Dilimize dil katmalar yıllar önce başladı...
Dağarcıklar tıklım tıklım, ben dilimi ararım!
Bağrımıza bastığımız hemen bir dil aşladı!
Hecelerim iki büklüm, ben dilimi ararım...
Her milletin dili ana, benim dilim bir yana!
Kabile dilleri bile dil oldu anlayana...
Yollarımız burada ayrılıyor,
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
Devamını Oku
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
yüreğine sağlık dost.... güzel şiirdi....kutlarım
Benim dilim dünyadaki dillerin en üstüdür!
Türkçe benim ağzımda ki anamın ak sütüdür!
Sömürgecilerin dili kır kafamda ütüdür...
Oğlum, kızım, ak pürçeklim, ben dilimi ararım...
Ne yazık...Bu güzel dili gelen vurdu giden kopardı...Ama o tüm haşmetiyle yine de ayakta ...Mükemmeldi hocam,tebriklerimle...
Türkçe öğretmeniyim, Türkçe öğretmeni inceliğinde, ruhunda, özeninde bir şiri yazmışsınız.. Kitaplara rahatlıkla girebilir.. Konu sekiz dörtlükle, her yönüyle anlatılmış.. Tebrik ediyorum.. Saygılar sunuyorum..
İnsanın ayırt edici vasvı,millet olmanın ilk şartı dildir.Anadilinin önemi, değeri, korunması ve zenginleştirilmesi çalışmalarıyla ilgili iki deneme de ben yazdım yani bu konuyu çok önemsiyorum, size de duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Saygıyla...
Kimden : Dilaver Avgören (Bay)
Kime : halilşakir
Tarih : 13.08.2012 14:29 (GMT +2:00)
Konu : Yn: BEN DİLİMİ ARARIM..........YENİ ŞİİR
En önemli milli değerlerimizden birisi dilimiz, yüreğinize sağlık...
Çok başarılı ve çok güzel, yerinde bir çalışma... Ancak her canlıda olduğu gibi, dünya dillerinde de doğma, büyüme ve ölüm söz konusudur. Yaşamları boyunca dillerimiz iki temelden etkilenir. Birincisi yönetimlerin 'resmi' dil olarak kullandıkları uygulama biçimi, ikincisiyse o dilin ilişki kurduğu diğer dillerden etkilenmesi. Günümüzde dünyada, saf, arı, öz ve sürekli benliğini muhafaza eden dil yoktur. Türk dili yabancı dillerden sözcükler almışlar ama onlara da birçok kendi sözcüğünü aktarmışlardır. Kısa bir örnek: Reaal Madrit'in Türk asıllı Alman yurttaşı futbolcusu Mesut Özil, maç bouyunca dil alışkanlığı olarak hep Türkçe küfürler ede; ister ki, bu küfürleri başkaları anlamasın. Ağız alışkanlığı olarak da en çok 'has...ir be' sözünü kullanır. Yanındaki Alman asıllı arkadaşları da bunu Almanca'ya 'çok yazık oldu' şeklinde dönüştürürler. Diller, asıl değerlerini ulusların düşünme yapılarıyla bulmaktadır. Mevlana Farsça düşünüp ( ana dili Farsça'dır) Mesnevi'sini Türkçe Yazamazdı... Kutluyor, başarılar diliyorum...Tam puan.. Sevgiler, başarılar.
Üstadım,
Şiirinizi ilgiyle okudum.Gerek gündelik yaşamımda ve gerekse meslek yaşamımda önemsediğim,bir ölçüde uzmanlık alanıma giren dilimiz Türkçe konusunda didaktik yoğunlu bu güzel şiirinizi taşımışsınız sayfaya.
Sağ olunuz.
Ben de yaklaşık beş yıl önce yazdığım bir kroniği paylaşmak için sayfanızda sunmak istiyorum.
Elit özeninizi kutluyorum Efendim.
Erdemle.
....................
Değinmeler * Dilimiz Türkçe Üzerine *
Türk Ulusunun bir bireyi olmaktan övünç duyuyorum.Bilincimize düşen o ortaya çıkışla başlayan yolculuk, yüzyıllar içinden geçerek sonsuzlukta yol alıyor.Dileğim o ki,yüzylıllar sonrasındaki kuşaklarımız da benim gibi sevinçler yaşayacaklar ve yaşadıklarını dillendireceklerdir.
Bizim diğer uluslardan ayrık tutan bambaşka özelliklerimiz vardır.Bu özelliklerimizin temelinde ''sahiplenme duygusu'' yatmaktadır.
Tarihte hiçbir ulus kendine ait olan bir şeyi bizim kadar sahiplenme duyarlılığı içinde olamamıştır.işte bundan dolayı köklerimizden kopamıyoruz ve işte bundan dolayı kıskanılıyoruz.
Sahiplendiğimiz değerlerimizden bir de dilimiz Türkçe'dir.
Bu dil,damarında kendi kanımızın dolaştığını kavrayan ve onu yaşatma bilincinde olan ilk atamızdan başlayarak günümüze ulaşmıştır.Bu bir akıştır durdululması dahi düşünülemeyecek olan.Doğal ki her akışta olduğu gibi dilimizin de özünde arınma ve durulma vardır.Bu olacaktır.
Dilimizin kendi kimliğini,özgün yapısını koruyor olması kolay bir olgu değildir.
Çeşitli kültürlerin harmanlandığı,uluslararası iletişimin,sanayileşme uğraşlarının başdöndürdüğü bir ivme kazandığı son iki asrı düşünürsek eğer bunu daha da kolaylıkla algılayabiliriz.
Bir dilin kendi özünü koruyabilmesi,direncine bağlıdır.
Kendisine yabancı olan her ''ses birliğini'' yapısına almamalıdır.
Olayı dilbilim mantığında değerlendirdiğimizde bu sonuca ulaşıyoruz.
Öz Türkçe'ye yönelişten yanayım.Böyle olmakla beraber,kaynağını bize ait bir 'tabana'' yani kök/gövde ikilisine dayandırmayan bütün yapılandırmaları da reddediyorum.Kök konusunda bizi bağlayan temel yapıtlarımız sapasağlam durmaktadır.Bu alanda salt '' Dîvâni Lugâti’t-Türk’ü'' esas almak bile yeterlidir.
Kurtuluş ve kuruluş yıllarının hemen ardından yaşama geçirilmeye başlanan değişim/dönüşüm hareketinde dilimize önceliğin verilmesi rastlantı değildir.Bu konuda Büyük Önder Atatürk 'ün değişik özdeyişlerini ve saygın uğraşlarını burada yinelemeye gerek duymuyorum.
Dil ile düşünebiliyoruz.Düşüncelerimizi en yetkin anlatım aracımız dille kuşaktan kuşağa aktarıyoruz ve bu aktarışla kültürümüzü de canlı tutuyoruz., insandan insana düşünceleri ulaştırma aracı olan olan dil, her türlü kültür yoğunluklarının da temelini oluşturuyor. Ünlü dil bilimcilere göre yalnız kendi dillerinde ilerleme yapabilen uluslar gerçek birer kültürün yaratıcısı olabilmektedirler.. Ayrıca, bir toplumda sosyal yapıyı şekillendiren bütün değerler, dil dağarcığına aktarıldığı için bir ulusun kültürel birikimleri,kazanımları kendi dilinde yaşamaktadır. Bu ortak değerler, bir kuşaktan ötekine ancak dil yolu ile geçirilebildiği için, dil aynı zamanda bir kültür taşıyıcısıdır.
Dilimiz Türkçe anlaşılır olduğu sürece kendi kültürümüz de kimliğini koruyacaktır.Doğu ve Batı kaynaklardan Türkçe'mizin yapısına girerek ''kendimizdenmiş gibi görülen/sanılan'' ve nedeni kavranamayan bir aşağılık güdüsüyle sahiplenilen bütün yabancı sözcüklerin,eklerin,dilimizdeki egemenliğine son verilmelidir.
Bu süreçten geçiyoruz şimdi.
Konu,filoloji'ye doğrudan ilintili olduğu için derinlemesine tartışılması gerekir.Bu kısıtlı koşullarda tartışmak elbette olanaklı değildir.
Sözlerimi Fazıl Hüsnü DAĞLARCA'nın dizeleriyle sonlandırıyorum:
''Unutmuşum ana demesini bile, / öykünmüşüm türküsünü ellerin /
Ağzıma bir kara düşmüş bağışla beni, / Türkçem, benim ses bayrağım.'
03 Ocak 2008
Necdet Arslan
bu gidişle sanırım devletin yeniden bir dil yapılanmasına dil reformuna gitmesi gerekli.. her şeyden önce herkesin günde kaç kere görüp beynine kazıdığı o tabelalar Türkçeleştirilmeli....hele hele canım dilimiz de sesli harfler atılıp kısaltılmıyor mu en çokta ona yanıyor üzülüyorum.. ne kadar değerli bir konuya el atmışsınız Halil hocam, elinize 'dilinize' sağlık.. duyarlı yürek bu işte, kutlarım..
Harika calışmanızı antolojime aldım tam puanımı bırakdım selam ve saygılarımı sunuyorum
Ben de ararım Ustam, ben de ararım dilimi... Kesseler dilimden, yine Türkçe çıkar, Türkçe akar içimden..
Bu kadar da olmaz ki? Bir dile bu kadar da yabancı dil karışmaz ki?
Gitisinler bir defacık olsun Oktay Sinanoğlu'nu okusunlar... Kazim Mirşan'ı okusunlar.. Ne diyorlar Türkçe için... Elin ecnebisi biliyor ama.. Bizim 'sözde aydınlar' bilmiyor dilimin kıymetini! 'En az, 15 bin yıllık geçmişe var' diyor Kazim Mirşan... Neden diyor, bir kulak veren çıkmaz mı?
İçim yanık Ustam... Neler yazarım da... Sayfa yetmez...
Kutlarım duyarlı şahsınızı Halil Bey, Dostum...
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta