Yollara serildi yaşam boyu geçmişe dair düşüncelerin... Yarından fazlası önemini yitirerek, hafızamdan silinirken, yaşamıma tesir eden birçok anı, kendini korurken, kendimi kendimle acılandırıyordum...
Her buluşmamızda sana bir cümle yazdığım not kağıdını isterdin benden. Her gün yeni bir itiraf gibi uzatırdım cümleyi itiraf gibi, uzatırdım not kağıdını. Okumadan çantana koyardın, bense sadece bakardım sana... Sadece bakmak bir dünya düşünce görmek gibiydi... Gölümserdin, yine... Bilirdim bilerek sorularına kendince cevap arardın... Susardım...
Yaşamın dar zamanlarını sığdırırdık, düşler kurarken yüreğimizin sus denen anına konuşurduk, aniden, “sensizliğini düşünürken bedenim sarsılıyor, korkuyordum yaşamın bu anlarından” derken, içimden kopuşmalar oluşurdu...
Galiba vedasız gidişlerin bir haliydi bu içimde kırılmalar yaratan...
Ansızın “o cümleni tekrar eder misin,” dedi, “sustum.”
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.