113766 araştırmacısından Kesit 3

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

113766 araştırmacısından Kesit 3

ga
gaa ekrandaki yüz ve kısaya karar (yin ve yang’ın sınırlarında)
-

Ga
Ne kadar deliysen o kadar delisin; hayata zaman var mı, yaşamaktan hayatı.

Tüm çevresi aydınlandığında, ayıldı. Tekrar labirentin içindeydi; fakat şimşekler artık yoktu, ne de ardındaki düzeneklerin orda kaldığını sezgileyebiliyordu.

Bir şeyi yaratmak ya da oluşturmak diyelim, o bir şeyi kendinden çalmaktı belki de; ama gene labirent’te oluşunu nasıl açıklayabilirdi?
Önünde çeşit çeşit kapı oluşmuştu, ışıktan zor bakan gözlerinden görebildi. Labirent hareketlenmiş ve her bir koridoru kapılar halinde önüne sıralamıştı; ‘herhalde gözlerimi oğuştururken…’ diye düşündü, hala…

Karanlıktan ışık çıkaranları düşündü bir an: Kimi karanlıktan ışık çıkarır ve gene karanlıktadır. kimi bunu başarır gene ve ama mutluluğa ulaşır; kimi, karanlıktan ışık çıkarır ve gene karanlıktadır ama bilincini iyiye yorar. Bir de karanlık perdesi ardında olanlar vardır ki, karanlığı açmaya öyle ya da böyle hiç girişmemişlerdir bile.
Bunları düşündüğü için sola seğirtti ve ordan üçüncü kapıya yöneldi –anlık ve ama başarılı diyebileceği 3. düşüncesine.

Heyecanla sayacı kontrol ettiğinde beş dakika geçmiş olduğunu anladı. Beş Dakka, ne çok kısa ne de uzun. Kesin değerleri sonra da kontrol edebilirdi; hemen Ronolon’u aramalıydı. Onun neden kendisine eskiden bu işlerin içinde olduğuna dair söylemediği, söylemedikleri de önemsizdi; bu bilgiler gezegenine gitmeli, herkes bundan faydalanmalıydı ve daha sonra.
Çeşitlilikler içinden çeşitliliklerle bağ kuruyoruz ve bu bize ilginç geliyor Ve ama sonra Tanrı’nın ötesini düşünürsek ki anlamsızca tuhaf, sadece bir kapı bulabilirsek; bu gene Tanrı’nın olduğu yerdedir ve her şey ihtiva edilir. Yok olan nedir?
Sanal parçacıklarla oluşturulan kuvvetler iletişiminin, hem de buna en uzaktaki bir tek atomun bize bir çekim etkisi olabileceği oranı üzerinden; bu labirent onun sanal dünyası olmuş olsa, sanal olması için de bir şeyi sanallaştırmak değildi bu. Zamanın gidişinde, ilerleyişinde, niyetin önemine inanırdı; ve ötesinde, iyi çeşidinin…
Hareketlendirdi bacaklarını ve o soldan üçüncü kapıdan girdi. Girdiği an tüm etraf göstermez kor ışık söndü. Teçhizatlarının ve masaların arasında yine laboratuvarındaydı.

İlginçtir ki bu zaman boyunca, 3. kapıya yönelişten sonra sayacı kontrol ettiğini ve bundan sonra gene laboratuarında belirdiğini anlayamamıştı; ama anlamadığı üstünde de kendisinde farkındalık yaratamadı çünkü bunu düşünemedi, bu aklına gelmemişti. ‘Bu çelişkili zamansal-durumları, zaman çekmecelerinden geçtiğinin bir ispatı mı? ’ akla gelerek ihtimalledi tam da o an, ve acaba doğru kapıyı seçtiği için mi olmuştu üstüne üstlük?

Ekrandan sekreterler hemen Ronolon’a bağlayacaklardı ama bu sefer tam da toplantıda yakalamıştı, ya da yakalanan o oldu da…:
-Ronolon Bakı toplantıda. Çıkınca sizle iletişime geçecektir…
İletişimi kesiyorken, ağır ağır fakat seriden birleşen o zerrelerle ekranda bir yüz belirdi…

Gaa.
-Ronolon sana inanmayacaktır, çünkü o biliyor; sen de…
Bu bildiğiniz kırıntılar sizinle iletişim halinde ve ama o ve sen farklısınız. Bilse de inanmayacaktır, ve özellikle de başarabildiğine…

-Kesintisiz enerji kaynağı. Sen, hafızanı kaybetmiş olabilirdin ancak karanlığın içinde gözlerini kapadığında gözlerin açıldı ve bu zaman zarfından sonraki aydınlıkla buluştuğunda da …

Şaşkınca dinliyordu Sera. Bu ses, yüksek enerji kapısı’ndan sunni labirentte geçerkenki duyduğu o sese pek de benzemiyordu ancak uzaktan bir yakınlık olabilirdi. Bir tuhaf oldu…

-Neden inanmayacaktır? Sen de kimsin, ne demek istiyorsun; !
Yanıtıyla birlikte sertçe kapadı ekran kapağı… Bir daha onu açmak istemeyecek kabilinden, istençle kırılganlık arasında kalacaktı; Ronolon arasa bile. Hem ürpermiş, ayrıca da başka insanlara bu haberi uçurma faydacıl endişesinin getirdiği saf mutluluğun bu ekranda konuşan o hayaletsi ihtiyar suratın dudakları arasında Ronolon’a yansıtılışıyla aldığı şekilden bir yüksek-havalar-kartalı haline dönüşmesinden kendinin …….. vs.

Açmakla açmamak arasında, gidip odada biraz müzik dinledi, saatlerce; önce sonuna kadar açtı sesi, sonra indirdi en aza da öyle dinledi. Sesin en tepede olduğu o ilk zamanlarda gözleri de kirişteydi, varma kirişi; biri gelecek ya da gidecek mi kabus endişesi…
*

Dünyaya bir gezi tertiplemeye karar verdiğinde kendine hala tam gelememişti.
Bu sefer gitmekten en çok sevineceği o kalabalık buruk insan selinin günlük curcuna içinde onlarla yüzyılları aşmış olduğu aklına gelince bu konuda kendi insanlarının milit yol katetmemiş olabileceklerini anladı. Yüzey koşturmacasında o metalik şeritlerden tüm gün boyu durmadan akan hareketsiz insanlar seli, yeryüzü ve yer dibi kanal evleri boyunca ve kendi içsellerinde ordan oraya …
Kendileri onlarla ölçüldüğünde durum buysa; tabi ki, dünya gezegeninde de geçerliydi bu. Gelişmiş milletler hala diğerlerini hakir görmekteydi…
Bu olaylar Sera’ya gene göreliliği anımsattıysa da, sanki bu sefer hafızasını dingin tutmak için her zamankinden başka karışımlar da araması gerektiği bilincindeydi. Yani aramak zaten vardı, üstüne sadece bir de ekstra.sı eklendi. ‘Kaynağa güveniyorsak, Demek hafıza hala hafıza.’ diye düşündü; görelilik de her şeye rağmen…
‘Belki de günü geldiğinde bitmek için oradadır kozmolojik sabit, aether; esir de çekime karşı bir itici güçse eğer.’…
Sonra bu iki şeyin, etherle kozmolojik sabit’in de eşit olması halinde -ki aslında öyle biliniyordu, ya da bu bakılmaya bile gerek duyulmamıştı- hala araştırılacak bir şey kalacağını deneyimledi; çünkü sarf çekim olacak olsa ki öyle veya böyle içe göçüş tasdiklenecek demekse, kendisinin de ölüme geçmişliği kanıtlanıyordu. (Ya peki o kapıdan geçmek bir şey yapmış olmaksa ki öyle, hele ki bir de o ses; bu şeyin adına nasıl ölüm denirdi?) Bu şeylerin de kendisiyle çelişmek olup olmadığı konusunda kararsız kalınca, biraz oturdu…

Ulaşabileceği kadar henüz gitmemişti.
Bunu anlamak.sa bir yılgınlık belirtisi olsa buraya gelince biraz soluklanmayacağını kendi de biliyordu.
Biten hiçbir şey yoktu ve hep yeni baştan başlayan farkedilense biraz da zamansızlıktan demli olmalıydı…

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 17.10.2007 13:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


- F bölümünün bikaç paragrafı kağıda geçirdiğim aklıma gelen notlardan.. Ather hk. elektromanyetik dalgalarin boslukta yayilmalarini aciklamak icin boslugu doldurdugu kabul edilen hayali madde.. orjinal adi bu oldugu halde turkce'ye 300 farkli sekilde cevrilmistir.. eksisozluk

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça