(aydınlık istiyorsan, karanlığa ihtiyacın var demektir...)
“EŞBER YAĞMURDERELİ’ye”
rüzgârlar esecek,
fırtınalar kopacak
yağmurlar yağacak, güneş doğacak
akıyor su, elbet yatağını bulacak
bütün bunları değiştirmek;
sana mı kaldı avukat?
kürd halkının ezilmişliği,
alevinin semâhı, cémi
birer birer yok edilirken etnik mozaiği
burası muz cumhuriyetidir;
haddini bil avukat.
burada keldani, nasturi destanları yakılır
alevi kültürü yok sayılır
“azınlık” mı dedin!
“hak-hukuk” mu dedin utanmayarak
gözünü dört duvarda açarsın avukat.
hastane kapısında ölene bakarak; sağlık sistemini,
babaya hırsızlık yaptırıp,
anneye sattıran etini
yoksulluğu,
çaresizliği
bir tokat gibi yüzlere çarpmak
sana mı kaldı avukat?
çöpten ekmek toplayan çocuklar
bedava ekmek sırasında ezilen kadınlar
açlıktan intihar eden insanlar…
“e..bütün bunları biz de biliyoruz”
vakt û zamanı gelince
onlar için de güzel şeyler yapılacek-cak
sen, devlet işine karışma avukat.
burada popülizmden başka izm yasak,
düşünce yasak,
yazmak, konuşmak yasak,
bütün bunlara karşı koyarak
sana mı kaldı memleketi kurtarmak?
Ruhi Su türkülerini pop-falancayla
Nazım şiirlerini filancayla unutturarak
yürüyor memleket yuvarlanarak,
tekere çomak sokma avukat.
devlet içindeki çeteleri saymazsak,
hortumlanan paraları
katledilen doğayı, hayvanları
gecekondulaşmayı, oy avcılığını
“aslında burası tek yer yaşanacak”
bunun kıymetini bil avukat.
daha şişirilecek göbek
doldurulacak cepler var,
şimdi kürdün, alevinin sırası değil
muz cumhuriyeti onlara da bakacak(!)
sabreden dervişi hatırla avukat.
düşünce özgürlüğü yok mu dedin?
“kuşları kelebekleri pekâlâ düşünebilirsin
ve bunları yazıp çizebilirsin rahat rahat”
burada haklar ve özgürlükler sınırsızdır(!)
çizmeden yukarı çıkmadan avukat.
yöneticilerin göremediklerini görmek
senin gözlerine mi kaldı?
tanrı sana üç maymundan biri olma fırsatını vermiş
inadına gönül gözlerini açarak
pişmiş aşa su katma avukat.
burası büyük muz cumhuriyetidir
sana mı kaldı memleketi kurtarmak?
kimine yağlı kurşun, kimine bomba
birçok aydına olduğu gibi
sana da soğuk zından,
demir parmaklık avukat.
Gürkal Gençay
31.Ekim.1997-İstanbul
(''Yarınları Tüketmek Dünden'' isimli kitaptan / Örtülü Yayınları-1999)
******************************************************************************
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/article.php? id=10266&archive_list=1&t=Yar%C4%B1nlar%C4%B1_t%C3%BCketmek...
http://taflandergisi.blogspot.com/2008_06_01_archive.html
İşbu Şiir Şairi Gürkal Gençay'ın Adına Kayıtlıdır. Kayıt Tescil No: 474660124876 / Tarih - Saat: 12.12.2006 / 12:48:00
**************************************************************************************
(Sayfa: 72 - 73 - 74)
Gürkal GençayKayıt Tarihi : 10.6.2006 22:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
* VİCDAN TUTSAK... Bir ses daha kısıldı. Vicdanı retçi Enver Aydemir belki de ilk defa klasikleşmiş İslâmcı algılayışın dışına çıkarak vicdani rette bulundu. Yaklaşık olarak iki yıl öncesinde böyle bir durumla karşılaşmıştık. Uzun bir süre İslâmcı medyada bu durum yer bulmuş akabinde Enver Aydemir bir kaç ay cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Mahkemesi sonuçlanan Enver Aydemir şimdi hukuki olmayan bir karar sonucunda tutuklanıp cezaevine kondu. Kimseden ses çıkmıyor yine. Taraf gazetesinin orta sayfasında yer alan haberi görünce geçmişte yaşanan süreç gözlerimin önüne geldi. Özgürlük için bir bedel ödenmesi gerekiyor. Enver Aydemir’in durumu bu olguyu en iyi karşılayacak davranış olsa gerek. Daha önce Mehmet Altan’ın konu ile ilgili yazmış olduğu yazıda Enver Aydemir’in durumuna dikkat çekmişti. Ancak kamuoyunda bu yazı yeterince gündeme gelmemişti. Hâlbuki Enver Aydemir’in durumu birçok açıdan ilgi duyulmayı hak ediyor. Günümüze kadar iman sahiplerinin inançlarına göre yaşamasına müsaade etmeyen devlet, yeri gelince de dinî öğeleri kullanarak insanları nasıl aldattığını içinde yaşadığımız zaman dilimi içinde birçok kez görmemize rağmen belki de ilk defa Müslüman bir şahsiyet olan Enver Aydemir’in davranışıyla somut bir sorgulayışın olduğunu görmekteyiz. İnsani değerlerin ön planda olduğu toplumda artık sorun teşkil etmeyen konular maalesef bizim gibi çakma demokrasinin olduğu bir ülkede insan hürriyetinin nasıl da bir anda yok edildiğinin bir örneğidir Enver Aydemir. Enver Aydemir’in en büyük talihsizliği Müslüman bir Kürt olmasından kaynaklanıyor şüphesiz. Enver Aydemir’in birçok kişiye örnek teşkil edeceğinden korkan devlet, onu cezalandırarak gözdağı vermiş oluyor. Gerek etnik kimliği, gerekse dinî kimliğinden dolayı yaşadıkları kendisine demokrasiyi örnek alan bir ülke için karanlık dolu bir sayfa olsa gerek. Vicdanları susmayan tüm insanların iradesi Enver Aydemir’in tutuklanmasıyla hapsedilmiş oldu. Enver Aydemir neden böyle bir eylemde bulundu peki? Bu sorunun cevabını babası şöyle dile getiriyor: “Enver eline silah almaya karşı olan biriydi. Eline silah almaya karşı çıkan, kalplerinde halen insanlık yaşatan tün vatanseverlerin, bu hukuksuzluğa dur demesi insani bir davranıştır. Bugün Enver Aydemir’in tutuklayıp cezaevine hapse atanlar, bu davranışlarıyla üstünde yaşadığımız topraklarda insan hakkının ne kadar da çabuk çiğnendiğinin bir örneğini sergilemekteler.” Vicdan tutsak... Tutsak olan bugün insanlıktır. Tüm yurttaşlar eğer hür birey olarak yaşamak istiyorlarsa, vicdanın tutsaklığına karşı çıkmalılar. Adaletin yerini bulması tüm vicdanlı insanların talebidir... Vicdan tutsak... Vicdanı olanların vicdanı tutsak ama olmayanların durumu ne olacak peki? Sanırım onlarda zamansız bir tutsaklığın tutukluları olarak kalacaklar. Bizde yaşadığımız süre içinde vicdanı olmayanları mahkûm edeceğiz bu adaletsizliklerine... Başkasının özgürlüğünü kısıtlayanlar ilk başta kendi özgürlüklülerini kısıtlamış olurlar. Onların kör kuyularına bir taş atalım mutlaka bir gün ses çıkacaktır. Hûseyin Palewî
![Gürkal Gençay](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/10/15-yarinlari-tuketmek-dunden-avukat.jpg)