169 Ne Geçer ki Eline

Hep sütre gerisinden ateşe tutma öyle!
Sen zararlı çıkarsın, silah elinde patlar!
Birazcık da insandan, insanlıktan laf söyle!
Saklı tüfek sıkmalar de ki neyi ispatlar?

Bir cihazın ardına saklanmış atıyorsun...
Adın da belli değil, tutturmuşsun bir rumuz!
O içi boş laflarla çırpınma, batıyorsun...
Nedir eline geçen budur esas sorumuz?

Demek cesaretin yok, yürek Selanik sende!
...Ki, gölgesi olsaydı orta yere çıkardın...
Her gün aynı terane bilsen de, bilmesen de;
Biraz bilgin olsaydı gediğine tıkardın...

Derinliğinse çok sığ, epey doldurmalısın...
Ateşte kal bir süre, hamsın, pişip yan şöyle!
Kalemin çağla gibi, epey oldurmalısın;
Olgunlaşa mayınca atarsın işte böyle...

Hamakatin diz boyu, aklın gelince bir bak!
Başının boşluğundan öyle dimdik duruşun...
Tın, tın sesler geliyor sanki boş kuru kabak!
Ondan zuladan öyle gizli, saklı vuruşun...

Siyaset mi, güldürme o kulvarda çok koştum!
Boşa mı ki kalışım böyle nefes nefese?
Elime bayrak alıp ne dağ, tepeler aştım
Ama kulak vermedim hiçbir anlamsız sese...

Yirmi yıl görev yaptım hem de iz bırakarak...
Kimsenin tavuğuna dönüp de “kış” demedim!
Hep doğruyu söyledim "Kitabıma" bakarak;
Vurguncuya "vurguncu" demeden edemedim...

Bizim kudretimiz hiç boyumuzu aşmadı...
Oturmuş öne zeden bir de faşist diyorsun!
Sen astarı almışsın, sanma kimse şaşmadı!
Şimdi de aklın sıra yüzünü istiyorsun...

Var mı öyle bir rejim, tümü aynı fırkadan?
Ne demek lazım bilmem gözünü oy doyursun!
Biz hiç vazgeçemedik, bir lokma bir hırkadan!
Rabbım doğru yolunu sizlere de duyursun...

..........

Ne aranıyorsun sen, tapmaya İlah mı yok?
Bir faniye temenna, hem de haddi aşarak!
Vuracaksan vur hadi, vurmaya silah mı yok?
Ne geçecek eline saklanıp sataşarak?

Antalya-2013