Böylelikle parmaklarımdan fışkırır asmalar
Ve çiçektozuyla ağır arılar
Asma sürgünlerinde ağır ağır kımıldar:
Çir – çir – çir-rik – mırıltılı bir ses,
Ve dallarda uyuklamakta kuşlar.
ZAGREUS! İO ZAGREUS!
Göğün ilk solgun aydınlanmasıyla
Ve tepelerinde kurulmuş kentlerle,
Ve alımlı dizli tanrıçalar
Dolaşır orada, ardında bırakarak meşe ormanlarını,
O yeşil bayırı, etrafında hoplayan
beyaz tazılarla;
Ve oradan aşağı dere ağzına doğru, akşama dek,
Durgun sudur önümde duran,
ve ağaçlar büyür suda,
Mermer sütunlar çıkar sessizlikten,
Mazideki o saray,
sessizlikte,
Işık şimdi, güneşin değil.
Chrysophrase,
Ve su berrak yeşil, ve berrak mavi;
İlerde, o büyük kehribar kayalıklara dek.
Aralarında,
muazzam bir deniz kabuğu gibi kıvrımlı
Nerea’nın Mağarası,
Ve kayık ses çıkarmadan sürüklenir,
Deniz işinin kokusu yok,
Ne de kuş çığlığı var, ne de çarpan dalganın bir sesi var,
Ne de yunusun püskürtüsü var, ne de çarpan dalganın bir sesi var,
Mağarasında, kayanın uysallığında
muazzam bir deniz kabuğu gibi kıvrımlı
Nerea,
uzaktan kurşun yeşili kayalık,
Yakından, kehribar bir koyak,
Ve dalga
Berrak yeşil,ve berrak mavi,
Ve mağara tuz beyazı, ve parıltılı eflatun,
serin, porfir kayganlığında,
denizden aşınmış kaya.
Martı çığlığı yok, yunus sesi yok,
Kum sanki bakır taşından, ve soğuk yok orada,
Işık güneşin değil.
Zagreus, yem vermektedir panterlerine,
ışık altındaki tepeler misali duru çimen.
Ve badem ağaçları altında, tanrılar,
yanlarında, choros nympharum. Tanrılar,
Hermes ve Athena,
Pusula ibresi gibi,
Aralarında, titreyerek
Sol tarafta satirlerin yeri,
sylva nympharum;
Bodur koru, maki ormanı,
maral, genç ala geyik,
hoplamakta katırtırnağı bitkileri arasında,
sarıların ortasında kuru yaprak misali.
Ve tepelerin birinin bitimi yanında,
Memnon’ların muazzam geçidi.
Ötede, deniz, kumul üstünden görünen dalga dorukları
Gecede deniz çalkalar çakılı,
Sol tarafta, servilerin geçidi.
Bir tekne geldi,
Bir adam tutuyordu yelkenini,
Küpeştenin üstüne takılmış kürekle yönlendirerek, dedi ki:
“ Orada, mermer ormanda,
“ taş ağaçlar – suyun dışında –
“ taştan çardaklar –
“ mermer yaprak, yaprak üstünde,
“ gümüş, çelik üstünde çelik,
“ gümüş gagalar kalkar ve kesişir,
“ pruva pruvaya karşı,
“ taş, kat kat,
“ bir akşam parıltısı saçar yaldız. ”
Borso, Carmagnola, zanaatkar, i vitrei,
Oraya, bir seferinde, tekrar tekrar,
Ve sular camdan daha zenginken,
Tunç altın, gümüşteki yangın,
Meşale ışığında boya kapları,
Pruvalar altında dalganın şimşeği,
Ve gümüş gagalar kalkar ve kesişir.
Taş ağaçlar, beyaz ve gül beyazı karanlıkta,
Serviler orada kulelerin yanında,
Gecede karinanın altındadır akıntı.
“Karanlıkta toplar altın
etrafındaki ışığı.”...
Şimdi sırt üstü yatmış yuvasında, yarı eğik böğürtlen çalısı,
Bir gözü denizde, o gözetleme deliği arasından,
Boz ışık, Athene’yle.
Zothar ve filleri, altın etek,
Sistrum, titreterek, titreterek,
Dansözlerin aveneleri.
Ve Aletha, kıyının kıvrımında,
gözleri çevrilmiş denize,
ve ellerinde deniz yosunu
Köpük içinde tuz pırıltısı.
Pırıltılı çayırlık arasından Koré,
çimen içinde yeşil grisi toprakla:
“Bu saat için, Circe’nin biraderi”.
Omzuma konmuş kol,
Gördü güneşi üç günlüğüne, sarı kahverengi güneş,
Kumuldan yükselen bir aslan misali;
ve o gün,
Ve üç günlüğüne, ve sonrasında asla,
Görkem, Hermes’in görkemi gibi,
Ve yola koyuldu oradan
taş alana,
Soluk beyaz, su üstünde,
aşina su,
Ve mermerin beyaz ormanı, eğilmiş dal dal üstüne,
Taştan örülmüş çardak,
Oradaydı Borso, sivri uçlu oku O'na savurduklarında,
Ve Carmagnola, iki sütun arasında,
Sigismundo, Dalmaçya’daki o gemi kazasından sonra.
Güneşin batması uçan çekirge misali.
Ezra Pound (1885-1972, ABD)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
Kayıt Tarihi : 19.4.2010 12:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Canto XVII by Ezra Pound So that the vines burst from my fingers And the bees weighted with pollen Move heavily in the vine-shoots: chirr – chirr - chir-rikk - a purring sound, And the birds sleepily in the branches. ZAGREUS! IO ZAGREUS! With the first pale-clear of the heaven And the cities set in their hills, And the goddess of the fair knees Moving there, with the oak-woods behind her, The green slope, with white hounds leaping about her; And thence down to the creek's mouth, until evening, Flat water before me, and the trees growing in water, Marble trunks out of stillness, On past the palazzi, in the stillness, The light now, not of the sun. Chrysophrase, And the water green clear, and blue clear; On, to the great cliffs of amber. Between them, Cave of Nerea, she like a great shell curved, And the boat drawn without sound, Without odour of ship-work, Nor bird-cry, nor any noise of wave moving, Nor splash of porpoise, nor any noise of wave moving, Within her cave, Nerea, she like a great shell curved In the suavity of the rock, cliff green-gray in the far, In the near, the gate-cliffs of amber, And the wave green clear, and blue clear, And the cave salt-white, and glare-purple, cool, porphyry smooth, the rock sea-worn. No gull-cry, no sound of porpoise, Sand as of malachite, and no cold there, the light not of the sun. Zagreus, feeding his panthers, the turf clear as on hills under light. And under the almond-trees, gods, with them, choros nympharum. Gods, Hermes and Athene, As shaft of compass, Between them, trembled To the left is the place of fauns, sylva nympharum; The low wood, moor-scrub, the doe, the young spotted deer, leap up through the broom-plants, as dry leaf amid yellow. And by one cut of the hills, the great alley of Memnons. Beyond, sea, crests seen over dune Night sea churning shingle, To the left, the alley of cypress. A boat came, One man holding her sail, Guiding her with oar caught over gunwale, saying: ' There, in the forest of marble, ' the stone trees - out of water – ' the arbours of stone – ' marble leaf, over leaf, ' silver, steel over steel, ' silver beaks rising and crossing, ' prow set against prow, ' stone, ply over ply, ' the gilt beams flare of an evening' Borso, Carmagnola, the men of craft, i vitrei, Thither, at one time, time after time, And the waters richer than glass, Bronze gold, the blaze over the silver, Dye-pots in the torc-light, The flash of wave under prows, And the silver beaks rising and crossing. Stone trees, white and rose-white in the darkness, Cypress there by the towers, Drift under hulls in the night. 'In the gloom the gold Gathers the light about it.'... Now supine in burrow, half over-arched bramble, One eye for the sea, through that peek-hole, Gray light, with Athene. Zothar and her elephants, the gold loin-cloth, The sistrum, shaken, shaken, the cohorts of her dancers. And Aletha, by bend of the shore, with her eyes seaward, and in her hands sea-wrack Salt-bright with the foam. Koré through the bright meadow, with green-gray dust in the grass: 'For this hour, brother of Circe.' Arm laid over my shoulder, Saw the sun for three days, the sun fulvid, As a lion lift over sand-plain; and that day, And for three days, and none after, Splendour, as the splendour of Hermes, And shipped thence to the stone place, Pale white, over water, known water, And the white forest of marble, bent bough over bough, The pleached arbour of stone, Thither Borso, when they shot the barbed arrow at him, And Carmagnola, between the two columns, Sigismundo, after that wreck in Dalmatia. Sunset like the grasshopper flying.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!