10 KASIM ŞİİRLERİ

10 KASIM ŞİİRLERİ

Seyfi Karaca

Yalnızca toplu tertip
Trampetler zırıldatacak olsaydı müzik
Hiç doğmazdı saz
Hiç elini sürmezdi kendine tambur
Hiç omzuna yaslanmazdı incelerini keman....
Önümüz cenaze sonumuz cenaze
Yani olur ki okadar olur
..

Devamını Oku
Seyfi Karaca

Kimden yanasın diye
Bir sonraya mussallat
Aklı dibi bulunmadık tavanlarda asılı
Ayağı gitmez gönüllü takıntılarda takla çelme
Bir öncesinden bir sonrasına transit
Kimden yanasına musallat kalanda
Öldü gitti
..

Devamını Oku
Seyfi Karaca

Bir kelebek görsem
Yelyavan aklımla peşinden gitmeye
Belki tutulur sanarak bir avuç rüzgarı
Nefesime eş koşrak üç günlük çiçek çağından
Kapılıp sınırsız ve sonsuza
Dönemesem de o diye gittiğim
Çala söyleye beni ıslıklayan sazım dilimde
..

Devamını Oku
Salih Zeki Fettahoğlu

yüreğime aşılanmış
hücrelerinle büyüdüm
çok küçücüktüm
seni yüreğimde hissettiğimde
seni beynimde yorumladığımda
Musatafa'm
Mustafa Kemal'im
..

Devamını Oku
İzzet Kocadağ

Ne olur yüzüme bak, tebessüm et gülümse!
Ben o baygın gözlere, bir ömür adamışım.
Kirpiğinin okundan, gelecek bir ölümse,
Razıyım vur alnımdan, hedefte iki kaşım.

Gönlümün bir farkı yok, yıkık dökük virandan,
Saklayıp gizliyorum, adını her sorandan.
..

Devamını Oku
İhsan Hasan Kaya

Kasım ayı gelince hüzünlenir her yer,
Her hüznün elbette ki bir nedeni var.
Gökler mavi, yerler sarı elbiseyi giyer.
Canlıları ayakta tutan bir bedeni var.

Atatürk 10 Kasımda dünyadan ayrıldı,
Türk milleti unutur mu Atasına sarıldı.
..

Devamını Oku
Seyfi Karaca

Gün doğmaktayken
Akşamın gözlerimde sindiği su şehri akardiyon gecesi
Ve kış gelmeden evvel ılık güz esintilerini
Diz boyu yaprak döküntülerinden yolunu yorgun ırlan
Belki üzülen çok üzüldü diye
Akardiyoncu hafif neşeli ve latince
Taş merdivenlerin dibi zincirsiz susuz kuyucuk
..

Devamını Oku
Fatih Erbaş

Ekim, kasım, aralık,
Son kapıya dayandık,
Ahir ömür de bitti,
Kaldı sevaba açlık.

(11.12.10 / Akdağmadeni)
..

Devamını Oku
Aydın Suyak

Kasım Bin Muhammed (Ra.)

-Vasiyeti-

-Ben Kasım:
Allâh'ü Teâladan başka ilâh bulunmadığına şahidlik eder.
Eğer o, buna şahidlik edenlerden olmasaydı,
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

Kabiliyetlere Zemin; ANADOLU AŞKI Adına! .
=Kemal KABCIK ve de YEREL GÜNDEM=036=135=
Gücü Yeten; Sorumluluk Almaktan: Kaçmaz! .


"İTİRAFLARIM" Adlı Kitaptan;
Kısa Cümle Derlemeleri:
..

Devamını Oku
Fatih Arsu

Aziz Atam; Mekanın Cennet Olsun; Nur İçinde Yat

Bindokuzyüzotuzsekiz yılının on kasım sabahı
Bir can göçtü bu dünyadan
Bir aziz can
Dağladı tüm yürekleri

..

Devamını Oku
Ozan Şahini

Ey Yüce Ulus'um düşme gaflete!
Yas günü değildir On Kasım bize!
Acizlik yakışmaz, şanlı millete,
Yas günü değildir On Kasım bize!

Koruyun devrimi, konan ilkeyi
Esaret altına vermen ülkeyi.
..

Devamını Oku
Canan Palabıyık

Kapında bir fukarayım boynum bükük, gözlerimde yaşlar,
Bir dilim ekmek yada üç beş kuruş istemiyorum,
Sevgini istiyorum, aşkını dileniyorum,
Dur dinle gülme halime, küçümseme geri çevirme beni,
Sana uzatıyorum ellerimi, sevgin için ağlıyorum…

Param pulum hiç bir şeyim yok belki,
..

Devamını Oku
Salim Kanat

Kasım kadar yalnızım
her şeyle bağlarımı koparmışım
burcumda göze batmayan bir bayrak
kara gecede siyah bayrak kadar yalnızım
bitimsiz bir gecede yolcuyum
Kasım ayı kadar telaşlı adımlarım

..

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Cuma günü:

Yaşadığım yön bulamama duygusu, bendeki kadınsı yönlerin arttığını düşündürttü bana. (Kadınlar, beyinlerinin daha çok sol yarı kürelerini kullanırlar. Oysa, yön bulma duyuları daha çok beynin sağ yarı küresine bağlı olan bir duyudur; ki erkekler beynin sağ yarı küresini daha fazla kullanırlar. Bu yüzden, haritada bir yeri bulma konusunda, ya da kuzey/güney – doğu/batı gibi yön duyguları konusunda erkekler kadınlardan çok daha fazla yetkindirler) .

Bugün de arabam bozuk olduğu için, gitmem gereken yere otobüs ve trenle gittim. Tabii, çantama da Kopenhag Büyük Bölgesi’ni sokak sokak gösteren harita-kitapçığı alarak. Sonra, arabayla normal koşullarda 20 dakika sürecek yere, nasıl olup da 2 saat gibi bir zamanda yetişemedim, hayretler içinde kaldım. Üstüne üstlük tamı tamına 41 dakika geç kaldım yetişmem gereken yere.

İnmem gereken istasyonda indim. Sonra, gitmem gereken yere, yürüyerek hayli hayli yetişebileceğimi düşündüm. Çünkü yetişmem için tam 35 dakikam vardı. Hatta, bir ara “bir yerlerde bir şeyler atıştırsam mı” diye de düşünmüştüm yol boyunca. Sonra, gitmem gereken istikamette ilerledikçe, aslında yürümem gereken yerin, 6 ya da 7 kilometre kadar bir mesafe olduğu sonucuna vardım. Tabii daha önce o yollardan arabayla geçtiğim için, yol o kadar uzun gelmemişti bana. Şimdi, öyle bir durumdaydım ki, ne bir otobüs bulabiliyordum ne de bir taksi gitmem gereken yere beni bir an götürebilecek. Sonra, Kopenhag Büyük Bölgesi’ni sokak sokak gösteren harita-kitapçığa baktım, ve gideceğim yere beni götürebilecek “kestirme” bir yol olduğu vargısına ulaştım. Bir ormanın kenarından geçerek, arkadan dolaşacak ve bir güreşçi gibi “2 puan alacak” ve de varmam gereken yere sadece 8 dakika gecikmeyle varmış olacaktım. Oysa, “kazın öteği ayağı” öyle değildi. Ormanın bittiği noktadan sonra, labirentlerden oluşan bir mahalle başlıyordu. Ulaşmam gereken yerin mavi bir kulesi vardı. O kuleyi, çıkmaz sokaklarda görebiliyordum. Nedir ki, oraya varabilmem mümkün değildi. Bahçeli evlerin bahçelerinden aşarak oraya varmayı düşündüm. Sonra, beni belki de evlerini soymaya gelmiş bir hırsız zannedebileceklerinden ürküntü duyarak, böylesi bir şeyi yapmaktan vazgeçtim. (Hem, bahçeli evlerin bahçeleri bitişikti. Belki 10 tane belki de daha fazla bahçeyi aşmam gerekiyordu) . Hangi sokağa baksam, çıkmaz bir sokaktı. İşte o zaman, çocukluğumdan hatırladığım bir Zülfü Livaneli şarkısı geçti içimden: “Düştüm bir ormana / Yol belli değil”. Orman neyse neydi de, bu çıkmaz sokaklar daha berbattı. Sonra, geri dönüş yoluna gelebildim. Artık kestirme yollar olabileceğini düşünemiyordum bile. Ne ki gene de, Kopenhag Büyük Bölgesi’ni sokak sokak gösteren harita-kitapçığa bakarak, bir kestirme yol olduğunu bu kez büyük bir kesinlikle söyleyebildim kendi kendime. Sonra, haksız çıkmadım tabii. Nedir ki labirentlerden oluşan bu bölgesinde kentin, kestirme yol aslında kestirme olmaktan uzaktı. Kestirme sanılan yol, aslında, normal yolla aynı uzunluğa eş değerdi. Ortada sadece bir yanılsama söz konusuydu. Tıpkı, labirentte burnu peynir kokusu alarak ilerleyen bir fare gibi duyumsadım kendimi. Sonra, 41 dakika gecikmeyle, yetiştim canhıraş bir halde 1 buçuk saat sürecek olan toplantıda tercümanlık yapmaya.
..

Devamını Oku
Münevver Düver

Aruz Vezninin Günümüzdeki Temsilcisi: Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Aruz Vezninin Günümüzdeki Temsilcisi: Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Lise yıllarında başlayan şiir tutkusu, geçen yıllar içerisinde Mehmet Nuri Parmaksız’ı “mastır”lı şair konumuna yükseltti. Lise yıllarında heves olarak başlayan şiir sevgisi üniversite eğitimi olarak bir başka boyut kazanırken, giderek Parmaksız için adeta bir yaşam biçimi oldu.
Hevesle başlayan şiirde o kadar yetkinliğe ulaştı ki, ona yakın şiir dinletisi organizasyonu gerçekleştirdi, devlet törenlerinde sunuculuk görevleri ifa ettirdi. Şiir, Mehmet Nuri Parmaksız için bir yaşama biçimi derken hiç de abartmadım.
4 yıldır Polis Radyosu’nda “Gönül Köprüsü” adlı programla sanat anlatıyor, 3 yıldır da “İmbikten Damlalar” programında imbikten damlayan şiirleri şiirseverlerle buluşturuyor.2 yıldır da şiir okulunda genç şairlere şiir yazım tekniklerini anlatıyor. Bütün bunları gerçekleştirirken de, Halk Edebiyatı alanında, “Âşık Edebiyatında Ağıt Konulu Destanlar” adlı tez çalışmasıyla mastır yapıyor. Şiirin uzmanı oluyor.
..

Devamını Oku
Kemal Kabcık

“Kitaplara Konu Edilmiş Düş ve Düşünce; Gerçek Hayata Aktarılamaz Mı? ...”

"İTİRAFLARIM" Adlı Kitaptan Cümle Derlemem:

/ Hiçbir şey bir erkeğin kişiliğini iyi bir aile terbiyesi almış bir kadınla kuracağı yakınlık kadar geliştiremez! . /

{ Kitap Adı: İTİRAFLARIM - Kitap Yazarı: TOLSTOY - Türkçesi: İlhan ÖZDEMİR - ANTİK DÜNYA KALSİKLERİ/İstanbul/2006 - Sayfa:010 - Cümle Derleme: Kemal KABCIK / Antalya/15 Kasım 2013 Cuma 06:17:55 }
..

Devamını Oku
Ali Cemal Ağırman

ATATÜRK'ÜN DEVRIMLERI




Saltanatin kaldirilmasi (1 Kasim 1922)

..

Devamını Oku
Ömer Köroğlu


Kasım da aşk başkadır; Aslında bu yazı şubatta yazıldı ama, izlediğim o film çok etkiledi bu gece beni... İzlemeden önce sadece 1 ay, kasım ayında yaşanıp biten bir aşkı senaryolaştırmışlar sanmıştım..Ama izlerken anlıyorsunuz ki , KASIM bir sembol, hayattaki son 30 gününüzün sembolü.Evet hasta bir kadın ve yardıma ihtiyacı olan bir iş koliğin hayatı vardı ekranda..Hayatı ilaçlara bağlı olan bir kadın son günlerini o asil serseri ile geçirmek istedi..Onu değiştirip mutluluğun iş temposunda değil; insanda, doğada, hayvanlarda ve en önemlisi sevgide olduğunu göstermek istedi kadın, bunun son oyunu olduğunu bile bile...

Kasım da aşk başkadır; Çünkü bütün takvimler 30 kasım a ayarlıydı.. O gün olunca herşey biticek ve adamın gidiceğini sandı kadın..Ama sevgi bu, aşk bu, başlamaya, kendine bir çıkış yolu bulmaya görsün, gücünü, ışığını insanların gözünü kör etmek için çıkarıyor ortaya işte....Ve o an kimsenin kendi hayatı önemli olmuyor, karşısındakininki kadar, onu üzmek istemiyor!

Kasım da aşk başkadır; Çünkü Filmi izlerken o büyülü anlara sizde kapılıyorsunuz; etrafınıza bakıp ben ne yapıyorum böyle diyorsunuz kendi kendinizi sorgulayıp..Hayatın, iş te, kariyerde,teknolojide değil; aşk ta, adanmışlıkta,gözlerden gözlere akan o tılsımda olduğuna hayret ve pişmanlıkla karışık bir ifadeyle bakıyorsunuz....Ve seçim yapma zamanı; ya onun yanında kalıp kör bir aşık olarak hayatının sonuna kadar, ona eşlik etmek, yada çekip gitmek düşüyor size..Ne tuhaf değil mi; işte yine bir seçim daha sunuldu önünüze! ! Seç ve yaşa; İşte az önce söylediğim gibi; kimsenin hayatı önemli olmuyor karşısındakininki kadar..Ve size en uygun olanı seçmeyi istiyorsunuz..Eğer yaşananların sizi mutlu ettiğine inanıyorsanız yanında kalıyor, veya zamana yenik düşüp şimdiki zamanın,; teknolojinin, iş hayatının, yüksek binalı metropollerin esiri kalıp uzak düşüyorsunuz kalbinizden...Daha ne kadar sürücek, bir bedenin kalpsiz yaşayamıyacağını anlamanız?

..

Devamını Oku
Reşat Karabağ

Çakmak çakmaktı gözleri.
Engin denizler kadar mavi,
Engin denizlerin başlangıcı kadar yakın,
Okyanuslar kadar sonsuzdu
Bakışları.

Ağustos’ta bir destan yazdı
..

Devamını Oku