A/...
Sahici adı her ne ise unuttum
Köylük yerde Kazimmi derdik biz ona.
boyu ince ve yaralı bir iğde dalı misali uzun
ama kaderi yedi cüceden biriydi sanki.
kahküller döşenirdi bin bir özenle
erken çizilmiş alnına köy bebelerinin.
bir mavi ve aynalı bavulu vardı tahtadan
ve sahtiyan kösüresi yarı kör usturasının
eli gibi, kolu gibi, hatta yüreği gibi
sanki kendinden bir parçaydı.
sofrada baş yemeği tekti Kazimmimizin
tek ve yağda pişmiş yumurtaydı.
kazimmi derdi saçlı, saçsız herkes ona
berberlik olan mesleğinde ustalığı ortaydı.
B/...
kazimmi derdik biz göbeller de ona.
gahi öne düşerdi utangaç saçlarımız
gahi sol yana onun yaba gibi ellerinin altında.
“Karga kekili” modeli biz çocuklar içindi
Büyükler içinse hep üç numaraydı yerel moda.
kazimmi derdi kimi komik anıları da ona.
Kazimmi “Dön kıçını pis karı...” diye başladımıydı
Hepimiz yutkunur ve susardık
Saç örgüsü bulutlara türkü yakan dudağı
İş üstünde bile işlerdi durmadan onun.
tarihini yazardı haki asker kışlalarının.
Bir çavuş arkadaşından söz ederdi
“Allah’ına kadar Adanalı…”
Bir de parolayı anımsayamayan geceleyin
Omzu dört yıldızlı uyurgezer komutanından.
Yetmezdi ve “Anlat hele Kazimmi.” derdik biz ona
bir şıklatırdı konunun girizgahı olarak
cephede mavzer sanıp perma marka makasını.
bir de kışlasındaymış gibi o an Sarıkamış’ın
selam ve hazrol dururdu çakı gibi asker anılarına.
ulu yaşına rağmen gencecik yürekliydi Kazimmi
ve gönlü hala gezde, gözde, arpacıktaydı.
Haftalık saç kesimi nöbetinde gelirdi bize.
Tekdüze yaşamında sevdiği bir işi,
bir tıpkı kendisine benzeyen karısı
Ve bir de yağda pişmiş yumurtaydı.
Rus Zaza’sıydı bıçkısının unutulan adresi
usturası markasız, kaba ve su verilmemiş çelikti.
Delikti kulağı köyde pişen her aş hususunda
Kimin ocağında kavrulmuş un hellesi pişti
Hangi horanta yağsız yedi o akşam sütlaşı
Veya kim kime ne dedi, hepsini bilirdi.
kazimmi derdi her traşlı baş ona
rus zaza’sı dinine ve imanına kadar kör
nankördü ona göre bütün kafası keller
traşını sormayın canlar
Oldukça acıcaydı.
Daha bu gün gibi belleğimizde
Saçlarımızın kesekli tarlalardan
Arpa kökleri gibi yolunuşunun dayanılmaz acısı
Ve tıraş boyu akıttığımız istem dışı gözyaşı.
C/...
kazimmi derdi her kirli traşlı yüz ona
Odaların ortalığındaki hayali tarlalara kıl ekerdi
Yanağına kırmızı pamuk herkesin.
kazimmi derdik biz ve tüm bıyıklar ona.
boyu ince ve uzun ama kısmeti kısacıktı.
kim ki kestirecekti accık ucundan
ya da söktürecekti dipteki çürük azısını
veya ilk tıraşını olacaktı
mutlaka ona uğrayacaktı.
bıyığın palası ondan sorulurdu.
Kelebeği, börtüsü böceği ondan.
o boşaltırdı bir ustura darbesiyle ortasını
iki yandan sarkık ortasyalı Camoka’yı.
Dudak üstünün bir parmak basımı Hitler biçimi
ya da üst dudağın su içimi...
kazimmi derdi burun altları bile ona
yalnızca traştandı geçimi.
D/...
Kazimmi düştü karlı bir günde toprağa.
makas düştü, düştü zaza ve kör ustura...
ak karlara kızıl kan düştü.
buhurlandı pınarlar tuzlu gözyaşı düştü.
direndi kırçıl sakalları komşuların.
O an öksüz kalan kahküller ağlamada.
her harmanda alırdı hakkını.
kendi de düştü toprağa
o yıl alamadığı yarım kalan hakkı da...
kazimmi derdi mevsimler ve harman yerleri ona.
gözü yaşlı, un çuvalı boş
ve şaşkın ve yapayalnız iki oğul ile
kocamış bir kadın bıraktı arkada...
***
Kazimmi şiirinin meraklısına dipnot:
Kazimmi çocukluğumdan anımsadığım upuzun bir berberdi. Adı Kazım Atak’tı. Lakabı Pancar’ın Kazim’dı. Pancar yakıştırması renginin kırmızılığından mı yoksa anasının adının Pancar oluşundan mı geliyordu bilmiyorum. Ama küçük kardeşi de Pancar’ın Bekir adında biriydi. Yoksul bir ailenin büyük temsilcisiydi. Arazide bir karış bile toprakları yoktu sanırım. Hayatı boyunca köyünün berberliğini yapmıştı. Bu arada diş çekimi de onun ilgi alanı içindeydi. Çocukluğumda derin bir yer tutan anamın diş çekimini de o yapmıştı. Uyuşturma gibi bir şeyi bildiği yoktu rahmetlinin. Anam acılar içinde dakikalarca inlemişti. Ama Kazimmi aldırmamış ve kanırta kanırta çekmişti çürük azıyı. Ne deyim ellerine sağlık Kazimmi. Komik ve hoşsohbet biriydi. Onun anılarından süzülerek darbımesel olmuş “Dön kıçını pis karı ve sahurun ilk gününde karıyı kaşağıladım.” sözleri köyünde hala anımsanmakta. Hatta yerel bir deyim olarak kullanılmaktadır. Sanırım yetmişli yılların birinde, bir karlı kış günü göçtü berberimiz. Şimdi ardından bir Fatiha bekliyordur sanırım.
Kayıt Tarihi : 7.1.2006 21:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Yozgat](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/01/07/12-bir-adam-muzesi-sureti-kazimmi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!