1a/:
Çöllerin koynunda uyuyan adam duy beni.
Kefeni yırt.
'Hu! ' de ve kapaklan...
Ya Yakhya! ...
Aryanice'ye benzeyen bir dilde okunur şiirimizin kriptosu. Başka lisanı unut. Bil ki... Yamalı bohçalar kahininin zamanında Kimmerya dulları Tahrani'ce yerine genellikle benim dilimi konuşurlardı. Şiir söyler ve cumbalardan bakışırlardı süzüm süzüm. Bekleşirlerdi gecenin yorgan altında. Mırıl mırıl dilleri kadim bir yazgıya bata çıka ilerlerdi. Sonra geldiği yönü unuturlardı. Ya Yakhya, neden işaret koymadın karanlıkların koynuna? Ve neden oymadın ışığın gözesini? Sıyırmadın neden soğuyan küllerini mağma diyarının? Zaman mı? Her zaman yetecek kadar vardır. Yani tam vaktidir şahmaranların gözünde yol almanın. Yürü ve ardınca yürüyelim. Gözümüze ışıktan kınalar sürünelim. Ellerimize sürme çekelim Hadramut'ta. Kara bir dutta bulalım aradığımız gözbebeklerimizi. Ne olsun daha?
Ya sen Ya Yakhya?
Devam mı susmaya? ...
Bilirim çöl ağlar kendi bahtına.
Anneler kendi Yakhya'sına ağlar.
El sıkış zamanın muhafızıyla,
Artık sen de 'Amin' de ve çekil Ya Yakhya.
Kayıt Tarihi : 20.3.2006 17:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!