10 SND+ Onu Beklerken Şiiri - Ahmet Yozgat

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

10 SND+ Onu Beklerken

Ben, ırakta bir tozlu çölüm ki dümdüz,
Bu yanım çangıllı deve, öteki yanım kaba Bedevi,
Her karışım boydan boya sert mizaçlı Arapın evi…
Burada vakit henüz güpegündüz…
Ama her anım zifiri karanlık, sanki katran sıvısı,
Üzerimde gezinen şu arsız insanlığın sınırsız hırsı,
Zulme dönüşmüş, bedenimde kıyıcılık diz boyu…
Dedim ya; zaman gece yarısı, ki abanoz gibi sert ve kopkoyu,
Zorbalık burada sıradan iş yani Arapın en eski huyu…
*
Ben çölde bir hurma ağacıyım ki upuzun,
Ortasındayım sayın ki alazlı ateşin ve kutupta buzun.
Yukarılardan hurma hurma bakıyorum engine,
Nedenine aklım ermiyor altımda yaşananların.
Tüm Cezire, kapkara katran sıvısına bulanmış gibi,
Her ağacın dibi mezbaha kızıllığında,
Kanım donmada kızını kumlara gömen babanın hınzırlığında…
Çevrem kalın ve göz yakan bir sisle sarmalanmış,
Dört bir yanda kurbanlar debelenmede,
Ki onlar kendi kanlarıyla kınalanmış.
Her yerde bir başka zakkum ağacı boy atmada,
Her gölgelikte bir azgın zulümkâr zorba yatmada,
Her alanda bir başka ezinç ile yaşamada insanlık,
Eski huyu, bu davranış nankör insanoğlunun,
Oğluna dedesinden miras, babadan kalık,
Bir bakıma bütün tarihi onun...
*
Ben, çölde bir kitap sayfasıyım,
Kadim tarihin ortası, insanlığın yüz karasıyım…
Gezinirim dalga dalga rüzgâra kapılarak çölün derununda,
Cezirenin her yanında yazılacak o kadar çok şey var ki,
Sayın ki, en bereketli devrimi yaşamaktayım.
Mesela, şimdi bir kadim kentteyim,
Adı Mekke mi desem, Yesrib mi yoksa, ya da Taif?
Naif bir adam, Şam yolunda kervanını sürmede,
Kalp gözü açık, tüm olan biteni ayan beyan görmede…
Tabii ki üzülmede…
Dedim ya; ben, çölde bir kitap sayfasıyım,
Kadim tarihin ortası, insanlığın yüz karasıyım…
Şimdi, hemcinslerimin arlanarak yazdığı devr-i esveddeyim,
Evet! Ne yazık ki, en zulumat-ı kesretteyim.
Bu kara devrin adı mı ne?
Yazmaya utanırım kendi kendime…
Tabii ki Cahiliyet Devri ya da Devr-i Cahiliye,
Bu devirde adamlık kuma saplanmış!
Kervan hakeza; gidemez ne öteye, ne de beriye …
Herkesin deliye döndüğü bir devirdeyiz işte,
Deliliğin övüldüğü,
Aklın ve akıllının öldürüldüğü,
İnsanlığın kendi kuyusunu kazdığı zaman dilimi...
Bu bir kara huruçtur ki tarif-i zaman, gerisin geriye…
Keşke ben de gelmez olsaydım, bu devre ve bu ülkeye,
Mazlumu yeren ve yücelten zalimi…
Zulmün sağnak sağnak yağdığı el Cezireye…
*
Bense, çölde bir ebabil kuşuyum,
Uçarım Şamdan Yemene; Yemenden Şama…
Ama arada bir Yesrib evlerinin saçaklarına konarım.
Veyahutta Mekkede, Kara Dolu Evin etrafında dolanırım.
Tıpkı çöl kadar, hurma kadar hatta tarih yaprağı gibiyim,
Bilgi sahibiyim onlar kadar ülkenin ahvalinden.
Kimin elinden kan damlar?
Kimin kafasında dolanır cinler, şeytanlar?
Hisseder de hayıflanırım…
Yalnızca Hicazda ve Necidde mi bunca ihanet?
Değil elbet!
Develerin ve devecilerin dolaştığı çölde mi katran kazanı?
Hoyrat eller sayfa sayfa yakmada hakikati yazanı…
Sadece ıssız vahalarda mı boy atmada kemlik ağacı?
Pek çok diyarda şimdi şeker acı, acı ise dehşetli zehir;
Ne köy köy burada, ne şehir şehir…
Bunca zorbalık, değil sadece Cezireyi Arap’da...
O zamanki dünya bir uçtan diğer uca,
Benzeri kötülükleri an be an yaşamakta,
Rüzgar dört bir yandan zulüm haberleri taşımakta...
*
Ben de, çölde bir ayak iziyim,
Döner dururum kumlar ve kumullar arasında,
Suretlerin akında, karasında bir umutsuzluk resmi,
İsmi çoktan unutulmuş en son gelen masiva atlısının,
Bu nedenle zavallı beşer şaşkın,
Ademoğlu, etrafına boş gözlerle bakmada,
Derelerden oluk oluk kan ve kir akmada…
Eyvah ki eyvah!
Vah vah! Yazık ki, bütün insanlık ateşler içinde,
Sokaklar, caddeler cehennemi yaşamada en koygun biçimde,
Cehalet tandırında cayır cayır yanmada insanoğlu,
Yüreği silme acı dolu, gözleri ise kan ve yaş,
Tükenmede Ademden kalan ademlik yavaş yavaş…
Hemen her yerde merhamet yoksulu bocurgatlar kurulmuş,
Birer birer burulmuş aydınlığa hasret körpe beyinler…
Buram buram acılar, harman olup savrulmada,
Mengenelerde zavallı yürekler, habire daralmada.
Ve gözleri kanla karışık yaşlı mazlumlar ağlamada çaresiz,
Kimsesiz, itilip kakılanlar acilen bir kurtarıcı beklemede:
Paslı diller; “Nerede O, O nerede? ” diye diye inlemede...
*
Bense çölde bir umudun adıyım,
Bedevinin elinde dua, medeninin dilinde Amin!
Demin bir kervan geçti ya şu tozlu yoldan,
Ondan sağılan bir ışık şakaklarımıza çavarken,
Hani güneş doğarken insanın gözleri kamaşır ya,
Ya da bebekler nice sonra annelerine kavuşur ya…
Ona benzer bir duygu yayıldı Şam ile Yemen arasına.
Bir ışık alınlara, bir ışıldak gözlerin karasına…
Çocukların mazlum elleri açık olmasa da semaya doğru,
Şimdi yürekleri acılar içinde ama ümitle seslenmedeler:
Nerdesin? Artık gelsene ey Son Nebi!
Kurtar artık şu mazlum öksüzleri ve zavallı yetimleri,
Yani kurtar artık bizleri...
*

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 8.12.2011 12:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat