Emekçiler meydanlara
Halay davul zurnalarla
Düğün kurun o yollara
Bir mayısta Kızılay da
Devrim için çıktık yola
Kenetlendik hep kol kola
Anı Şair: Ümit Yaşar Oğuzcan Altıncı Mektup
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,
Devamını Oku
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,
Mayıs
Mayıs ayı, Kocadağlar, Ohannes Bakırcıyanlar gibi kömünistlerin katledildiği; Denizler, Yusuflar, Hüseyinlerin idam sehpalarında faşizmi lanetleyip, devrimi haykırdığı, Sinanlar, Alpaslanlar, Kadir Mangalar gibi nice neferlerin devrim kavgasında tohum olup toprağa düştüğü aydır.
Mayıs ayı içinde yitirdiklerimizden biri vardır ki, onun yeri başkadır. O, Kuzey Kürdistan-Türkiye’de komünizmin, Marksizm-Leninizmin kızıl bayrağını 1972’de yeniden göndere çekmeye önderlik eden İbrahim Kappakkaya’dır.
1973 yılının Ocak ayı sonunda, Dersim'de, -Vartinik / Mirik Mezrası'nda- devletin kolluk güçleriyle çıkan çatışmada boynundan yara alan İbrahim Kaypakkaya, daha sonra bir ihbar üzerine tutsak edildi.
Cellatlar, İbo'ya işkence ederek kendileri için gerekli bilgileri almak istiyordu. Ama çabaları boşunaydı: İbo, tüm işkencelere rağmen örgütsel çalışması hakkında hiçbir bilgi vermiyordu, konuşmuyordu.
İbrahim, ser verip sır vermiyordu...
İbo, Diyarbakır işkence hanelerinden her tarafa yayılan bir direniş geleneğini bayraklaştırıyor, işkencede devrimci tavrın nasıl olması gerektiğini, komünist bir önder olarak pratik tavrıyla herkese gösteriyordu.
Faşist katiller dört ay süren yoğun işkenceler sonucu konuşmayacağına emin olduktan sonra, İbrahim'i, 17 Mayıs'ı 18 Mayıs'a bağlayan gece kurşunlayarak katlettiler.
Onlar İbrahim’in vücudunu genç yaşında aramızdan söküp aldılar. Fakat onun düşüncelerini ve davasını yok edemediler, onun mücadelesini yok edemediler. O bugün de yaşıyor ve proletaryanın ve ezilenlerin mücadelesinde, yeni dünya mücadelesinde her zaman yaşayacak. İbrahim'i, döneminin tüm devrimci önderlerinden ayıran temel farklılık, onun Mustafa Suphi TKP'sinden sonraki uzun bir dönem üzeri küllenip kalmış Marksizm-Leninizm'in savunuculuğunda, bir dönüm noktasını oluşturması, geride komünist bir miras bırakmasıdır.
İbo'nun bıraktığı mirasın bazı temel taşları şunlardır:
* İbo, Kemalizme karşı yaklaşım bağlamında bir miladdır. Kemalizmin devrimci ve sosyalist hareket içinde yoğun bir etkisinin bulunduğu; Kemalizmin, ilericilik, antiemperyalistlik, hatta devrimcilik olarak görüldüğü bir ortamda İbo, Kemalizmin antiemperyalistliğinin sınırlarını, güdüklüğünü göstermiştir. Kemalist devrim ve iktidarın işçilere-köylülere tüm emekçilere düşman olduğunu, Kemalist iktidarın faşist nitelikte olduğunu cesaretle savunmuştur. O, bu alanda buzu kıran komünist bir önderdir.
* İbo, faşizme karşı mücadelenin devrim mücadelesi olarak yürütülmesi gerektiği doğru düşüncesini savundu. O, antifaşist mücadeleyi mevcut sistem içinde burjuvazinin bir kesiminin kuyruğuna takılmak şeklinde kavrayan reformist, kuyrukçu akımlara karşı mücadele eden tutarlı komünist bir önderdir.
* İbo, reform-devrim ilişkisi sorununa da, özellikle de TİİKP revizyonistleriyle polemik içinde komünist tavır takınmış, Marksizm-Leninizm'in parlak bir savunuculuğunu yapmış bir komünist önderdir.
* İbo, içinden çıkıp geldiği PDA'nın (Aydınlık/Şafak) 'ilerici-Kemalist ordu' darbesine bel bağlayan legalist, laçka örgütlenme planı ve uygulaması karşısında, merkezinde meslekten devrimcilerin bulunduğu Leninist parti modeliyle çıkan komünist önderdir.
* İbo, örgüt içi ve dışında ilkeli ve açık ideolojik mücadele ilkesini savunan ve uygulayan, PDA'nın -bugün Genelkurmay’ın sözcüsü gibi davranan- revizyonist şeflerinin kapalı kapılar ardında tezgahladıkları komplolara rağmen ilkeli mücadeleden şaşmayan komünist önderdir.
* İbo, sosyalizm adına hareket eden gruplar içinde proletarya diktatörlüğü konusunda doğru tavır takınan tek önderdir. Kemalizmin sol içindeki etkisinden dolayı, solun (THKO, TİİKP, THKP-C) proletarya diktatörlüğünü teorik olarak bile kavrayamadıkları dönemde İbrahim Kaypakkaya proletarya diktatörlüğünün sınıfsal niteliği; sosyalizm için mutlak gerekliliği; görevleri konusunda esas olarak Marksist-Leninist görüşleri savunmuştur.
* İbo, proletarya önderliğindeki devrim için işçi-köylü ittifakının gerekliliğini savunmuştur. İbo, bu alanda savunduğu Marksist-Leninist görüşleriyle bir dizi burjuva kuyrukçusu görüşü mahkûm etmiştir. O, milli burjuvazinin ikili niteliğini de çok net olarak ortaya koymuş, burjuvazi ile ittifak kurulduğu şartlarda bile ona güvenilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.
* İbo, ulusal sorunda 'sol' içinde şovenist Kemalizmin 'antiemperyalistlik' adına egemen olduğu bir durumda; 'Kürt', 'Kürdistan' sözcüklerinin bile tabu olduğu bir ortamda; 'sol'un bu konuda yaptığı en ileri işin 'Doğu Mitingleri' olduğu bir ortamda; proletaryanın birliği, halkların kardeşliği adına Kürt ulusunun varlığının açıkça reddedildiği şartlarda... Kürt ulusunun varlığını, onun ayrı devlet kurma hakkını açıkça ve cesaretle savunan, ulusal sorunun gerçek çözümünün sosyalizmin yolunu açacak demokratik halk devriminde olduğunu gören ve gösteren komünist önderdir.
O bu konuda doğru görüşleri geliştirip ortaya koyarken, kendi çevresindeki az sayıda komünist dışında, aynı Kemalizm konusunda olduğu gibi, kelimenin gerçek anlamıyla yalnızdı. Kürt milliyetçiliği temelinde siyaset yapanlar bile, İbrahim Kaypakkaya Kürt ulusunun varlığını ve ayrı devlet kurma hakkını açıkça savunduğu dönemde sorunun adını bile koymaktan çekiniyor, kaçınıyorlardı.
İbrahim, alçakgönüllülüğü ile, öğrenmeye ve gelişmeye açık tavrı, özeleştiri silahını gelişmenin aracı olarak gören ve kullanan, söz ile öz birliğine belirleyici önem veren, görevin büyüğü-küçüğü arasında ayrım yapmayan, her konuda başkalarından talep ettiği şeyleri kendi pratiğinde yapmaya hazır olan ve yapan... tavırlarıyla kelimenin gerçek anlamında bir önderdi.
Fakat o, en önde yürümesine rağmen, teorik kavrayışı diğerlerinden çok ilerde olmasına, pratik konusunda da yol gösterici bir insan olmasına rağmen, kendini diğerlerinden üstün gören ve gösteren davranışlardan uzak, 'yanılmaz önder', her dediğinde bir keramet olan peygamber vb. pozlarına bürünmeyen, kişiliğini öne çıkarmaya karşı olan, kolektif çalışmaya büyük önem veren gerçek komünist bir önderdi.
Burada yalnızca temel noktalarda özetlediğimiz Marksist-Leninist görüş ve davranışları şahsında toparlamış olan İbrahim KAYPAKKAYA, bu görüşleri ve ideolojik kararlılığının bir ifadesi olarak, düşman eline tutsak düştüğünde de görüşlerini tavizsiz savunup, düşmanla savaşı işkence altında da sürdürmeyi bilmiştir. O siyasi görüşlerini hiç tavizsiz savunurken, örgütsel konuda tek bir bilgi vermemiş, daha önce başkalarınca verilmiş tek bir bilgiyi onaylamamış, komünist tavrın nasıl olması gerektiğini kendi tavrı ile örneklemiştir. O, 'ser verip, sır vermeyen' önder olma tavrıyla tüm devrimci saflarda bayraklaşmıştır.
O’nun hataları da vardı..
İbrahim KAYPAKKAYA hunharca katledildiğinde, henüz 24 yaşında olan genç bir komünist önderdi. Kuzey Kürdistan-Türkiye açısından ele alındığında, ona geçmiş deneyimlerinden yola çıkarak doğru Marksist-Leninist çizgiyi devreden bir yaşlı kuşak komünist yoktu.
T'K'P uzun on yıllardır sınıf uzlaşmacısı, revizyonist bir yörüngeye oturmuş; yozlaşmış SB'K'P'nin 'hık deyicinin tokmakçısı' haline gelmiş, Rus sosyal-emperyalizminin savunuculuğunu yapan işbirlikçi bir mülteci örgütü durumunda idi. KK-T'deki eski T'K'P kadroları ya mücadeleyi bırakmış, ya karşı-devrimci mülteci kulübünün Türkiye şubesi olmaya soyunmuş, ya da Mihri Belli veya Hikmet Kıvılcımlı gibi Kemalist askeri darbeciliği savunma konumuna girmişti.
Uluslararası plânda ise, her ne kadar modern-revizyonizme karşı mücadele içinde ÇKP-AEP etrafında Marksizm-Leninizmin devrimci özüne sahip çıkan bir kümelenme varsa da, bu akımın çizgisi de içinde çok önemli hata ve sapmaları taşımakta idi. Bu akım içinde bulunan partilerden hiçbiri 'Mao Zedung Düşüncesi'nin yanlışlarına karşı, doğru Maksist-Leninist temelde bir mücadele yürütmüyordu. Tersine, Mao Zedung Düşüncesi'nin Marksizm-Leninizmden sapma anlamına gelen yanlışları, Marksizm-Leninizme katkı olarak savunuluyordu.
KK-T'de devrimci kadrolar 'sol', 'sosyalist' literatürle daha yeni yeni tanışıyordu. Dünya Marksist-Leninist hareketinin temel eserlerinin birçoğu henüz tanınmıyordu. Dünya Marksist-Leninist Hareketi'nin geçmiş deneyimleri hakkında bilgi olağanüstü eksik ve sığ idi. Revizyonizmin kullandığı bir dizi eğitim malzemesi, 'sosyalist' eser olarak tanınıyor; ortayolcu akımın görüşleri, Troçkist görüşler ve modern revizyonistlerin görüşleri, Marks-Engels-Lenin-Stalin'inkiler gibi 'sosyalist' literatür olarak kabul görüyordu.
İşte İbrahim KAYPAKKAYA yukarıda çok temel konularda özetlediğimiz Marksist-Leninist görüşleri bu ortamda savundu; bu ortamda doğrunun ne olduğunu bulup çıkardı. İbrahim'in hataları değerlendirilirken bu gerçek bir an bile unutulmamalıdır.
İbrahim KAYPAKKAYA kuşkusuz genç bir komünist önder olarak hatasız değildi. Bütünlük içinde değerlendirildiğinde esası doğru, devrimci, Marksist, komünist olan düşüncelerinin yanında, kimi önemli yanlış düşünceleri de vardı. Onun yanlışları siyasi tespitlerinden örgütsel çalışmaya kadar çeşitli alanlarda ifadesini buldu ve TKP/ML'nin aldığı ilk yenilginin ağırlığında rol oynadı.
* İbrahim KAYPAKKAYA 1972'de TKP/ML'yi kurduğunda, Kültür Devrimi sırasında savunulduğu biçimi ile Mao Zedung Düşüncesi'ni Marksizm-Leninizmin bir üst aşaması olarak kabul etmiş, Mao Zedung Düşüncesi denen teorinin yalnızca modern revizyonizme karşı mücadele içinde mutlaka sahiplenilmesi gereken Marksist-Leninist devrimci özünü değil, onun bir dizi sapmasını da kendine temel almıştır. Bütün dünyada yeni yeni oluşan tüm genç Marksist-Leninist partiler gibi, İbrahim KAYPAKKAYA'nın kurduğu TKP/ML de kuruluşunda Mao Zedung Düşüncesi'nin bir dizi sapmasını 'Marksizm-Leninizme katkı', 'Marksizm-Leninizmin yeni bir aşamaya yükseltilmesi' olarak savunmuştur.
Böylece bir dizi Marksist-Leninist olmayan görüş de TKP/ML'nin kuruluşuna temel olmuştur.
Bunlardan biri, İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın Leninist çağ tespiti yerine Lin Biaocu çağ tespitini alması, buna bağlı olarak düşmanı taktik olarak küçümsemesi, Leninist devrimci durum öğretisinin ruhuna aykırı tespitler yapması, somut durumu da yanlış değerlendirmesidir.
* İbrahim KAYPAKKAYA'nın temel yanlışlarından bir diğeri, Çin somutunda uygulanan Halk Savaşı stratejisinin hiç ayrımsız tüm yarı-sömürgelerde mutlak geçerliliği savıyla olduğu gibi devralınıp, uygulanmak istenmesidir. Bu yapılırken de ÇKP tarihi ve Çin toplumu yeterince incelenmemiş, KK-T ile Çin arasındaki büyük farklılıklar gözardı edilmiş, subjektif sonuçlar çıkarılmış; KK-T devrimi adeta Çin devriminin bir kopyası olarak görülmüştür. Çin devrimi ve ÇKP deneyiminin yetersiz incelenmesi sonucu yapılan kimi yanlış değerlendirmelerin mekanik bir biçimde KK-T'ye aktarılması sonucu olarak da Komünist Partisinin öncelikle sanayi proletaryası içinde örgütlenmesinin mutlak zorunluluğu gözden kaçırılarak, öncelikle yoksul köylülüğün içinde yoğunlaşılıp, Komünist Partisinin ilk çekirdekleri buralarda yaratılmaya çalışılmıştır.
* İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş, doğrudan Leninizmi, Lenin ve Stalin'in eserlerini temel aldığı her konuda (örneğin ulusal sorun; örneğin reform-devrim ilişkisi sorunu; örneğin partinin sınıfsal niteliği sorunu vb.) Marksist-Leninist bir çizginin temel taşlarını döşerken, Kültür Devrimi sırasında savunulduğu biçimi ile Mao Zedung Düşüncesi'nin sapma teşkil eden görüşlerinden etkilendiği, bunları savunup uygulamaya çalıştığı yerlerde de yanlış içine girmiştir. TKP/ML'nin aldığı ilk yenilginin —hemen tüm yönetici kademenin hakim sınıflara tutsak düşmesi— ağırlığında, 'Mao Zedung Düşüncesi'nin yanlışlarının savunulmasına bağlı olarak da yapılan yanlış durum değerlendirmesi sonucu izlenen yanlış taktik çizgi önemli bir rol oynamıştır.
Yanlışları ne kadar ciddi olursa olsun, İbrahim KAYPAKKAYA bir bütün olarak değerlendirildiğinde Marksist-Leninist bir önderdir. Onun çizgisi üzerinde, onun çizgisindeki yanlışları özeleştiri ile aşarak ilerleyenler Bolşevizme varmıştır. Bu nedenlerledir ki, KK-T'li Bolşevikler İbrahim KAYPAKKAYA'yı bir bağıntıda Lenin yoldaşın Rosa Luxemburg'u değerlendirdiği gibi değerlendirmekte, onu Dünya Komünist Hareketinin ölümsüz kartallarından biri; KK-T'de Komünist Partisinin yeniden kurulması ve inşasının gerçek önderi olarak nitelendirmektedir.
(Daha geniş bilgi için, Yeni Dünya İçin Çağrı Yayınlarından çıkan, 'Kazanımları ve Hataları ile İbrahim Kaypakkaya (Genel Değerlendirme) ' adlı kitaba bakılabilinir.
Yanlışları ne kadar ciddi olursa olsun, İbrahim Kaypakkaya bir bütün olarak değerlendirildiğinde Marksist Leninist, komünist bir önderdir.
İbrahim Kaypakkaya adı altın harflerle Dünya Komünist Hareketi'nin tarihine yazılmıştır. Bu adın da simgelediği Marksist-Leninist öz, burjuvazinin ve onun çanak yalayıcılarının bütün 'komünizm öldü' yaygaralarına rağmen, tüm dünyada komünistlerin pratiğinde yaşamaktadır ve bu öz her yerde işçi sınıfını er geç kurtuluşa taşıyacaktır. Bugün güçlü ve yenilmez görünen emperyalizm, kapitalist sistem tarihin çöplüğünde 'hak ettiği' yeri alacaktır.
'DEVRİM İÇİN HER ZAMAN ÖLECEKLER BULUNUR
...gider...gider, nice koç yiğitler gider
Senin de içinde bir oğlun varsa çok değildir
Ey mavi gök! Ey yağız yer bilesin ki
Yüreğimiz kabına sığmamakta
Örsle çekiç arasında yoğrulduk
Hıncımız derya gibi kabarmakta” (İbrahim Kaypakkaya)
İbo mücadelemizde yaşıyor, yaşayacak!
Ertuğrul Sönmez
Şiirlerinizi görünce takvim yaprağı gördüm sanki))) coşkuluydu....
Tebriklerimle....
coşku dolu şair yüreği kutluyorum..şiiri beğeniyle okudum..Melih BAKİ
'Bir gün,ama bir gün mutlaka yüreklice,özgürce kutlanacak 1 Mayıslar diliyorum,kutlarım sevgiler..'
'Karsiyakanin uc gulu,Deniz gulu,Yusur gulu,Huseyin gulu'
aslında devrim işci felan hiç ilgilenmeme
ama şiirlerinize bir okuyucu ve şiir olarak baktım
çok güzel
tebrikler
devrim yüreğinize, selam olsun.
Emegin özgür oalacagi günelere inancla...
Birlik Mücadele Zafer!
Sevgilerimle Yusuf...
Yaşasın 1 Mayıs ! Yaşasın BİRLİK-MÜCADELE-ZAFER günümüz.
Vur kardeşim kalemini şu tarihin yüreğine
Kim pranga vurabilir emekçinin bileğine
Batırıver derinden, kazmanın ucunu yere
Toplayıver sömürgeni o çelik küreğine...
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta