17 / 08 / 1999...Marmara Depremi'ne
Yazmayayım diye çok zorladım kendimi!
Ne hikmetse anlamadım hep ar’ladım kendimi!
Bir yerlerde söz açıldı çenem düştü,
dilim sürçtü; azarladım kendimi.
Yazmam ben yazamam dedim!
Bağışlayın; sonunda tutamadım kendimi.
Kim dedi unuttum ben?
Cismim belki bu günde...ve lakin!
San ki her günüm o gün, aklım hala o günde.
On yedi Ağustos bin dokuz yüz doksan dokuz!
Sanki mahşer gecesi ve saat’in sıfır üç sıfır ikisi.
Sallandı beşik gibi tüm Marmara bölgesi,
çaktı tarifi mümkünsüz bir afatı şimşek,
kapladı uğultusu ve şavkı Alemi,
patladı gökler, yarıldı yerler.
Sanki beyinlerde yüzlercesi bir olmuş; taş kıran kompresörler.
Aman Allahım!
aman; ne kadar uzunca zaman?
Bu ne bitmek, tükenmek bilmez saniyeler?
Görmedi böylesini asırlardır,
bir daha da görmesin gelecekte nesiller.
Yükseldi semaya tekbirler; Allahü ekber,
Allahü ekber, Allahü ekber; derken sustu o naçiz diller.
Anlamadı ne oldu! neydi bu?
İlk an da şaşkın beşer!
Sanki yapıyordu Hüda; haşa Kıyameti tatbikatı mahşer.
Bir an nefesler tutuldu, yürekler sustu!
Gerçek olamaz bu!
Ya Rabb sanki kabustu.
Anlaşıldı az sonra!
Deprem denen facia.
Hikmeti İlahidir! binlerce ölüm kustu.
Bir Ağustos gecesinde tüm yürekler buz kesti.
Yanar oğul anasına, diğer ana kızına, ötekisi oğluna.
Toplaşmışlar bir köşeye hepsi babasına, dedesi ninesine.
Gücü tükenmiş artık vurmaktan sinesine.
Kardeş, kardeşi arar dost, akraba hep sorar?
Yakar bu ateş, daha bilmem! kaç sene yakar.
Sönen nice ocaklar tütmeyecek bacalar,
ağıt üstüne ağıt her köşede analar.
Cehennemi bir manzara yığın üstüne yığın,
bir kaç saniye önce yuva olan binalar.
Bağırdı bir ses tanıdık! abi sizde?
Dedim koçum ya sizde?
Sizi bizi yok bunun,
öyle bir ateşki; her yanda hepimizde.
Deli gibi koşarken sarıldı boynuma oğlum! Baba……..Annem
Annem nerde? iyi oğlum iyi şükürler olsun yaradana.
Ya ablan, ablan! ya; Melek? Melek torunum! hem de üç aylık bebek.
İndik baba aşağıdalar; kızım...nasılsınız?
Baba ne oldu bize böyle ya?
Şükürler olsun kızım...şükürler olsun emrine!
Yavaş yavaş kalkarken o cehennemi zifir ve toz bulutu,
birer, birer tükendi çığlıkların umudu.
Söylemek, ağlamak ne mümkün almadı’ki dimağ’lar!
Görüpte bu manzarayı,
değil Alemi beşer!
gökte Melekler ağlar, gökte melekler ağlar.
Şaka gibi geliyor!
Sanki daha dün gibi! geçmiş tam on bir sene.
Ders kıkardık mı dersek? vay bu başa vay ki vay.
Çalan belki değişti!
Talan mı? aynı talan.
Edep, haya hak getire ne ala ne memleket!
Dilim varmıyor söylemeye.
Ama buna takdiri İlahi’de diyemiyorum!
Çünkü kötüyü takdir etmez’ki Hüda!
İyidir demiş Atalar; iyidir bin nasihattan bir nusubet!
Lakin; bu manzaraya bakıpta; diyesim geliyor yalan!
Kader değil di; belki size depremde ölmek!
Bilinçsiz yapılaşma çoğu çirkin bir örnek,
Belki takdiri İlahi yaptığı binada ölmek
Görüldü’ki çalanlar’da doymadı!
Mezar oldu çoğuna hem çoluk çocuğuna.
Cehaletin kurbanları ne söylense az gelir!
Sözüm yoktur cümlenize varsa hakkım helaldir.
İçtiniz Şehadet şerbetini siz; bize kalan vebal’dir.
Ne mutlu ki; İmanını kurtaran şühedalar sizlere!
Şefaat edin o günde unutmadan bizlere.
Sadece bizler değil; ağladı bütün…. Cihanı devran sizlere…
ozan:şerefim:Şerafettin YILDIZ
Şerafettin YıldızKayıt Tarihi : 29.10.2006 02:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
17 / 08 / 1999...Marmara Depremini....Kocaeli / Derince'de Yaşayan bir kardeşiniz olarak o anın sadece ilk bir kaç dakikasını sizlerle. Paylaşmak istedim..Allahütala bir daha değil milletimize hiç bir millete Böyle acılar yaşatmasın...Binlerce defa..Amin...Diyorum..

Çok güzeldi yüreğinize sağlık
Saygılar kaleminize
Yeni yılınız kutlu olsun, nice nice mutlu yıllara...'
Karamanlı Âşık Çağlari
Sallandı beşik gibi tüm Marmara bölgesi
Çaktı tarifi na mümkün bir afat’ı şimşek
Kapladı uğultusu ve şavk’ı Alem’i
Patladı Gök ve yarıldı yerler
Bizi ancak bizim gibi yaşayanlar bilir anlar o gece kazındı her bir yerimize unutulmaz unuturmayacagız yazan eliniz yazdıran gönlünüze sağlık sevgilerrr
Allah bir daha göstermesin böyle acı bir günü bütün insanlığa
bu böyle ise kıyamet nasıldır..
aman Yarabbi..
kabirdeki ölüler dahi kıyametin şiddetinden ..İşte beklenen kıyamet,Bu gün şimdi kıyamet koptu diyeceklermiş.
Şiddetini kabirlerinde imanın dercsine göre hissedeceklermiş.
şehitlerimize Her şeyi bilen ve ilmiyle kuşatan.
Günahlarımızı Gaffar ismiyle affeden,
Ayıplarımızı Settar ismiyle setreden
Mevlamız dan rahmetler diliyorum.
Canlarını kaybeden bütün ümmeti Muhammede de sabırlar vermesini niyaz ediyorum
saygılar sunarım
osman karahasanoğlu
Deprem
______________________Gölcük'te şehid olan İbrahim İnan'ın anısına
Gök titredi su titredi yer titredi
yıkıldı evim
acıyı tattım kalakaldım
uzatabilince başımı yıkıntılar arasından
kızıl gözlerini gördüm göğün
ısındı gök kaynadı su tutuştu yer
çırılçıplak ateşi tanıdım
kara yüzüydü karşımdaki hayatın
su su olmaktan çıkmıştı ekmek ekmek olmaktan
yağmurun kırbaca dönüştüğünü anladım
annemi hatırlıyor bağırıyorum
anneme sesimi duyuramıyorum
onu hatırlayışım suyu unutturuyor bana
ve yeri ve ateşi ve yağmuru unutturuyor
bedenimdeki eziklerin sızlaması
dahası kanımın çağlayışı
damarlarımdan başka yollarda
ve acının ruhumu kavrayışı
hayat sırıtıyor karşımda şimdi
kalın bir çizgi gibi
hoyratça
titreyiş yeniden
titreyiş derinden
ve ses
titreyişin sesi kendinden iri
inleyiş mi sevinç mi belli değil sebebi
sanki içinde maverâdan bir mesaj gizli
bu mesajı gök anladı
su ve yer anladı
insan ise ya geç kaldı
ya erken davrandı
binalar yıkıntı
buruşmuş şehrin manzarası
insan eşittir hayret
gözler faltaşı sanki
mutlu günlerin bencil insanı yok şimdi
insan şimdi çok pişman
insan artık diğergam
bir geminin alabora oluşu aniden
ya da bir halının hayatın altından çekilişi
ve o ses işlemiştir kulaklardan kalplere
ve kalplerden ruhlara
kalp uyanmış ruh uyanmış insan uyanmış
zaman yeniden uzamış
mesaj hatırlanmıştır artık
neydi bu
bir işkence miydi
ayrılıkların efendisi miydi titreyiş
gidenler neredeydi
hasret bitecek miydi
anne baba kız kızan
hepsi şehit mi idi
kötü bir rüya mıydı yoksa
ardından korku dolu çığlıklarla uyanılan
bu ev ki hikayesi başka satırların konusu
belki babası yapmıştı alın teriyle
dedesinden mirastı belki de
gerçek şu ki
o güne dek anne kucağı gibi
emin bir yerdi
beşik değildi sallanan uyandığında
evi beşik olmuştu çocuğa
ağladı çocuk uyandığında
anladı birden her şeyi
adadı kendini Allah'a
Salim Kanat
Selam ve sevgilerimle
Recep Uslu
TÜM YORUMLAR (6)