1.........fıttırık Şiiri - İbrahim Şahin 2

İbrahim Şahin 2
532

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

1.........fıttırık

FITTIRIK

ŞAHIŞLAR:
1- Yalnız BEY (Orta yaş üstü, etiket düşkünü, yalnız yaşayan biri)
2- Mazbut- Konağın bekçisi (Orta yaş, hazırcevap)
3- Aşçı Kadın (Orta yaş, görevi ile yetinen biri)
4- Doktor (Genç, sözünü esirgemeyen biri)
DEKOR:
Bahçe: çiçeklerle donatılı, meyve bahçeli.
Oda: Plaket, kupalarla dolu.
KORO:

‘’ Doktor çare bulmaz derdimize, o da biraz birazcık üşütük!’’

ÜŞÜTÜK
Aşağıdakiler, ortadakiler
En üst katlardaki mutlu sakinler
Ben sen, onlar bunlar, şunlar ve bizler
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

İçerde dışarıda, işte güçte
Sevdada kavgada, uykuda düşte
Ben sen, onlar bunlar, şunlar ve bizler
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

Dergâhta, bargâhta, hakta, mecliste
Allah Allah! Tekme yumruk dalışta
Birbirimize el else çekimde
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

Tüy bitmemiş yetim hakkı yeyişte
Ordan buradan çal çırp köşe dönüşte
Sorana külliyen yalan deyişte
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

Gör, duy, sor, düşün; birazcık üşütük
Bir kerecik, azcık, azcık üşütük
Ben sen, onlar bunlar, şunlar ve bizler
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

(Yalnız Bey aşçısını çağırır)
Yalnız Bey:
- Sen kahvaltıyı hazırla, ben bahçeyi dolaşıp bir temiz hava alıp geleyim. Kahvaltıda bıldırcın yumurtası istiyorum.
Aşçı:
- Tamam efendim, siz nasıl emrederseniz.
(Yalnız Bey, bahçeyi dolaşır, sinirli bir biçimde sahneye girer. Sahneye girdiği an aşçısı koşarak gelir)
Aşçı: Efendim bıldırcın yumurtalarının hepsi alınmış.
Yalnız Bey:
- Konağın sahibi miyim yoksa bekçisi mi belli değil. Erikler yolunuyor, ben görüyorum, ben topluyorum. Güller yolunuyor ben görüyorum. Bıldırcının yumurtası çalınıyor, ben görüyorum. Bıldırcın boğazlanıyor ben görüyorum. Güya konağın bekçisi var, her ay tıkır tıkır maaşını alıyor, bir lira eksik alsa kıyameti koparıyor. Şimdi ben ona sorarım kıyamet nasıl kopartılıyor. (Avazı çıktığınca bağırır.) Mazbut, Mazbuuut!
Mazbut gelir, selamını verir. Hazır olda:
- Emredin efendim!
Yalnız Bey:
- Erikler yolunmuş, bütün dalları kırılmış, görmedin mi?
Bekçi:
- Gördüm efendim, kırılan dalları tek tek topladım. Topladığım dalları da kurutup yaksın diye Süliman Amcaya verdim.
Yalnız Bey:
- Bu nasıl görmek, dallar kırılmadan göreceksin.
Bekçi:
- Gördüm efendim, dün dallar kırık değildi.
Yalnız Bey:
- Dalları kırık, kırık değil görmeyeceksin, dalları kıranı göreceksin.
Bekçi:
- Dalları kıranı görmedim efendim.
Yalnız Bey:
- Güller kopartılmış, onu kopartanı da görmedim deme sakın.
Bekçi:
- Demeyeceğim efendim.
Yalnız Bey:
- Güzel, demek ki gördün gülleri kopartanı.
Bekçi:
- Gördüm efendim.
Yalnız Bey:
- Bir de gördüm diyor, olmadı bir de yardım etseydin.
Bekçi:
- Ettim Efendim.
Yalnız Bey:
- Çıldıracağım! Kimdi kopartan, nasıl yardım ettin, söyle deli etme beni!
Bekçi:
- Gülleri kopartan bendim efendim.
Yalnız Bey:
- Nee, sendin haa, söyle gülleri niye koparttın!
Bekçi:
- Söylüyüm efendim.
Yalnız Bey:
- Söyle diyorum sana, söyleee!
Bekçi:
- Efendim, yoldan yeni evli bir çift geçerken ilk defa böyle bir bahçe gördüklerini söyledi. Çiçeklerin kokusuna bayıldıklarını söylediler. Bende koklamaları için bir demet koparttım kendilerine takdim ettim.
Yalnız Bey:
- Ben sana takdim etmeyeceğim hatta keseceğim, maaşından keseceğim.
Bekçi:
- Kesersiniz efendim, isterseniz kesik kesik verin ben onları yapıştırıp bakkal çakkal birine yuttururum.
Yalnız Bey:
- Kes karşılık vermeyi.
Bekçi:
- Kestim efendim. Kesmesem maazallah kellemi kesersiniz.
Yalnız Bey:
- Bıldırcın yumurtalarına ne diyeceksin onu merak ettim.
Bekçi:
- Yımırta mı? Arka sokaktaki kadının gelişme engelli bir çocuğu varmış, doktor bıldırcın yımırtası yemesini söylemiş, zavallının yımırta alacak parası yok. Yımırtaların hepsini topladım ona verdim.
Yalnız Bey:
- Her parası olamayanı ben mi düşüneceğim. Biri de gelip oturacak evim yok dese bu koskoca konağı mı vereceğim.
Bekçi:
- Öyle deme efendim, zengin parası garibin duası.
Yalnız Bey:
- Sus bir de akıl vermeye kalkma. Çık bahçe kapında bekle. Doktorum gelecek bekletmeden odama getir.
(Kapı Çalınır.)
Yalnız Bey:
- Ne var?
Bekçi:
- Doktunuz geldi efendim.
Yalnız Bey:
Bekletme al içeri.
(Doktor içeri girer selamını verir.)
Doktor:
- Sizi iyi gördüm efendim.
Yalnız Bey:
- İyi değilim Doktor.
Doktor:
- Önce bir muayene edelim, anlarız sebebini. (Nabzını ölçer.) Nabız atışı gayet iyi. (Kalp atışını dinler) Kalp atışı gayet iyi. (vücut ısını ölçer) vücut ısınız da iyi.

- Kalp atışını dinler) Kalp atışı gayet iyi. (vücut ısını ölçer) vücut ısınız da iyi. Şikâyetiniz nedir?

Yalnız Bey:
- Gündüz bir dakika yerimde duramıyorum hep sinir hep sinir. Gece uyku uyuyamıyorum.
Doktor:
- Sebep?
Yalnız Bey:
- Doktor ben çevreci biriyim. Tema Vakfı tarafından yüzlerce ödül aldım. Bu konağın bahçesinde bitkinin her türlüsü, meyvenin her çeşidi, evcil, yabani hayvanın her türü var. Bütün bunları huzur için yapıyorum gelin görün ki huzur yok. Bir bakıyorsunuz eriğin dalı kırılmış, bir bakıyorsunuz gül dalından kopartılmış, kümesten yumurta çalınmış. Bir keresinde kümesten tavuk çalan birine silahla ateş ettim, komşuları akıl vermiş davacı oldular. Yasalarımız yasa değil, neymiş efendim silahla sadece yatak odasında ateş edilirmiş. İşe bak, işe! Benim bildiğim yatak odasında ateşli silah kullanılmaz. Neyse lafı uzatmayalım altı ay hapis geldi. Para cezasına çevirdim, para bir şey değil, sinir yapıyor.Sininir sinir derken dellenmenin son kertesindeyim anlayacağınız.

(Doktor konuyu değiştirme adına plaketleri sorar.)
- Bu kadar plaket neyin nesi?
Yalnız Bey:
- ‘’ Doktor Bey, bu plâketi Bana, Bana Neciler Derneği verdi. Hükümet yeni bir yasa çıkartmış. ‘’Sevgililere Bakışma Vergisi Düzenleme Yasası’’ Kahvede önüne gelen atıp tutuyor. Ben, bana ne dedim. Dernek bu plâketi verdi. Bu kupa Sana Neciler Derneği’nden, Hükümet Yabancı Uyruklulara Mülk Edindirme Yasası çıkartmış yine kahvede önüne gelen atıp tutuyor. Ben önüme gelene sana ne, parası olan alır dedim. Hükümetin kulağına gitmiş, hemen Sana Neciler Derneği’ni harekete geçirmiş. Şu görmüş olduğun karpuz küre, Denize Karpuz Kabuğu Düşürenler Derneği tarafından verildi. Türkiye’de daha karpuz fideleri yeni dikilirken ben özel uçakla Madagaskar’dan karpuz getirdim, malum bizim basın böyle haberleri manşetten verir. Bu kupayı leylekleri Çiftleştirme Derneğinden aldım. Şu karşıda gördüğün ağaç leyleklerin çiftleşebileceği en doğal ortam olarak seçildi. Şu kupa Tekere Çomak Sokanlar Derneği’nden, Bu plâket Suyu Yokuşa Akıtanlar Derneği’nden, 0 plâket Yosunları Yaşatma Derneği’nden, Bu İlahi Taktir Cemiyeti’nden,
Doktor:
- Bu?
Yalnız Bey:

- O mu? O, Süt İçtim Dilim Yandı Diyenler Derneği’nden, Bu timsah rozeti, Sürüngenleri Kurtarma Memurları Süründürme Derneği’nden, Bu oyuncak Şakşakçılar Derneği’nden, bu tokmak, Taktakçılar Tıktıkçılar Derneği’nden, bu neşter Kürtajcılar Derneği’nden…
(Doktor bayılmadı ise de bayılmasına az kaldı denebilir. Gözler daldı dalacak. Beyin söylenilenleri algılamıyor, sadece her söze kafa inip kalkıyor.)

Yalnız Bey:
- Doktor Bey, ben sizi değil, siz beni uyutacaksınız..
Doktor:
- - Şikâyetinizin sebebini anlayabilsem sizi uyutacağım da… İştahınız nasıl?
Yalnız Bey:
- İştah dediniz de aklıma geldi. Geçenlerde bir dernek kurdum, ‘’Fasulyeyi Kaynatanlar Derneği’’ Rakipler ‘’Kafayı Oynatanlar Derneği’’ni kurdu. Kurmalarına bir şey demem de bizim etkinlik gününde aynı yerde onlar da etkinlik düzenledi. Biz fasulye kaynatıyoruz kazan kazan… Onlar halay çekiyor, el ele, kol kola. Bizim kazanı gören ‘’ Aboovv’’ diyor başlıyor oynamaya.. Fasulyeler pişti. Ziraat odası başkanı ile benden başka kimse yok kazan başında. Başkan kibarlık olsun diye yemiyor, basına poz veriyor, demeç veriyor. Ben yiyorum yiyorum kazan eksilmiyor. Yemesem ödediğim para boşa gidecek. Yürüyorum bir iki, yiyorum iki tabak, yürüyorum bir iki, yiyorum üç tabak, yürüyorum bir iki, yiyorum beş tabak, tabak tabak…

Doktor:
- Hop hop! Yeter tabakhaneye döneceksin. Gaz, kabızlık var mı?
Yalnız Bey:
- Doktor o gün dakika bir taarruz beş’’ Zart, zart, zart, zart, zart! ’’
Mahalleli saldırıya maruz kaldığını sanıp mahalleyi akşamdan terk etmiş Benim ev okulun hemen köşesi. Sabah bir sessizlik bir sessizlik... Meğer okulun müdürü ilk dakika okulu tahliye ettirmiş.

Doktor:
- Öğrenciler bayram etmiştir.
Yalnız Bey:
- Beşi onu edememiş.

Doktor:
- Toplumun her kesiminde azınlık da olsa olumlu düşünen vardır. Eğitin aksamasına üzülenlerin olması şaşırtıcı olmamalı.
Yalnız Bey:
- Onların ki eğitim aşkı değil kör talih.

Doktor:
-O da ne?

Yalnız Bey:
- Üçü beşli kaçarken ayağını kırmış, geri kalan da korkudan altına işemiş.
Doktor:
- Korkmaları, hatta altlarına işemeleri gayet normal.

Yalnız Bey:
- Ne yani doktor, benim normal olmam için altıma mı işemem gerekir onumu demek istiyorsunuz?
Doktor:
- Siz beyninize işemişsiniz haberiniz yok.
Yalnız Bey:
- Doktor bırakın espri yapmayı bana gerçekleri söyleyin.
Doktor:
- Efendim siz ve sizin gibiler yalnızlık denizinde gemilerini bir müddet yüzdürürler ya da yüzdürdüklerini sanırlar ama sonunda mutlaka rotayı şaşırırlar.
Yalnız Bey:
- Doktor! Bırak denizi gemiyi, rotayı, ben gemi kaptanı değilim ben bu konağın sahibiyim ve kafayı üşütmenin kertesindeyim.
Doktor:
- Nihayet aynı şeyi söyleye bildik. Ben de diyorum ki siz ve sizin gibilerin kafayı üşütmesi tıbbi bir gerçek olmasa da kaçınılmaz bir gerçek.
Yalnız Bey:
- Ne! Şimdi ben kafayı üşütmüş müyüm?
Doktor:
- Maalesef Efendim.
Yalnız Bey, kafayı üşütmüş bir şekilde ‘’ Üşüdük, üşüdük’’ diyerek turalar. Birden seyirciye döner:

Doktoru alkışlayanlar?
(Alkış sesleri)
- Beni alkışlayanlar?
(Alkış sesleri artmıştır.)
Doktora döner:
- Doktor, beni bu alkışlar deli etti.
(Perde kapanır Yalnız Bey Tekrar gözükür)

Yarın ilk işim ‘’Kafayı Üşütenler Derneği’’ni kurmak. Şartı şurtu olmayan tek adres.

KORO:
‘’ Doktor çare bulmaz derdimize, o da biraz birazcık üşütük!’’

ÜŞÜTÜK
Aşağıdakiler, ortadakiler
En üst katlardaki mutlu sakinler
Ben sen, onlar bunlar, şunlar ve bizler
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

İçerde dışarıda, işte güçte
Sevdada kavgada, uykuda düşte
Ben sen, onlar bunlar, şunlar ve bizler
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

Dergâhta, bargâhta, hakta, mecliste
Allah Allah! Tekme yumruk dalışta
Birbirimize el else çekimde
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

Tüy bitmemiş yetim hakkı yeyişte
Ordan buradan çal çırp köşe dönüşte
Sorana külliyen yalan deyişte
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

Gör, duy, sor, düşün; birazcık üşütük
Bir kerecik, azcık, azcık üşütük
Ben sen, onlar bunlar, şunlar ve bizler
Biraz, birazcık; azıcık üşütük

İbrahim ŞAHİN

İbrahim Şahin

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 18.1.2014 21:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yazdıklarınızı okumak her dem büyük keyif. İster şiir ister öykü olsun. Sahnelenmek üzere yazılmış bu güzel oyun ise seviyeli nükte ve hicivleriyle muhteşem bir eser olmuş...Sanki halkın bu gün içinde bulunduğu ruh haline ayna tutar gibi... Derim ki: bu eser burada kalmamalı, diğer yazdıklarınız gibi derlenip yayınlanmalı. Dahası; bu eser iyi bir ekip tarafından sahnelenmeli hatta tv. ce kabul gören kanallarda gösterilmelidir Naime ÖZEREN

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    candan kutlarımmmmmm

    Cevap Yaz
  • Salim Erben
    Salim Erben


    bu güzelim paylaşım
    üstün anlatımıyla
    okuyucusunu yormayan
    değerli bir eser olmuş
    yazan elleri kutlarım

    Cevap Yaz
  • Muzaffer Kalaba
    Muzaffer Kalaba

    İbrahim Bey,
    Yüreğine emeğine sağlık....değerli çalışmanızı ve sizi içtenlikle kutlarım....Başarınız daim, kaleminiz tükenmez olsun....
    Selam saygı sizedir ....

    Cevap Yaz
  • Şerafettin Muş
    Şerafettin Muş

    yürek mutfağında hazırlayıp servis yaptığınız bu güzel yazıyı okumanın hazıyla erdemle yazan saygın kalemine selam olsun hocam uzun olduğu kadarda içerik olarak güzeldi sağol

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

İbrahim Şahin 2