gelen selahattin abi hanımı emine ablaydı beraber buyur ettim içeriye
selahattin abi babam gibi at arabacıydı emine abla bizim sokakta
bir kızı bir oğluyla yaşayan dul bir kadındı selahattin abinin eşi ölünce
babam annemle ikisinin evlenmelerine aracı olup yuva kurmalarını sağlamıştı
onlar nerdeyse iki güne bir mütemadiyen gelirdi bize zaten
sonra iki bardak çay içerler uyuklar uyuklar sonrada kalkıp evlerine giderlerdi
çok komik yaa aklıma geldikçe hala gülüyorum
babamla karşılıklı kalmamaya özen gösteriyorum ne olur ne olmaz diye
selahattin emmileri yolcu ettikten sonra doğru odama girdim yatağıma uzandım
kısa bir sessizlikten sonra bizimkiler hakımda konuşmaya başladılar bile
hiç bir şeyi sektirmeden anlattı kadın, fazlası var eksiği yok,
babamda dayımın yanına geldiğini söylüyordu helal olsun dayıma dedim
sözünün eriymiş, benim aslan yürekli yiğit dayım, beni nasıl gördüyse öyle anlatmış
böylelikle benimde fatma anama verdiğim ifade doğrulanmış
benim yalancı deyil dürüst olduğum ortaya çıkmış oluyordu
canım dayımın sayesinde huzurlu bir uyku çektim sabah olup uyandığımda
korku ve panikten kurtulmanın huzuruyla kuşlar gibi özgür hissettim kendimi
okuluma gitmek üzere hazırlandım zaten tatile dört gün kalmıştı
annem kahvaltıyı hazırlamış babam aşağıya inmiş atını dışarı bahçedeki
dut ağacına bağlamaya çalışıyordu babama yakınlaşmak için fırsat kolluyordum
yanına bahçeye indim bana doğru döndü şöyle gülümseyerek baktı
aynı şekilde babama karşılık verdim yanıma yaklaştı eliyle başımı okşadı
sonra cebinden beş lira çıkardı avucuma bıraktı teşekkür ettim
beş lira bir çocuk için hatırı sayılır bir paraydı çok sevinmiştim
babam beni herkesin içinde sevmezdi parada verirse belli etmeden gizli gibi verirdi
kahvaltıyı yaptıktan sonra okuluma doğru yola çıktım yolda giderken
sınıf arkadaşlarım dün niye okula gelmediğimi soruyorlar
uzakta dayımlarda kaldığımı söyledim
öğretmen beni sormuş ama fazla üstelememiş
zaten derslerde boş geçiyormuş karne hazırlığında dolayı
sergentepe ilkokulunda üç mahallenin çocukları bir arada okuyorduk
nerdeyse her çocuk birbirini tanır kim kimin çocuğu olduğunu bilirdi
o zamanlar insanlar daha sosyaldi
herkes birbirine elinden gelen iyiliği esirgemezdi
komşu kadınlarını kendi anamız gibi bilir hem sever hem hürmet ederdik
onlarda bizi evlatları gibi görür misliyle karşılık verirlerdi
bir iş buyurduklari vakit onu emir telakki eder hiç itiraz etmeden yapardık
şimdilerde insanlar kapı komşusunu tanımaz olmuş kimin ne olduğu belli deyil
ne selam kaldı ne kelam o günleri çok arıyor hatırlıyor anıyor ve özlüyorum
bir daha asla o günlere dönemeyeceğimin üzüntüsüyle yaşıyorum
oklumuzun bahçesinde öğrenciler nizami bir biçimde toplandık
andımızı okuyup sınıflarımıza dagıldık az sonra pınar öğretmenimiz sınıfa girdi
günaydın çocuklar sağol dedikten sonra öğretmenim gözleriye sınıfı tarıyor
gözleri bir ok gibi saplandı bana şeref sen dün yoktun hayırdır
niye gelmedin hastamıydın, hayır öğretmenim pazar günü dayımlara gitmiştim
onlarda kaldım, evleri buraya çok uzaktı pazartesi okula yetişemedim
böyle mazeretmi olur suçlusun, geç tahtaya, tek ayak üstünde tenefüs zili çalıncaya kadar ceza verdi.
o gün önemli bir ders görmedik dersimiz sohbet niteliğinde geçti
birde öğretmenimiz bize önemli bir müjde verdi kimse sınıfta kalmıyor
Kayıt Tarihi : 22.3.2017 18:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!