1/…
Eh işte!
Şükür ki buradayız…
Son nebinin yaşadığı tozlu topraklardayız,
Yol üstünde üç mantar misali mühim kent:
Bir: Sıcak ve kutlu belde annemiz Mekke...
İki: Serin hurmalıklarıyla aydınlık Medine şehri...
Ve üç: Kara taşlı yapılarıyla Taif kalesi...
Lalesi pörsük, gülü çiğe hasret bir iklimdeyiz,
Ama yine de şükür ki buralardayız…
Son nebinin yaşadığı şehirlilerle beraberiz,
Vakit ikindi,
Yoldayız şimdi.
2/:
Ya ahi!
Hicaz’ın ortasında, bir vadi…
Vadide bir göz bebeği karası,
Yüreğinde siyah donlu bir yapı,
Ve o yapıyı barındıran bir şehir,
Burası kentlerin anası kutsal Mekke...
Kıvrım kıvrım bir vadide,
Sayın ki uzanıp yatmış bir adam sağ yanının üstüne.
Arkasına ve önüne kara taşlı dağları dizmiş.
Üzerine gerip mavi ve duru gökten bir çadır,
Kutlu parmağıyla kumlara nurlu bir resim çizmiş...
3/:
Eyva ya ayni,
Bilir misin bu şehri,
Yani aydınlık kent Yesrib,
Ya da serin bir serap, Medine şehri,
Ellerine boz bulanık kına yakmış bir gelin...
Seyrek çiçekli eteğini sere serpe yaymış engin ovaya,
Hırçın hurmalara kızların tatlı ve buğulu dili sinmiş,
Kanadı sırmalı keklikler konmuş serin kuyuların başına,
Sarı sıcakta sulanmaya karacalar inmiş güven içinde,
Bir emin ve aydınlık şehir ki bu Medine,
Değişilmez binlerce emsalsiz pırlantaya,
Ya da dünyaya...
4/:
Ve şehirlerden bir şehir Taif...
Taş…
Telaş…
Ve Canhıraş bir devinim.
Dili varmıyor insanın söylemeye,
Ve kalemi yazmaya…
Taif’in tarihinde bir kara delik,
Ne bir gölgelik,
Ya da sıcağa yanık bir Habbaş,
Yani Ninovalı arkadaş…
Yazılası tek konu,
Onu hayırla yad ederken bu ümmet,
Selamet bir bağda üzüm tanesi,
Yedi yürek mavisi…
*
Kayıt Tarihi : 2.12.2011 09:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!