (2/102) (Habîbim!) Nuh’a ve ondan sonraki P eygamberlere vahyettiğimiz gibi san da vahyettik Yine İbrahim’e, İ smail’e, İshak’a, Yakub’a, Evlâtlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Ha run’a, Süleyman’a da vahyettik Ve Davudâ da ZEBUR’u verdik (4/1 163) Biz İbrahim’e oğlu İshak ile (İshak’ın oğlu) Yakub’u ihsan ett ik ve her birini hidâyete (Peygamberliğe) erdirdik Daha önce de Nu h’u ve onun soyundan Davûd’u, Süleyman’ı, Eyyub’u Yusuf’u, Musa ’yı ve Harun’u doğru yola (Peygamberliğe) kavuşturduk Biz iyilik y apanları işte böyle mükâfatlandırırız (6/84) Süleyman’ın emrine d e şiddetle esen rüzgârı bağlı kıldık ki, bu rüzgâr onun emriyle içind e BEREKETLER YARATTIĞIMIZ YERE (İSTAHÎR’DEN ŞAM’A) akar gi derdi Biz her şeyi biliriz (81) Şeytanlar arasından da Süleyman için (denizden cevher çıkarmak için) dalanları ve (binalar yapmak, şehi rler kurmak gibi) başka iş için çalışanları emrine bağlı kılmıştık Onl arın hepsini (Süleyman’ın emrinden çıkmamak için) gözetleyen biz dik (21/82) Hakikaten Davut ve Süleyman’a ilim vedik de ikisi: “B İZİ MÜ’MİN KULLARININ ÇOĞUNDAN ÜSTÜN KILAN ALLÂH’A HAM DOLSUN” dediler (15) Süleyman, (Babası) Davud’a varis oldu (İlmi ni aldı) ve şöyle dedi:“Ey İnsanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize he rşeyden bolca verildi Doğrusu bu apaçık bir lütûftur (16) Süleyman ın,CİNLERDEN İNSANLARDAN VE KUŞLARDAN MÜTEŞEKKİL ORDUL ARI TOPLANDI HEPSİ TOPLUCA GİDİYORLARDI (17) Sonunda Süle yman ve ordusu KARINCALARIN BULUNDUĞU VADİ’YE GELDİKLER İNDE BİR KARINCA şöyle dedi: “EY KARINCALAR! YUVALARINIZA GİRİN,SÜLEYMAN’IN ORDUSU FARKINA VARMADAN SİZİ EZMESİN
“ (18) (Karıncaların dediğini anlayan) Süleyman karıncanın sözüne hafifce güldü ve:“RABBİM!BANA VE EBEVEYNİME (ANA VE BABAMA ) VERDİĞİN NİMETE ŞÜKÜR ETMEMİ, HOŞNUD OLACAĞIN İŞİ YAP MAMI GÖNLÜME İLHAM ET VE RAHMETİNLE BENİ İYİ KULLARININ ARASINA KOY” dedi (19) Süleyman kuşları araştırarak: “HÜDHÜDÜ NEDEN GÖREMİYORUM,YOKSA KAYIPLARDA MI?”(20) Bana apaçık bir delil getirmelidir,yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahu t keserim”dedi (21) Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman’a şöyle dedi: “SENİN BİLMEDİĞİN BİR ŞEYİ ÖĞRENDİM SANA SEBE’den (Y emen’deki bir memleket) HAKİKAT BİR HABER GETİRDİM” (22) Ha kikaten ben Sebe milletine hükümdarlık yapan bir KADIN gördüm Kendisine her şey verilmiş, muhteşem bir tahtı da var” (23) “Onun veya milletinin, Allâh’ı bırakıp GÜNEŞE SECDE ettiklerini gördüm Ş eytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve onları doğru yoldan çıkarmış da doğru yolu bulamıyorlar” (24) “(Şeytan onları doğru y oldan çıkardık!) Göklerde ve yerde gizli olan her şeyi meydana çıka ran, gizledikleri ve açıkladıklarının tümünü bilen ALLÂH‘a SECDE E TMESİNLER” (Dikkat secde ayetidir) (25) Yüce arşın sahibi olan Al lâh’tan başka ilâh yoktur (26) (Süleyman Hüdhüd Kuşuna) Doğru mu söylüyorsun yoksa yalancılardan mısın bakacağız” (2 7) Şu mektubu götür onlara ver Sonra bir yana çekil Bak bakalım ne cevap ve recekler” dedi (28) (Hüdhüd mektubu götürünce Belkıs Sultan, mil letine) “EY İLERİ GELENLER! BANA ÇOK ÖNEMLİ BİR MEKTUP BIRA KILDI” (29) RAHMAN VE RAHİM ALLÂH’IN ADIYLA BAŞ LAYAN BU MEKTUP MUHAKKAK Kİ SÜLEYMAN’DANDIR(30) “SAKIN BANA İSY AN ETMEYİN VE TESLİM (Müslüman) OLARAK GELİN demektedir” (31) Ey ileri gelenler! Bu işi nasıl yapacağım hakkında bana bir fi kir verin Sizin görüşünüz olmadan hiçbir iş hakkında kesin hüküm vermem” dedi (32)(Kavmi Belkıs’a şöyle cevap verdiler) Dediler ki “BİZ GÜÇLÜ KİMSELER CESUR SAVAŞÇILARIZ (ister savaş ister bar ış için olsun) EMİR SANA AİTTİR, SEN EMRETMENE BAK” ( 33) Bel kıs: “DOĞRUSU PADİŞAHLAR BİR MEMLEKETE GİRDİKLERİ ZAMAN , O MEMLEKETİ PERİŞAN EDERLER VE MİLLETİNİN ŞEREFLİ KİMSE LERİNİ AŞAĞILIK YAPARLAR İşte bunlar da böyle yaparlar” (34) Ben onlara (Süleyman’a bir hediye göndereyim de bakayım, elçiler ne ile dönecekler” dedi (35)(Elçiler hediyelerle) Süleyman’a geldik lerinde Süleyman dedi ki: “BANA MAL İLE YARDIM MI EDİYORSUN UZ? BAKIN, ALLÂH’IN BANA VERDİĞİ(mülk ve nübüvvet) SİZE VER DİĞİNDEN DAHA İYİDİR (36)“Onlara hediyeyi geri götür (Ey elçile rin reisi!) Andolsun ki, onlara karşı gelemiyecekleri bir ordu ile gel ir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırım” (37) ( Sonra Süleyman, Milletinin ileri gelenlerine) “Ey seçkin topluluk! B ana teslim olmalarından önce bu melikenin tahtını bana kim getire bilir?” dedi (38) Cinlerden bir ifrit: “SEN YERİNDEN KALKMADAN Ö NCE BEN ONU (tahtı) SANA GETİRİRİM, BUNA GÜCÜMÜN YETECEĞ İNDEN EMÎNİM” dedi (39) İlâhi kitâbın bilgisine sâhip olan biri de: (VEZİR ASAF BİN BARKİYA YA DA HIZIR a.s.) “GÖZÜNÜ AÇIP KAP AMADAN BEN ONU SANA GETİRİRİM” dedi Süleyman tahtı yanıbaşı nda görünce: “BU, RABBİMİN LÜTFÛNDAN, İHSANINDANDIR; BENİ SINAMAK İÇİNDİR ŞÜKÜR MÜ EDECEĞİM, YOKSA NANKÖRLÜK MÜ EDECEĞİM?ŞÜKREDEN ANCAK KENDİSİ İÇİN ŞÜKRETMİŞ OLUR NA NKÖRLÜK EDENE GELİNCE, ŞÜPHESİZ RABBİM ONUN ŞÜKRÜNE MU HTAÇ DEĞİLDİR, YİNE DE ONU NİMETLENDİRİR” dedi (40) Süleym an: “Tahtını onun tanımayacağı hâle getirin, bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?” dedi (41) Belkıs geldiğinde: “SENİN T AHTIN BÖYLE MİYDİ?” denildi O da: “SANKİ ODUR , FAKAT DAHA ÖNCE BİZE BİLGİ VERİLMİŞTİ ALLÂH’IN KUDRETİNİ VE SENİN PEY GAMBER OLDUĞUNU ANLAMIŞ VE MÜSLÜMAN OLMUŞTUK” dedi (4 2) Belkıs’ı o zamana kadar Müslümanlıktan alıkoyan, Allâh’tan baş ka taptığı şeylerdi Çünki kendisi inkârcı bir millettendi (43) Belkıs’ a “SARAYA GİR” denildi (Belkıs daha önce Süleyman tarafından ya ptırılan altında sular akan camlarla kaplı) salonu görünce, onu deri n su zannetti, eteğini çekti, Süleyman: “DOĞRUSU BU CAMDAN YA PILMIŞ ŞEFFAF BİR SARAYDIR” dedi Belkıs da: “RABBİM! ŞÜPHES İZ BEN (önceden) KENDİME YAZIK ETMİŞİM ŞİMDİ SÜLEYMAN’LA BERABER ÂLEMLERİN RABBİ OLAN ALLÂH’A TESLİM (müslüman) O OLDUM” dedi (27/44) Süleyman’ın emrine de rüzgârı verdik (Süley man o rüzgârla)Sabah gidişi bir aylık Akşam dönüşüde bir aylık yol alırdı Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık Hem Rabbinin izniy le iradesi altında cinlerden çalışanlar da vardı İçlerinden kim emri mizden ayrılıp sapsa, ona alevli azabı tattırırdık (12) O cinler Süley mana kalelerden, heykellerden, büyük havuzlar gibi çanaklardan, sabit büyük kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlaerdı Ey Davud âilesi, çalışın, şükredin Kullarım içinde (Emri üzere Allâh’a) şükred en azdır(13)Sonra biz ona ölüm hükmünü uygulayınca (bir yıl kada r ölü olarak değneğine dayalı kaldı) Ölümüne işâret eden (bir delil) olmadı,, ancak bir ağaç kurdu değneğini yiyordu (böcek değneğin içini yiyerek değnek kırılıp) Süleyman yere düşünce, (onun öldüğü ) anlaşıldı ki, eğer cinler ğaybı (Süleyman’ın ölümünü) bilmiş olsal ardı o zilletli azap içinde bekleyip durmazlardı (yorucu işlerde çalış mazlardı) (14) Andolsun ki: Sebe milletinin oturdukları yerlerde (Y emen’de) de bir ibret vardı (Evleri) sağdan ve soldan iki taraflı bağ çelerle (kaplıydı Peygamberleri onlara) “RABBİNİZİN RIZKINDAN YEYİN, ONA ŞÜKREDİN (Çünkü beldeniz) çok güzel bir belde Rabbi niz çok mağfiretlidir” (denilmişti) (15) Fakat onlar (bu nimete şükr etmekten) yüz çevirdiler Biz de üzerlerine ARİM SELİNİ SALIVERD İK ve o güzelim iki taraflı bağçelerini buruk yemişli, acı meyvalı ve içinde biraz da SEDİR AĞACI bulunan iki harap bağçeye çevirdik (1 6) İşte biz onları böyle nankörlük ettikleri için cezâlandırdık (17) Sebe’ halkı ile kendilerine bereket verdiğimiz (Şam gibi) memleket ler arasında arka arkaya nice şehirler yapmıştık Oralarda yolculuk için (belirli yer ve zamanlarda) gidiş geliş takdir etmiş (kendilerine ) “GECELERCE VE GÜNDÜZLERCE ORADA EMNİYET İÇİNDE GEZİN, DOLAŞIN”(demiştik) (34/18) Davud’a (oğlu) Süleyman’ı bahşettik Süleyman ne güzel bir kuldu Çünkü o daima Allâh’a yönelirdi (30) Ona bir akşamüstü kendisine SAFÎN (üç ayağı üzerinde durup bir a yağını yere diken), çalımlı ve cins koşu atları sunulmuştu (31) Süle yman: “DOĞRUSU BEN BU GÜZEL ATLARI, RABBİMİ ANMAĞI SAĞL ADIKLARI İÇİN SEVERİM” demişti Atlar koşup toz perdesi arkasın da kaybolunca da: “YETER ARTIK, ONLARI BANA GETİRİN” demiş, ayaklarını, boyunlarını okşamağa, taramağa başlamıştı (32/33) An dolsun ki: Biz, Süleyman’ı imtihan ettik Tahtının üstüne bir ceset bı raktık, bir müddet sonra eski hâline döndü (Süleyman Peygamber şiddetli bir hastalığa yakalanmak suretiyle imtihan edildi O hâle ge ldi ki: cansız bir ceset gibi zayıflamıştı Sonra tekrar eski sağlığına kavuştu) (34) Süleyman: “RABBİM BENİ BAĞIŞLA, BANA ÖYLE BİR SALTANAT VER Kİ, BENDEN SONRA KİMSE BU SALTANATA ULAŞMA SIN ŞÜPHE YOK Kİ SEN BÜTÜN DİLEKLERİ VERENSİN” dedi (35)Bu nun üzerine Biz, onun emrine rüzgârı verdik (Rüzgâr)Emriyle istedi ği yere rahatça akar giderdi (36) Bina kuran ve dalgıçlık yapan şey tanları da onun emrine verdik (37) (İnsanlara zarar vermesinler di ye) zincirlere vurulmuş diğerlerini de (şeytanları da ona boyun eğd irdik) (38) Bu bizim bağışımızdır Artık dilediğine ver, yahut tut, he sapsızdır” dedik (39) Şüphesiz ki onun katımızda yüksek bir maka mı ve güzel bir istikbali (cennet) vardır” (38/40)

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta