MÜRSEL ADIGÜZEL 10 KASIM ŞİİRLERİ

MÜRSEL ADIGÜZEL 10 KASIM ŞİİRLERİ

Mürsel Adıgüzel

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nız kutlu olsu.

Değerli arkadaşlarım, bugün '23 Nisan Ulsal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' Bu bayramı bütün dünya devletleri örnek almalı ve de çocuklarına gerekli önemi vermelidir. Büyük Önderin ön görüşlüğü, dünden daha çok bugün gerekli olduğu görülmektedir. Çocuklarımızın bayramını kutlarken, 'Şiirlerle Bayramlar' adlı kitabımın ön sözünü de sizlerle paylaşmak istedim. Bir kere daha geçmişi gözümüzün önünden geçirmenin yararı olur diye düşündüm.
Değerli okurlarım ve sevgili öğrenciler. “Şiirlerle Bayramlar” kitabımla, sizlere Ulusal Kurtuluş Savaşımızın umut dolu öyküsünü sunmaya çalıştım. Bunu yaparken de, Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnızca ulusumuzun bağımsızlık savaşını veren değil, kurduğu cumhuriyetin bütün kurumlarıyla birlikte, çağdaş ülkeler düzeyine taşımayı başaran bir lider olduğunu da bilmeliyiz. Birinci dünya savaşından sonra, işgalci devletlerinin Anadolu’yu işgal ettiği yetmediği gibi, her yeri yakıp yıkıyorlardı.
19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, ilk kıvılcım ateşini Amasya Tamimiyle yaktı. Bu kötü gidişe dur demekten başka bir çarenin kalmadığını biliyordu. Bunun de için ilk önce Erzurum’a, sonra da Sivas’a gitti. Her iki kongrede almış olduğu kararları hayata geçirmeğe başladı. İşgal bölgelerindeki halkı silahlı direnişe geçirmek üzere örgütledi. Bu mücadelenin, Anadolu halkının desteğiyle birlik ve beraberlik içinde olacağına inanmıştı. O inançla, bütün kararlarını buna göre aldı. Daha sonra Ankara’ya gelerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı. Meclisin kararıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, hem de ordularımızın Başkomutanı Unvanıyla yetkilendirildi. Mustafa Kemal Atatürk, bu yetkilerini Ulusal Kurtuluş Savaş’ını başlatarak kullanmaya başladı.
Bir yandan savaşı idare ederken, diğer yandan da, geleceğin cumhuriyetinin sağlam temeller üzerine oturtturmak gereğiyle, canla başla çalıştı. İlk işi olarak da saltanatın kaldırılmasını sağladı.
Misakı Milli hudutları içinde tek hâkim gücün, TBMM olduğunu bütün dünyaya ilan etti. Kurtuluş Savaşı sonrasında, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarak, bir dizi köklü devrimler yaptı. Cumhuriyeti sağlam temellere oturtturmak maksadıyla, gece gündüz hiç durmadan çalıştı. Ne yazık ki her ölümlü gibi, O’da 10 Kasım 1938 de saat 09.05 ‘e aramızdan ayrıldı. Şimdi, Anıt Tepe’de ebedi istirahatında yatmaktadır. O’nu minnet ve şükranla anıyor ve O’ unla birlikte aziz vatanımızın kurtuluşunu sağlayan ve bu hareket içinde olan isimli ve isimsiz kahramanlara sözümüz odur ki, bu cennet vatanımızı bize sizler armağan ettiniz, bizlerde O’nu canla başla koruyup yücelteceğimize söz veriyoruz.
Türk Gençliği olarak hiçbir zaman Atamızın izinden ayrılmayacağımızı ve O’nu kurmuş olduğu Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni canla başla koruyacağımızı dost düşman herkes bilmelidir. Buna inancım da tamdır. Bu inançla, ilelebet Şanlı Bayrağımız Göklerde dalgalanmaya devam edecektir.
Saygılarımla.
Mürsel Adıgüzel
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

Sayın Başkan,
Saygı Değer Meclis üyeleri,
Değerli Bürokratlar,
Sözlerime başlamadan, hepinize saygılarımı sunarım..
Bilindiği üzere, bu gün Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 9.05’e, aramızdan ayrılışının 68. ölüm yıldönümüdür. Bu gün yurdumuzun her yerinde ve dış temsilciliklerimizde, şanlı bayrağımızın yarıya indiği gündür. Bu günün anlam ve önemi yurdumuzun her biriminde ve dış temsilciliklerimizde anılmaktadır. 10. dönem İl Genel Meclisi Üyeleri Olarak Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ulusumuz için canını seve seve veren gazi ve şehitlerimizin manevi huzurlarında saygı ile eğiliyor, minnet duygularımı bildiriyorum.
Sayın Başkan,
Atatürk’ü yıllarca yas tutarak anmak değil, O’nun yaptıklarını bilmek, öğrenmek, anlamak ve uygulamaktan geçer.Hele hele dünyamızın içinde bulunduğu bu acımasız ortamda, O’nun düşünce ve fikirlerine daha çok ihtiyaç duymaktayız. Atatürk’ün ön gördüğü ve işaret ettiği ilkeler geçerliliğini yitirmemiştir. Günümüzde de bu ilkelere ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.
Çünkü:“Atatürk gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. Öyle insanlar bir kuşak için doğmadıkları gibi, belli bir dönem içinde doğmazlar.”
O nedenle; ATATÜRK’ÜN AÇTIĞI YOLDA yürümenin önemini bilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz.
Sayın Başkan,
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

Sayın Başkan,
Sayın İl genel Meclisimizin Saygın Üyeleri ve Değerli Yöneticileri.
1 Kasım 1928 tarihinde, 1353 sayılı yasayla kabul edilen “Harf Devrimi”’in 79. yılını kutlamaktayız.
Bu nedenle, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken, hepinize saygılarımı sunarım.
Sayın Başkan,
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurmuş oldukları, Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanını müteakip, çok hızlı bir biçimde gereklilik gösteren devrimleri yaptılar. Bu devrimlerden en önemli olanlarından biriside, 1 Kasım 1928 tarihinde yapılan harf devrimidir. Bu devrim 1353 sayılı yasayla Arap abecesinin yerine, dilimize ve düşüncemize uyan Latin abecesinin kabul edilmesiydi. Bu değişimin adı da “Harf devrimidir”.
Bu devrimin yapılmasında, birçok gerekçe vardır. Bu gerekçelerden en önemlisi, Osmanlı İmparatorluğunun kalıtı olan yazı biçiminin, birçok sorunlar yaşatmasıydı. Türkçemizin doğasında var olan seslerle uyumsuzluğu bulunan Arap abecesinin, Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kendini ifade etmesinde aşırı sıkıntı yaratmaktaydı. Bir başka önemli durumda, halkımızın okuryazar sayısının çok az olmasıydı. Hâlbuki yönünü çağdaş uygarlığa çeviren “Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin amacı”, devrimlerin kalıcılı olmasını sağlamaktı. Bu kalıcılık ancak ve ancak anlaşılır bir yazı diliyle sağlanabilirdi. İşte bu gerekçeler nedeniyle, bu değişim sağlanmış oldu.
Mustafa Kemal Atatürk, değişimle ilgili düşüncelerini ifade ederken, “Efendiler, Türk harflerinin kabulü ile hepimize, bu memleketin münevver ve yetişkin evlatlarına mühim bir vazife düşmektedir. Bu vazife milletimizin bütünüyle okuyup yazmak için gösterdiği şevk ve aşka bir fiil hizmet ve yardım etmektir. Hususi ve umumi hayatımızda rast geldiğimiz okuyup yazmak bilmeyen erkek, kadın her vatandaşımıza öğretmek için istekle atılalım. Bu milletin asırlardan beri bir türlü hal edilmeyen ihtiyacının, birkaç sene içinde tamamen temin edilmesi müstesna bir muvaffakiyettir. Hiç bir muvaffakiyetle mukayese edilmeyen muvaffakiyet vatandaşlarımızı cehaletten kurtaracak pek mühim bir iştir. Bu devrim mevcudiyetimizi ihya etmiştir,” diyor
Yapılacak çalışmaların yanıltıcı olmaması bakımından da, bir “Alfabe Komisyonu” ile
Birde “Dil Encümeni” oluşturuldu. Bu kurulun üyeleri “Sayın Ragıp Hulusi Özden, İbrahim Grantay, Ahmet Cevdet Emre, Emin Erişirgil, İhsan Sungu, Avni Başman Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Onaydın ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ydu.
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

Değerli şair dostlarım. 24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle,İstanbul İl Genel Meclisi'nde Yapmış olduğum konuşmamı sizlerle paylaşmayı görev saymaktayım.Bu günüm hepimize kutlu olması diliyorum.
Sayın başkan, Sayın meclis üyeleri, Değerli bürokratlar.
Bugün 24 Kasım öğretmenler günü nedeniyle, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinize saygılarımı sunarım.
Hepinizin bildiği gibi, insanın dünyaya gelişi ve hayata merhaba değişinde, ilk gözünü açar açmaz etrafındakileri algılar. Sürekli olarak çevresinde olup bitenleri kavramaya çalışır. İhtiyaç duygularını çeşitli ses ve davranışlarla belirtir ve annesinden, aile içinde bulunanlardan yardım ister. Bu yıllar içinde yemek yemeği, emeklemeği yürümeği ve konuşmayı öğrenir. Yedi yaşına kadar, kişilik ve karakter gelişimini tamamlar. Ailenin çocuğa verecekleri de bunlardan ibarettir. Daha fazla öğrenme çağı geldiğinden, çağa okul çağı ve ya okul yaşı denilmektedir.
Sayın Başkan, Değerli meclisini üyeleri.
İnsanın, donanımlı bir öğrenmeğe sahip olması için okula ve okulda da öğretmene ihtiyaç bulunmaktadır. Öğretmen, kişinin sağlıklı bilgilere sahip olması açısından; sosyal, ekonomik ve demokratik haklarının yanında, teknik donanımlı olması için çalışır.
Öğretmenler, insani eğitmeği ve öğretmeği meslek edinen kimselerdir. İnsanın her türlü davranış biçimine yön veren, yaşadığı toplumda birinci derecede faydalı kişiliğe sahip olmasını sağlayan ve kavratandır.
Bu bakımdan bizlere düşen görev, değerli öğretmenlerimize hakkettiği saygıyı göstermemiz gerekmektedir. Mesleğe yeni başlayanlara da gerektiği gibi yardımcı olmamız ve emekli olanlarına gerekli saygıda kusur göstermemeliyiz.
Öğretmene güzel sözleri 24 Kasımlar da söylemenin dışında, her zaman o değerin insanı olarak söylemeli ve elerini öpmeliyiz.
Çünkü: Atatürk’ün öğretmenden istediği “Muallimler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” Sözüyle, insanını her alandaki başarısında öğretmenin payı ve yeri büyüktür.
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

24 Kasım Öğretmenler Günü
Değerli gönül dostlarım, bugün yapmış olduğum konuşmamı sizlerle payşamayı kendime görev addettim. Sevgi ve saygımla.
Sayın Başkan, Sayın İl Genel Meclisinin Değerli Üyeleri ve Saygın Yöneticileri. Bugün Atatürk’ün Millet Mektepleri Baş Öğretmenliğini kabul ettiği günün, 80. yılını ve öğretmenler gününün de 27. yılını kutlamak maksadıyla, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinize saygılarımı sunuyorum
Değerli arkadaşlarım,1 Kasım 1928 tarihinde yapılan harf devrimini müteakip, yurdun birçok yerinde millet mektepleri açılarak, okuma yazma seferberliği başlatıldı. Okuma yazma çalışmalarına bir fiil katılan Mustafa Kemal Atatürk’e, 24 Kasım 1928 de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Baş Öğretmenlik unvanı verildi. Bu bağlamda, 24 Kasım günü çok önemli bir gün olup, “Baş Öğretmenlik Günü” olarak kutlanmaktayız.
Bu hatırlamayı yaptıktan sonra, Birkaç hususa değinmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanını, öğretmenler günü haline dönüştüren, 1980 ihtilalının Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlamdır. Mustafa Kemal Atatürk’e ait olan bir günü, Türkiye öğretmenlerine vermekle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin almış olduğu kararı yok saymaktan başka bir şey değildir. Bugün Atatürk’ümüzün Baş Öğretmenliğini anma ve anlama günüdür. Bu nedenle, her 24 Kasım’da olduğu gibi, bugünde Başöğretmenimiz Atatürk’ün anısı önünde, saygıyla eğiliyorum.
Öğretmenler gününün tarihsel geçmişine bakacak olursak, 16 Mart günü, öğretmen okullarının açıldığı gündür. Bu günün Öğretmenler Günü olarak kabul edilmesi gerekirdi. Bu durum, o günün şartlarında kabul edilmese de, o şartlar ortadan kalktıktan sonra kabul edilebilirdi. Hatta dünya öğretmenleri günü olan ve Birleşmiş Miletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) kabul ettiği 5 Ekim 1994 gününü, Türkiye Öğretmenler Günü olarak da kabul edilmeliydi.
Bakın değerli arkadaşlarım, Toplumları yönetenler ve yönetilenler, toplumumuz yararına olan temel gerçekleri görmemezlikten gelemezler. Ülkemizin sağlık ve selameti için, bunları yapmak zorundayız. Aksi halde dünya yaşamında, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Bunu bilmemiz gerekir ki, dünyayı sorunlu hale getiren cehalettir. Cehaleti ortadan kaldırmadan, huzura kavuşmamız imkânsızdır. Cehaleti ortadan kaldıracak kişilerde, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Bu başarıyı sağlayacak öğretmenlerin de, bilgi ve beceri birikimine sahip olmaları gerekmektedir. Çünkü öğretmenin imalatı insandır. Bu insan 6-18 yaşta olan ve öğrenme çağında ki çocuklardır. Onları pozitif düşünce ışığında yapıcı, yaratıcı, zihinsel gelişimi işlek ve bağımsız iş yapma yeteneği oluşan birey olarak yetiştirmiş olsunlar. Toplumumuzun gelişmesi bu ilkelere bağlıdır. Eğitim-öğretimi düzenli olan bir toplumun, gelişimi ve refah seviyesinin yüksek olması bu şekilde oluşur. Böyle bir toplumun bireylerinden, dünyaya gelecek çocukların sosyal genleri düzenli ve sağlıklı olmuş olur. Hatta zekâ düzeyleri gelişkinlik gösterir. Bu göstergelerin oluşumunu sağlayacak bir programa ihtiyaç olduğu gibi, bu programı uygulayacak bilgi ve beceri sahibi, öğretmenlerin de yetiştirilmesine ihtiyaç vardır. Ne yazık ki 1980 den başlayan yok etme politikası, eğitim kurumlarının içini boşaltıp, yozlaştırarak, istedikleri düşünceye göre bir kadrosu oluşturdular. Böylece, Türk eğitim sistemini çağın gerisine götürdüler. Bunun temel göstergesi, toplumumuzda gitgide öğretmene ve öğretmen yetiştiren kurumlara karşı bir ilgisizliğin çoğaldığıdır. Durum böyle olunca, eğitim kalitesi düştü. Buna paralel, sevgisizlik oluştu, işsizlik yoğunlaştı, hırsızlık ve kapkaççılık arttı, anarşik hareketlenme yoğunluk kazandı. Bütün bunlarla beraber, cehalet zincirin halkaları çoğalıp kalınlaştı. Bu yönde gelişme gösteren tehlikeye karşı, gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak imkânsızlaşmış olur. Böyle bir düzensizlik içinde, yaşamak hiç bir kimseyi mutlu etmez. Bu gerçekleri görüp, ona göre eğitim-öğretimi en kısa zamanda, yeniden yapılanmayı başlatmak gerekmektedir. O zaman öğretmenlerimiz, toplumumuzun her alanında yerlerini almış olurlar. Bu ciddiyet içinde, bütün imkânlarımızı kullanmak zorundayız. Aksi halde, başı dik nesillerin yetişmesi, mümkün olmaz. Evrensel bağımsızlıktan söz etmemiz imkânsızlaşır.
Sayın Başkan, Sayın İl Genel Meclisimizin Değerli Üyeleri ve Saygın Yöneticileri. Öğretmenler Gününde, öğretmenlerimizin genel durumunu gözler önüne sererek konuşmamı tamamlamış olacağım. Ülkemizi yöneten siyasi iktidarda kim olursa olsun, öğretmenlerin sosyal, ekonomik ve kültürel düzeylerini düzeltmelidirler. Onların kimliğine yakışmayan ikinci bir işte çalışmasının önüne geçilmelidir. Bütün bu olumsuzluklar düzelmeden, hiçbir kimsenin rahat nefes alabileceğini zannetmiyorum. Bu şartlar düzelmeden, hiçbir kimse, evrensellikten bahsetme hakkını kendinde görmesin. Bu şartlarda yaşayan öğretmene, 24 Kasım günün kutlu olsun demenin hiçbir anlam ifade etmeyeceği kanısındayım. Öğretmenlere aslı görevlerini yapmaları için gereken koşullar sağlanmalıdır. Sağlansın ki, medeniyetin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu hedefe ulaşılsın. Atatürk diyor ki , “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” O’nun göstermiş olduğu hedef de, kültürle, sanatla ve çağdaş medeniyetle bütünleşme vardır. Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyeti Devletini sonsuzluğa taşıyacak olan gençlerimize, her türlü sorumluluk bilincini aşılayacak öğretmenlerdir. Bu anlamda, başta başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere, ülkemiz için canla başla çalışan bütün öğretmenlerin, hayatta olmayanlarını rahmetle anıyor, halen çalışmayıp emekli yaşamı sürdürenlere afiyet ve huzur diliyor, çalışan öğretmenlerimizin günlerini kutluyor ve her zaman bu ülkenin onlara sonsuz ihtiyaçlarının olduğunu bilmelerini istiyor ve sözlerimi bu dileklerimle tamamlıyor, hepinize saygılarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Mürsel Adıgüzel
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

24 Kasım Öğretmenler Günü

Değerli arkadaşlarım. Bugün Mustafa Kemal Atatürk'ün, 24 Kasım 1928 tarihinde Millet mekteplerinin açılışını yaptığı gün dür. Bu gün ilk olarak dilimize ve sesimize uyan bugünkü alfabenizin kabul edilişinin ardından, herkesin okur yazar olması anlamınını taşıyan gündür. Mustafa kemal Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanını alması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin O yüce insana bu unvanı vermiş olması çok önemlidir. İşte bu nedenle, bu gün 24 Kasım, Baş Öğretmenlik günüdür ve O yüce insanı şükranla anıyorum. Bu hatırlamayı yaparken, şunu da vurgulamak istiyorum. Bugün, 1980 ihtilalinin mimarından olan ola, o günün Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlam'ın hatırlaması sonucunda, böyle bir günün varlığı böyle ortaya çıkmış oldu.
İşin özü, bu gün Atatürk'e Baş Öğretmenliğin gecikmeli olarak, 1981 yılında verilmesidir. Bugün Atatürk’ümüzü anma günüdür ve ülkemize has bir gündür. Bütün dünyadaki gibi kutlanan bir öğretmenler günümüz halen yoktur. Bu durumu görmemezlikten gelenlere hala bir anlam veremedim. Ya dünyaya uyarsın, ya da kendi kuruluş tarihine. Dünya 5 Ekim diyor. Bizde Öğretmen okullarının açılışı olarak 16 Mart diyorsak, neden kabul görmediğini hala anlamak mümkün değil. Neden ve niçin bu dayatmanın yapıldığını anlamak mümkün değil. Neden bütün temel gerçekleri göz ardı edip, kaçıyoruz.
Bakın değerli okur ve yazar arkadaşlarım. Toplumları yönetenler ve yönetilenler diye ikilemli düşündüğümüzde, kimlerin kimlere ne sunduğu ortaya çıkar. Gelin Hey dünyamızın güzel insanları. Gelin birlikte oturup düşünelim. Düşünelim ki, yaşanır bir dün yayayı nasıl kurabiliriz. Düşünelim ve kafalarımızı o temel ilkelere yoralım. Çağdaş bir dünyayı yaratmak için, o felsefeyi bilen öğretmenlerin yetiştirilmesi sağlayalım. Onlarda, önce çocukların nasıl yetişmesi gerektiğini bilsin ve o felsefe biliminde yetiştirsinler. O kişiler anne baba olduklarında, sosyal genleri düzenli olan çocuk sahibi olsunlar. İşte mutlu bir dünya düzenini bu şekilde kurulur derim. Bunun ölçütü de düzenli bir ”eğitim-öğretimle” oluşur. O zaman kaliteli insanlara sahip olmuş olursunuz.
Bu dünyanın çok değerli ve güzel insanları, artık uyumayalım ve uyanalım. Öğretmeni açlık ve saf alete terk etmeyelim. Onların bütün günlerine saygı duyup kutlayalım. Onların toplumumuza daha faydalı olması yönünde, bütün imkânlarımızı kullanalım. Aksi halde geleceğimizin başı dik nesillerin yetiştirilmesi, mümkün olmaz ve hayal olur. Öğretmenlerin 'sosyal-ekonomik ve kültürel' düzenlerini korumazsanız, onların okutmuş oldukları öğrencilerine, simit satmasını engelleyemezsiniz. İşte bu çarpıklığı durup düşünmek zorundayız.
Bütün bu olumsuzlukları düzelmeden, hiçbir kimse gelişen dünya düzeni içerisinde, evrensellikten bahsetme hakkını kendinde görmemelidir. Bugün öğretmenlerimizin günüdür deyip, o anlam da kutlamak hiçbir zaman öğretmenin sorununu çözmez. Onların içinde bulunduğu şartların ve sorunların ele alınarak çözüme kavuşturulmadıktan sonra. Kutlamanıniz hiçbir anlam taşımaz. Kendi kendimizi kandırmamıza gerek yoktur. Bugün,Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün almış olduğu unvanının günüdür ve o anlamda kutlanması gerektiği gerçeğini bilmeliyiz. Öğretmenlerimizin gününü de gün gibi kutlamanın gereğini yerine getirmesi gerekir diye, düşünüyorum.
Çağdaş medeniyetin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün Devrimlerini savunan ve savunmaya devam edecek olan öğretmeni yetiştirelim. Ondan sonra dönüp günlerini kutlayalım. O zaman cumhuriyetin geleceğinden endişemiz olmaz. İşte o zaman demokrasinin, insanlara gelecek vadi gerçekleşmiş olur.
Saygılarımla.
Mürsel Adıgüzel
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

24 KASIM 2013 ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

Değerli öğretmen arkadaşlarım ve sevgili okurlarım. 24 Kasım 2013 Öğretmenler Gününüz kutlu olsunla yazıma başlamak istedim.
24 Kasım Mustafa Kemal Atatürk ün 24 Kasım1928 yılında, millet mekteplerini açtığı, Arap Alfabesinin kaldırıldığı, onun yerine Latin harflerinden oluşan alfabemizin kabul edildiğini kutlamaktayız. Bu gün, öğretmenlerimize ve halkımıza kutlu olsun.
Mustafa Kemal Atatürk, dilimize ve sesimize uymayan Arap Alfabesinin yerine, dilimize ve sesimize çok uygun olan ve uyum sağlayan Latin Harfleriyle yapılacak öğretimi bizzat kendisi kara tahta başına geçerek öğretilmesini, göstermiştir. Bu nedenle de Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisine Baş Öğretmenlik unvanını vermiştir.
Harf devriminin yapılması sonucunda, o gün yüzde on okuryazar oranı, bugün yüzde doksanların üstüne çıkmıştır. Ülkemizde yaşayan ve okuma yazma bilmeyen herkesin okuryazar olması hedeflenmiştir
24 Kasım Öğretmenler Günü’ne nasıl gelindiğine bakıldığında, 12 Eylülcülerin yapmış olduğu ihtilalının, birici derecede ki has adamı olan, Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlam‘ın eseridir. Bakan bu günü, bütün öğretmenler günü olarak kutlanmasını sağlamıştır.
Ne yazık ki, dünya da kutlanan 5 Ekim öğretmenler günü bizde kutlanmamaktadır. Kaldı ki ülkemizde kutlanması gereken öğretmenler günü, öğretmen okullarının açılış günü olan 16 Mart günüde kutlanmalıdır. Ne yazık ki asıl “Öğretmenler Gün” bizim öğretmenlerimize çok görülmüştür.
Ya dünyanın kabul ettiği 5 Ekim güne uyarsın, ya da öğretmen okullarının açılışın olan 16 Mart gününü esas alınarak Öğretmenler Gününü kutlatırsınız.
Sevgili okurlarım. Toplumları yönetenler ve yönetilenler diye ikilemli düşündüğümüzde, kimlerin kimlere ne sunduğu ortaya çıkar. Gelin ülkemizin güzel insanları. Gelin birlikte oturup düşünelim. Ortak aklımızı kullanarak, çağdaş bir Türkiye yaratmak adına, çağdaş öğretmenlerin yetiştirilmesini sağlayalım. Onlarda bizim çocuklarımızı, çağdaş insan olarak yetiştirmiş olsunlar. Bu sayede, Donanımlı yetiştirilen insanlar, anne baba olduklarında, kindar ve dindar değil sosyal düzeyleri düzenli ve düzeyli olan çocuklar dünyaya getirsinler. Böylece, mutlu ve huzurlu bir yaşam kurulmuş olsun.
..

Devamını Oku