(Ölüler Kitabı. Bap: Bir)
1/:
Güneş çavar mı gece? Çavıyor...
Ya ay? ... Ne arar gün ortasında coğrafyanın?
Ay ve gün nasıl şaşırmışlarsa kozmik işlevlerini,
İşte onlar da öyle...
Yani atlar ve muharipler de bütünleşiyorlar,
Fiziğin bile kuantum deryasında ayrıştığı bir anda.
Tarihin kaderleri tandırlarda savuran sayfalarında,
Bağlanıyor kaderleri uç uca,
Cepheler ağustosta nar gibi yarılıyor,
Tedirğin toynaklarından kan sıçrıyor atların.
Cesaretli canlara iştahla yalanıyor yeryüzü,
Başlıyor bitimsiz ve kısacık bir haziran ayında,
Atların ve ölülerin öyküsü...
***
Öncesinde var olup sonranın ortasında,
Tarihe odun oluyorlar uzağında bir diyarın,
Ateşler içinde çatırdıyor mavi mavi,
Acılı ölümlere gebe gökyüzünün tarihi,
Doru sağrılarda ve karanlık şakaklarda yankılanıyor,
Bir ak pürçekli annenin söylediği acı türküsü.
Başlıyor Tay hanedanının duvarının dibinde,
Atların ve ölülerin öyküsü...
***
Küf kokuyor Mavera’da harmanisi tarihçilerin,
Ölüm komşu kapısı sararan yapraklarda.
Dün doğanda nihayete gül üfüren çıraklar,
Bu gün kanla yoğurmada dövdüğü toprakları.
Toynakları türkülü,
Tırnakları kıvılcımlı kısraklar,
Bir çırpmada burnunu,
Bir karları koklamada,
Uzatıp başını Everest’in omzundan Önasya’ya...
Anaları ağlatan takvimin en kahırlı sabahında,
Yandı Gılmani’de saman renkli sayfalar...
Eskimiş bir kindi Talas ovasında çekik gözlerdeki,
Ve al kandı Otlukbeli,
Mercidabık kızılca candı,
Damla damla kandı gökyüzü,
Kandiye kal’ası ruh doğuran bir harmandı.
Çayırlar aşıldı tırnak, toynak ve kıvılcım üçleminde,
Geride ana, yar ve gözyaşı,
Önde ise gök demirden battaniyesini bürünmüş,
Yekpare bir savaş Mars’ı,
Kızıl pas ve mavi kandı onun başındaki,
Beynini bir cendere gibi sıkan çelik kaskının süsü.
Yeşil hırıltılı tarlaların enli hududunda başladı,
Atların ve ölülerin öyküsü...
Kayıt Tarihi : 8.4.2006 12:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!