Zaman tüneline girilirken inciniriz,hep bir kırıktır zamanın yeli, tiz bir akıştır incedir sesi
Nakış nakış örülür anlar,ne kadar kullanırsan kullan,biter elbet bir yerde yaşam
-Bir Yerde Bulur Duyarsan Sende Beni Ne Mutlu-
-
.
Sen isyanı küllenmemiş
Asi bir rüzgar gülüsün
Bilmezsin ki ah der inlerim
Ben sensizlikte neler ederim
Her zaman özlenen beklenen
Gel gör beni sende ne haldeyim
Sen benden habersiz aynı yerde
Seni içerim güzel gözlerinde
Dalar giderdim engin denizlere
Cami önünde havalanan kumrular
Sensizliği seslendirirken kanatlarında
Kızıl güneş vurur gün batımlarında
Yüreğim ağa takılan balık çırpınışlarında
Sende dilersen var git kaçak bir bulutla
Ben yine yalnız kalırım karanlıklarda bir başıma.
-Sen yağmur ben bulut /Sen durgun ben tutkun
Akmışız özlenene kavuşamamışız /Sen suskularda yıllar vurgun-
İkinci dünya savaşı Balkanlarda ki Bulgaristan da iç savaşla, dış emperyalist güç olan Alman Hitler faşizmi ve Bulgaristan kralcılığına karşı,Sovyet kızıl ordusu desteği ile Bulgar partizanların mücadelesi başarılarak Hitler faşizmi ve kralcılık ülkeden kovularak def edilir halk demokrasisine geçiş sürecidir.
Dünyanın yandığı o bindokuzyüz kırklı yıllarında halklar bu ikinci yıkımda yaralarını sarmaya çalışır.
Bulgaristan da küçük kasabalarda kapılarda hiç kilit yoktur kimse kimsenin malına tenezzül etmez.
Kimse birbirine karşı kötülük beslemez evinde bir şeyi eksik olsa komşusun evinde kimse olmasa bile kendi evi gibi gider ihtiyacı olanı alır ilişkiler o denli insancıl o denli içten ve o denli dürüst sevecendir.Bu köy ve kasabalarda insanlar çok çalışkan dürüsttürler zamanın saflığında bozulmayan gün şafakları çağlarken.
Topraklar ziraatçılık için o denli yetersiz olmasına karşın biraz tarım ve hayvancılıkla yaşamlarını sürdürmeye,savaşın yıkımı ile yerle bir olan bu ülke insanı, insanın insana kul olmadığı yeni bir yaşam yolunda mücadele etmektedirler.
Savaş bittiğinden 'Leyla bir özge candır kara gözlü ceylandır doyum olmaz hüsnü handır'
vatan bildikleri Atatürk cumhuriyeti özlemi içlerini yakıp kavurmaktadır.
Bulgaristan'da koşumculuk(saraç) yapan kendi halinde zanaatkar olan davutoğullarından Rafet kendisi gibi sessiz sakin minyon sevecen eşi Çakır oğullarından Emine ve ikisi erkek biri kız olan üç çocuğu ile yaşamlarını bu küçük kasaba olan Pavlikan da sürdürmektedir.
Küçük oğlu Hilmi tam bir delibaştır asimi asi kızıl tipli bu deli fişek genç ergenlik yaşlarında düğünlerde hep kavgacı hep dik başını gösterir ele avuca sığmaz.
Sügündolu kasabasında bir düğüne gider orada Selime isminde minyon sevecen onaltı yaşında hoş bir kız görür bir anda ona tutulur kızı alır kaçırır eşi olur.
Bizim delifişek hiç us durmaz yine bir gün düğünde daha önce sevdiği kızı Bulgar genci dansa kaldırdı diye kavga çıkarır yedi Bulgar gencini bıçaklar ve kaçar.
Durum berbattır çare vatana kaçıştır yıl bindokuzyüz kırk dokuz göç yollarıdır ve Türkiye'ye onca zorlukla yıldız dağlarından yıldızları geceden toplayıp gün ışımalarına serperek Istıranca'lar aşılarak,üstelik eşi ilk çocuğuna hamiledir ilk durak Tekirdağ'a gelinir.
Tekirdağ da Muratlı caddesinde bir eve yerleşilir.Hilmi çalışkan çok ataktır.
Hemen bir el arabası yaptırır börekçiliğe başlar.İşinde çok iyidir kısa sürede kendini kabul ettirir.Muratlı caddesinden börek dolu arabası ile iner cadde bitiminde tüm böreğini de bitirirdi,artık paraya para demez evin her yeri para ile doludur yağ, un çuvalları kilerde dopdoludur çok büyük emekle zorluklarla gecelerini gündüzlerine katarak biraz olsun maddi durumlarını düzeltiler bu arada geçen 49 dan 52 yılları arasında iki çocukları olur biri kız diğeri erkek isimlerini de Emine ve Rafet olarak verirler,bir süre sonra Hilmi annesini yitirir.
Her ne hikmetse Hilmi'nin başında yine kara bulutlar dolanır döviz kaçakçılığı ile gözaltı ve hapislik süreci yaşar Çanakkale Biga cezaevine konur.Oysa kaçakçılıkla ilgili değildir sadece parasından bir kısmını yabancı paraya çevirmiştir o zamanın kanunları onu suçlu bulur,cezasını çeker.Cezaevinden çıkınca bu şirin kasabayı beğenir ve ailesini buraya yerleştirir yine börekçilik yapar ve başarılıda olur.Bu başarı ve para kazanması onun alemci yapısına iyi bir ortamdır da,eğlence alanlarının içkili ortamlarının aranan baş adamıdır, bonkördür de çok sevilir..
O yılların sanat müziğinin nadide seslerinden Hamiyet Yüceses evine konuk olacak kadar popülerdir de..
Yıl 1955 bir oğlu daha olur iyi arkadaşı olan o dönemin ileri gelen polis şeflerinden
Vedat Sokullu'nun ismini verir.(Vedat SOKULLU 01.10.1959 -23.06.1960 Çanakkale İl Emniyet Müdürü)
Zaman Hilmi için dolu dolu,bentsiz nehirler gibi akar, bu hırçın dalgalı yaşam denizinde dur durak bilmeyen yaşamın uçkun adamı her dalda vardır.
İçki, kumar, kadın düzensiz bir yaşam aile ilişkisinin dallarını bir bir her an kırıp sarsmakta eşi için yaşam gittikçe çekilmez olmaktadır,zira küfür dayakta bu ilişkide minnacık sevecen Selime'nin canına tak etmektedir.
Burada da tutunamazlar çöküş başlamıştır yine göç yolları görünmüş toparlanarak İstanbul'da Altıntepsi semtinde bir bahçeli ev tutularak yerleşilmiştir.
Ata sözü deyimine uygun olarak kırk yıllık kanî olur mu yanî ispatlarcasına Hilmi yine aynıdır delibaşlığında..Dışa karşı hep eli açık bonkör sevecen evinde ise eşine karşı hep itici kırıcıdır babası bu duruma içerler ve büyük oğlu Alin'in yanına Keşan'a gider kısa bir süre sonrada ölür.
Bitmdi...
Vedat Koparan 15.07.2004(14:12)
Vedat KoparanKayıt Tarihi : 24.7.2006 17:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ustaki Pus zaman tüneline gidişte bir ailenin yaşanan gerçekliği... Seni Bulmak Bu Yoksun Karanlıkta Işıksın Karanlık Kayboluşlarımda

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!