Sana doğan günlerde, seni çizdiğim tuvalimde ince bir gözyaşı damlası hapsolmuş hüznüme ve dut kurusu, süpürge tohumu bir vazgeçiş tınısı yankılanmış ıssız anlarında sevgi ormanının...
Sensiz geçen anlarım da sana ait artık. Sinsi acılara satmaktansa yüreğimin resmini: gülücüğüne kilitledim apansız sevişmelerimizin buğulu aksini.
Dost bir merhaba sıcaklığı içimi titreten, adını yüreğimle paylaştığım her satır başında. Ürkek bir tavşan kaygısı, gözbebeklerini incitme tedirginliği apansız. Ve tekrar tekrar çözebilme çabası bir denklem anlatısındaki matematik karmaşasını. 'Keşke söylemez olsaydım! ' da sözedilen pişmanlık tanısı.
Koskoca bir yürek dolusu, canımın içi bir gülümseyiş buğusu ya da ıslak bir göbek kokusu, sana dair anlarda parmak ucumda adınla doğan şarkıyı söyleyen dostk bakışlı serçe kanadındaki gerçe.
Aynamdan yansıyan dost bakışın tanrısı;
SEVDİM SENİ...
(3/10/99 - pendik)
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Ne kadar güzel bir şiir. Gönlüne sağlık. Kutlarım. Selamlar...
slm hocam şiirleriniz çok güzel ÜMRANİYE TİCARET MESLEK LİSESİ 2003-2004 yılı mezunu öğrenciniz SALİHA sevgilerimle..
birgün bilgisayar ögretmenimin şiirlerini burada okuyacagım hiç aklıma gelmezdi...
SEvgilerimle.....
ÜMRANİYE TİCARET MESLEK LİSESİNDEN
11/B (2002/2003) YILI MEZUNLARINDAN..
Kendi fırtınasına karşı duranlar!
İnsanoğlu can sıkıntısı uğruna, kendi iç dünyasındaki
yoksul avareyi oynayabilmek için aşkı, kral
soyluluğunu yaratabilmek için de sevilme arzusunu
hiçbir zaman elden bırakmamıştır. Çünkü gayet iyi
bilmektedir ki en kolay mutluluğu her zaman avare
dilenciler yaşar, insan için kendisinin
düşüncelerinden çok başkalarının kendisi için ne
düşündüğü daha önemlidir.
Bir gerçek sürekli olarak göz ardı edilmektedir;
hayatta başkalarını sevme zorunluluğu olmadığı gibi
insanın kendisini sevmeyi başkalarından öğrenmeye de
ihtiyacı yoktur. Bu yüzden, kendi gerçeğini
keşfetmeden önce dışarıda melek avına çıkanları hayat
hoş bir sürprizle karşılar; ölümlüler diyarında
uçamazsın, çünkü insanın kanatları doğuştan
kırılmıştır, görsen de seyir eyle görmesen de,
buradaki her suret müstakbel bir hayaletin yüzüdür.
Olabildiğince mükemmeliyete yakın olmasını dilediğin
herkimse, onu tanımanla büyük ölçüde sıradanlığa
gömülecektir çünkü yaratıcı olan sorular karşısında
cevaplar hep ölümcül olmuştur. Çoğu insanın keşfedip
de uzun süreliğine tat alabildiği o denli az değeri
vardır ki, aç kurt misali saldırır her bilinmezliğe
karşı. Var olanı öldürmek, var olmayanı yaratmak;
insanoğlunun kendine biçmiş olduğu tarihsel misyon
budur işte.
(aşk parıltısının yakıcılığı yerine dost sevgisi daha
insancıl ve daha serinleticidir.. duygu
emirnamelerinden kurulu hiyerarşiler yerine bir ilişki
de yaratılacak olan eşit paylaşımlar, insanı aşk
sarhoşluğuna nazaran daha ayık bir kafada tutar)
Hayal kırıklıklarının çöküntüsünü yaratacak olan
abartılı umut depremlerini, aşk diye koyunlara asmak,
ne yazık ki kişinin kendi özgürlüğünü alaca renkli
zincirlere vurmasıyla aynı anlama gelir. Kaç aşk
vardır ki son sözü şu olmuştur; “..herşeyden evvel,
içinde terk edip toprağa gömmüş olduğun insana karşı
olan saygımdan ötürü aşkını kabul etmiyorum!
Yaratacağım sonsuzluğu kabul edişin en büyük
direncindir, ne mutlu ki sana var olan sancın yeni bir
doğumun habercisidir!”
Sonuçta her ne şekilde yaşanıyor olursa olsun sanırım
şunu belirtmek gerek; acılı aşklarda her zaman
birileri başkalarının omuzlarında göğe yükselir ama
sonuçta güneşine daha yakın olanlar sevgisinde hep
kendi ipini çekenlerdir!..
birde benim gibiler var su hayatta sevdiginin ardından
degil sevgisinin ardindan aglayip külleriyle o anları
hatrında ve yüreginde sıcak tutmak isteyen.
Geç kalmış olmalıyım, bunları sana yazmak için.En çok
küskün halini severdim biliyor muydun? Küsünce seni
daha çok sevdiğimi hissederdim.Gittiğinden beridir ne
şarkılar ezberledim, ne türküler söyledim, ne şiirler
yazdım.Hep sanaydı yollarım, hep sana taştım,hep sana
aktım.Tüm bunları biliyor muydun? Bilseydin sever
miydin beni? Yoo..Yok, sanmam... Sinemaya bile tek
başına gittim.Kafelerde yalnız, yollarda bile
tektim.Herkes çiftken tek yaşamak,sensiz yaşamak bana
çok koyuyor bunu da biliyor musun? Kimlerle vakit
geçiriyorsun? Mutlu musun? Mutlusundur umarım, mutsuz
değilsen ki benimle mutlu oluyorsan eğer.. Yoo..Yok,
sanmam... Mutlu olsan benim yanımda kalırdın,
gitmezdin değil mi? Fotoğrafın da yok bende, e ben
seni hep özlüyorum ama..İyi ki aklımı yitirmemişim
seni daima hatırlıyorum.İstediğim an, istediğim saatte
hatırlama gücüne sahibim.Sana şarkılar yazmak ne
güzel, bir gün dinleteceğim diye avutmak kendimi.Bazen
küserdin, kendini geriye çekerdin, kapatırdın
kalbini.Olsun ya ! Hiç ama hiç dert etmezdim,çünkü
bilirdim yine geri döneceğini.Şimdi gittikçe
uzaklaştın.Kaç yıl, bilmem kaç ay geçti ? Toplasan kaç
gün eder sensizlik ? Hiç hesapladın mı? Öyle ya şimdi
dönmek zor geliyor,kendimden biliyorum..Belki de tek
yolumuz görüşmemek, kabullenmek yokluğunu, yokmuş gibi
yaşamak, anlamak yalnızlığı şiirler yazmak
daima..Gittikçe uzaklaşıyorsun, dur artık ne olur !
Daha fazla gitme...
teşekkürler cem karadeniz:)
Çok güzel bir mektup sevgili kardeşim. Paylaştığınız için teşekkürler. Başarılarınızın devamı dileğimle.
Suna Doğanay
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta