Tek bildiğim
Aşk deyince çok..
İkincisini düşünen
İlkinden kendisini rica etmesi gerekti
Seyfi Karaca......Kasım / 10
..
Tüm dünyayı versen de
Benim gibi aklı rüzgarda bulutta esene
Bir kuruş neye, nerde
Ne kadar lazımsa okadardır fazlayı geçmez
Eğer
Hatırına değecek kadarsa
Yaşamak denen mesele...
Seyfi Karaca........Kasım/ 10
..
Bedeninden yola çıkıp
Ruhunu uyuşturuklarla sapıtarak
Kendisine,
Hemcinsine
Hayatın diğer konuklarına karşı
Oralardan el tutuşup yine kendine varamıyorsa insan
Canlı cansıza kayıptır...
Seyfi Karaca..........Kasım / 10
..
İnsan
Ecele yenildiği gündür hayat çarkını dönmediği an
Varlığının üstünde kurulu gezinen saati
Bütün eksik ziyanlarıyla yorulup
Sıyrılıp gidense zaman ve aşktır insandan
Yenileriyle hayatı doğmaya
Seyfi Karaca..........Kasım/ 10
..
İstiyerek olmadı pardon değil
Bile bile birden bire çarpıştık
Adını koyarak ve isteyerek
Duyarak
Duyurarak bile bile
Aşk bana
Ben aşka yandık
Ne pardonu..! ?
Seyfi karaca..........Kasım / 10
..
Aşk dedim..
Ve orda durdum
Vurulursam vurulurum...
Ondan öte vurulmak mı var...?
Aşk dedim
Dostun kalbine alsın diye sevgiyle
Aşk dedim zalime
Aşkı meşki bilmeze
Sanki yüzüne tükürdüm..
..
Yol arızalı
İl uzak ve çapul
Araba işlemez, arabacı alkolden beter sancı, yolcu bi karar
İş..ağaçsız bir toprağı oturur gibi
Ilık geceler, serin rüzgarlar omuz başın dal dal
Yıldızlar ve uslu uslu oturan dağlar..
İş turnaya kaldı desen...Durum o kadar vahim..
Allı türlü türkülü..
Seyfi Karaca........Kasım / 10
..
Kimden yanasın diye
Bir sonraya mussallat
Aklı dibi bulunmadık tavanlarda asılı
Ayağı gitmez gönüllü takıntılarda takla çelme
Bir öncesinden bir sonrasına transit
Kimden yanasına musallat kalanda
Öldü gitti
Kalp
Hayat dururken
Kendini bırakıp elden
..
Bir kelebek görsem
Yelyavan aklımla peşinden gitmeye
Belki tutulur sanarak bir avuç rüzgarı
Nefesime eş koşrak üç günlük çiçek çağından
Kapılıp sınırsız ve sonsuza
Dönemesem de o diye gittiğim
Çala söyleye beni ıslıklayan sazım dilimde
Gidişim aşka
Dönersem
Yine öyle
..
İnsanlar iki gönül bir olmaktan bıkıp
Kapı aralığında kalan sıkışmışlıklarıyla
Tıka basalanan ışıksız
Küflü ve karalık bir koridoru hız artırarak
Birbirine vakitleri yoksa
Eksik olan şık yazılı mezar taşlarıdır orada
Ne samanlık...
Ne seyraaan
Seyfi Karaca.......Kasım / 10
..
Bunun için olacaksa maksat
Selam verir vermez
Oralardan zindandan kurtulmuş gibi savuşmak
O kör çıldırışın
Üstünden gailesini atma kaygısıyla şeklen
Şematik...
Ha olmuş ha olmamış ne gerektir
Selam verdiğine haldaş değilse ahbap
Seyfi Karaca.......Kasım / 10
..
Araya bayram girer
Araya hüzün ve seyran
Rekli lambaları yanar kalabalııııııık fenerlerle
Biraz alaylı
Gelesi umudu kesilince yol yoldan
Usulca susup yeniden
Sanki yolcu o değilden kendi
Hiç yalnızlığından çıkmamış gibi dışarı
O değilden
..
Dünyaya gelişim nasıl
Su gibi
İçtim gidip göreyim nasıl diye bu yer
Vardıkca
İlerisi kendi şaraboldu gitti hayat
Tutup elinden yandığımın nesine
Tutup gül sundu diken
Aşk karışınca işin içine
Seyfi Karaca.........Kasım / 10
..
Yalnızca toplu tertip
Trampetler zırıldatacak olsaydı müzik
Hiç doğmazdı saz
Hiç elini sürmezdi kendine tambur
Hiç omzuna yaslanmazdı incelerini keman....
Önümüz cenaze sonumuz cenaze
Yani olur ki okadar olur
Tek ses tek soluk
Götürün beni gömün diye bağıran
..
Yok da yani
Kendi aklından taşınmış olup
Başkasının gözlerinde hayata rastlamakta
Israrla pirim artırmaktan eli kendine değmeyen zaman
Yok da yani, o kapı bu köşe
Nerde ne yapıp
Nerden nereye nasıl çadır sökeceğini muhanet muhtaç
Şaşırmış demek insan
..
Yalan söylem
Eksik beyan
Dessas duyum
Desise dolap beygir...
Hiç bir kıymeti yoktur yani kapıda bağlı
Kişnemesini unutmuş cokey atının
An meselesidir yalaka seyisin sahip değiştirmesi
Sürücüyse
Zaten süvari değildi
Eyerlenip de zamanı
..
Babası
Annesi...çocuğu olmaktan
Artıp çoğalmış mesafelerin hayatıyla arasına engeller koyan
İstemiyorum diyorsa biri
Çıkıp yaşadığı yerin cadde sokaklarına bakmalı
Nasıldır ışık
Trafik nasıl
İsan nerde yol nerde
Duruyor mu
Ölü..sağ...
..
Aşk obası
Sevgi sobesi
Çiçekler dizecekse papatyalardan gerdana
Söndü sanılan mevsim gene yanacaktır
Sevgi harından...
Kimi zamanda soğuk tandırın sıcak çöreğiyle
Damağa bulaşmış bal tadından
Ateş püsküren alevler içinde hatırı sayılır
Öyle sağılıp dirilmişse tav nice yansa az bulan
Güzelliğin çağından
..
Seninle bir kent doğar hergün
Sonra alıştığın yer olur gittiğin geldiğin
Niye uyuduğuyun ipuçlarından
Yeni çığırlara
Varolanların ucu bucağında
Zil çalar ya da çalmaz farketmez
Eğer aklında kalmışsa hayat
Düş kadar güzeldi bilip
Bir şekilde uyanacaksın
..
Üryan bir uykuda
Gittiğinde ellerim darbukanın dostluğuna
Acemşiran suzinak
Saba hicaz geçerek
Kütüüüür kütür hayatın yürek dokunuşlarında
Değdikce elavuçta durmayanlardan yüreğim
Hiç acımıyor hiiiiç
Nerelerde gezip tozduğumu
Uyandıktan sonra sakın bana
Sorup sual etmeyin..
..
Gün doğmaktayken
Akşamın gözlerimde sindiği su şehri akardiyon gecesi
Ve kış gelmeden evvel ılık güz esintilerini
Diz boyu yaprak döküntülerinden yolunu yorgun ırlan
Belki üzülen çok üzüldü diye
Akardiyoncu hafif neşeli ve latince
Taş merdivenlerin dibi zincirsiz susuz kuyucuk
En leyli havalar eserken şu gününde kasım
İki sokak arası biri çarede lokman
Öbürü kapısı kalabalık demhane
..
Kimbilir
Hangi yitik geminin yolcusuyuz böyle baharlar ve kışlar
Böyle ne kadar kavuşsak
Yine de bir okadar hasrette
Sılaya dönsek
Bir o kadar her dönüşümüz gene de gurbet
Engin, dingin, fırtınalı ve daha pekçok
Özleyen de biz
Usanan da böyle
Dalgasında deniz olup çalkanan
..
Mutsuz
Umutsuzluğun göçük binasında saf tutuşan
Kadın erkek ve çocuk
Deniz ve toprak mahsullerinden
Görsen bayılırsın ne süper mahsun
Bir koptu
Bir coştu
Bir taştı
Bir gitti
Bir gitti, bir gitti, bir gitti ki
..
Hızlı fokurdayan motor
Buharı tepesinde buğlanınca
Sapar gider hayata omuz veren toprak yolundan
Çayıra çimene, dala tomurcuğa...
Kıya kıya
Büyük küçük
Yaşlı genç...
Gönlü kocamışsa kadınlı erkekli
Yaşamaktan cümle cemi
Freni koyunca asvalta şehir
..
İnsanın
Dilinin demediği, dudağının dokunmadığı
Söz söz olmuş.. ne...?
Kücük adam büyük laf atmiş... büyük konuşmuş
Daima susu işaret eden
Daima
Yaz sarhoşluğu, güz derbederliği
Bahar hüznü kış soğunu ve uzak
İsmine sözdelelerden varetmiş hayatın
Suya sabuna dokunmayan
..
Kime sorarsan söylerler
Ben kimim ve nerdeyim
İnsan ortasına çıktığını
Gittiğin yere bağlı hani
Hangi yoldan nerden nereler
Sana aşk mı,
Yoksa illallah iflas mı
Hayalini haykıra haykıra
Vardığın yerin ahalisinden seni peşin
Ölü müsün, sağ mısın
..
Son güz sırtlarından sürgünlerini sökülürken göçmenlik
Açık ayaz, bağıraçık firar, sürgüsüz...
Hala gönlü dünyasından geçmedik kamelya
Rüzgarla sarmaşık
Bulutla kül bulanığı gözyaşlarında ırlanırlan
Baktım kimsin necisinden bir öksüz
Basıverseydim dalına
Canborcum olacaktı yoksulun
Ömrünü doyasıya verip ben gibi
Aşk olup deli ki nasıl deli
..
Yorgun hallerine komadan
Belki firari bir güvercin uçmuştur koynundan
Habersiz bir sevda yolcusu
Bir gemi kalkmıştır yanında martı seyirli
Çoktandır uykularda sandığın bir çığlık uyanmıştır seni
Lodostanayaz ve yağmur
Bir çiçek dokunmuştur sonra sana kendini hatırlatan
Özlediğin düşlerden
Yok sanır üzülürdün halbuki
Oysa seninle uyurmuş aşk
..
Bu mavi sandığın su damlası
Tren binince camda üşüyen soğuğa kalacak
Diyeceğin neyse de gayrı
Yağmuru bekliyor bu yolculuk
Diyeceğin neyse söyle ve kurtul
Raydan aşmış
Haddini geçmiş çıkmış uzaklara
Güneşle birolup kaçmış gün
Aşkın vebali kendinedir
Diyeceğin neyse de
..
Ortamlara giriyorum
Havasını soluyorum
Duruyorum ki üstüm gece dolu yıldız
Başım toprak kokan gün güneşli gül ve gülistan
Yağmur diliyorum yağmur oluyor bulut
Ay diliyorum
Bütün karanlıklar kendi kendiliğinden pırıl pırıl aydınlık
Aşk bu diyorum varsın gelsin kapımdan
Açıyorum göğsümü
Sevgili diliyorum...esiyor dolu deli rüzgar..
..
Yan Fülüt
Çello
Ötekiler...Yaylılar...Vurmalı vurmasızlar
Daha ne istenebilir ki
Günü klasikten açmışsa kar
Daha ne dinlenebilir
Dal yaprak
Sürgün ve salkımlarından susmuş bahçede
Sorsam koynunda keman çalan kıza
Al götür benilerden göçüp gitmiş düş..
..
Gördüğün gibi
Ne var ne yok herşey
Bulduğu ışığın arkasından gidiyor
Gördüğün gibi
Işık..
Sevdiğinin ardından
Sevmek gördüğün gibi sevmek
Herkesin delisine ad koyduğu bir gönlü bahanesiz
Yanıp ışıyandan
Karanlıkta bile çalışmasa şehrin ışıkları
..
Gurbet sılası
Yokluğun hemdem halleri
Güvendiği dallarından kendi kendine dökülerek
Kalplerini yoktan suretlere vere vere insanlar
Daha fazla ve daha fazlasına sürünüp sürüklenmelerin
Ecel şerbetinden susuz koyup bağını bahçesini
Aşkın ana maddesi sevmekti
Ne ceza sahası vardı, ne de sürgünlük kenar çizgisi
Kanunsuzluğa mühredenle
Şansına hep yalnızlığı çıkan bilmeceler sorusunun
..
Dileğini duasını düzenini
Evince ve huyunca
Ürkütmelere gelmez ne dünkü tay
Ne kekliklerin kınalısı yaban ellerde
Yolunu yapınca yağmur bariyerleri
Kum fırtınaları
Işık tufanları vesaireden
Bildin değil mi
Bütün bunlara kör ve kamaşı
Gökkuşağı delisi birşey..
..
Hadi diyorum
İyi kötü götür deyince götürene
Far- sinyal külüstür de olsa ihtiyatsız
Kendi kendine boyveren yalnızlıkları
Bakımsızlıktan çöken insan içine çekip çıkaran
Can çekişmeli dinamoyu
Çıkalım gidelim deyince diyarı aşka
Hadi diyorum
Sonra es teline dokunuyorum
Bakmışım ki
..
Yağmurlu caddelerde ışıklara yıkanan
Dingillerin altında ezilmiş zamanakışı
Uzaklara göçen ne varsa kent sokaklarına
Harkesin gizlisini açığa vuran yüzüyle
Nemli
Soğık
Gittiği geldiği yerleri beller gibi böyle
Işıklarda boynu bükük bir resim çizer sanki
Çamur rengi bir hüznün
Duvar kıyısında kasımın
..
Fotoğrafta
Gül derler makina başındakiler
Gülüşürler bütün dikkatleri muntazam bir duruşa verenler
Makinanın mim kesilip dikizlediği
Ciddi ciddi
Ve aşırı meziyette tüm vucut aksamlarını zorlayarak
Yedisiyle yetmişi
Çocukları da bu işin içine önplalardan kattığı
Yuvarlak ayna, kıyak poz,
Şıngırdaklı şekerle
..
Her bulduğu sıvışık cıvışıklıktan
Buldum diye çıkışı daldıysa körükörünek
Küt yani
Küt..kütürdek
Kesik yol kütük
Kapalı trafik takozuna kütük
Garibimaldıların dert içinde dertaçan
Saz semaisi böyle karabasandan bestoluşan
Nefesli kalp çırpıntılı
Yaylı maylı
..
Gidişi yitiklere belli
Kalışı hüzün
Peşin ödetili pozitif
Aranan bulguların keşfedilmiş mechulüyle
Baktın olmuyor
Yapamıyor bir türlü insan kendi kendisiyle
biranda yilkinen ateşe
Enerjisi tabi kaynaklı garip sesler çıkararak
Hayatı çoktan sönük odun gibi ormansız
Baktın olmuyor
..
Hadi diyorum
İyi kötü götür deyince götürene
Far- sinyal külüstür de olsa ihtiyatsız
Kendi kendine boyveren yalnızlıkları
Bakımsızlıktan çöken insan içine çekip çıkaran
Can çekişmeli dinamoyu
Çıkalım gidelim deyince diyarı aşka
Hadi diyorum
Sonra es teline dokunuyorum
Bakmışım ki
..
Önde giden
Daha önde giden
Önde gidenin önünde gidenin ondan önünde gidenin
Mavi düş, turkuzaz sahil
Kanaryacık kafesli kimsesiz ada
Çekerim şöyle kimsede olmayan arabasını
Kapıya forsuna
Oful tısıl..ha çatladı ha çatlayacak
Karizması mıymış neyimiş
Çizik miymiş
..
Bazı fotoğraflar var ki
Yakalanır bile bile hayat
İşler iyce değişince bağında
Hayatı tatlandıran sonsuz bir tat demince
Sunulmuş üzüm salkımı şarabı gibi aşkın
Gezersin
Gezersin de heryerde arayıp belki bulamadığın
Birden bire karşıya çıkan bir çocuğun gülüşüyle
Aşkı..öyle sarhoş
Öyle sarhoş buluşun..
..
Sağlıklıca gelişimini temin edemediğindendir
Hep kundaklandığı sancı birikimlerine düğümlü kalarak
Nesiller boyu birbirini devralıp
Devreden körü körüne bağlılığın
Üzülmüş usanmış ipinde boncuk boncuk gözsaçımı
Bütün sermayesi
Azgını kabarmış öfke tufanı
Garez
Kin ve nefret gibilerle doğrunun yerine yanlışını koyarak
Bugününü zıkkımın berkine hancı hamamcı
..
Olmuşla ölmüşe
Ne bileyim ben o işin muhtarı değilim
İster tahtalattırmış olsun köyünü
İster laminat mobiliyat
İster mermer nakilli altıncı gümüşcü
Bakmıyorum ben o işe
Ben bir geldiğini
Bir gittiğini bilirim
Olmuş mu olacak mı..?
Ayın
..
Yazının turası
Hep tura hep tura
Yazılmaz şeylerin içesinesizi
Kimsesizliğin şeridinden uzaklaşmaları ilerleyerek
Her yolculuğu daima feci bir son
Yazı-tura yazgısı yazının
Turanın eşi derler
Turaya
Kim
Nasıl atılırsa atılsın hayata
..
Şüphesiz..
Her gün kendi yatağında uyanırken
Bu saatten sonra bu çağlarda ve ben deli
Dünyanın daha kimbilir kaç bir güneşi var iken
O bilinmedik dağların ardında ömrüm
Ve ben böyle bin katrede kaç bir umman
Kaç bir liman bilmeden...
Kaç seyirde kaç seyran..
Kaç bir saz...? Perdesiz dokunuşlarından
Beni kendine yareden
..
Öyle alışmış ki
Luzumsuzların kaydını silmeye hafıza
Biri böyle hani birden bire
Zebbellan zibidik
Hiçlik bendinden...pat...
Damdan depeden daldan düşer gibi
Patııır kütür gürültülerse kendini
Lütfen kimdi osefillik budalası
Hiç çekinmesin...
Kendini ufaktan şöyle
..
Rüzgar mıdır...?
Benden soracaksın adını yurdunu
Nasıl ki ikindi tepelerinde gün
Akşamın sofrasına yorgun düşerken
Rüzgar deli
Ben deli,
Koynum uçtu uçtu güvercin
Gölgelerim düşer göveren sararan tarlalara
Söğütlere salınır aranan ellerimle
Zülfünü suya seren salkım salkım sevincin
..