09-) Yarınları Tüketmek Dünden / Osman ...

Gürkal Gençay
85

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

09-) Yarınları Tüketmek Dünden / Osman (Gakkoş)

(Güller, laleler, karanfiller bütün çiçekler solar. Çelik ve demir kırılır. Ama gerçek dostluk ne solar, ne kırılır... ''W.F. Nietzsche'')

I
özgürlük ne menem şeydir kardaş?
köyde başka, kentte başka
gecekonduda, dağlarda
özgürlük ne menem şeydir kardaş
değer yargıları nedir?

beynini kemirip duruyordu umarsız
içinden çıkamadığı bu soru Osman’ın.

II
Osman, bir Elaziz’li genç oğlan
aslan yürekli, çelik bilekli
ayağı yalın, göğsü fişeklikli
dağların karayağız adamı
kahverengi gözleri çakmak çakmak
kötüye ecel, haklının dayanağı.

Osman, bir Elaziz’li genç oğlan
““özgürlük? ..””
cevabını hala bulamadığı...

III
özgürlük ne menem şeydir kardaş?
nasıl düşer tarlamıza, toprağımıza
sabah ezanında gelinler, kızlar
başak sarıya durur
özgürlük göğerir güneşin kollarında.
hep farklı yüzle çıkar karşımıza
metropolde, megapolde, gettolarda
şehrin ışıltılı caddelerinde
Eyüp’te bir yerlerde, Taşlıtarla’da.

IV
özgürlük ne menem şeydir kardaş?
değer yargıları nedir?
altın kafeste bülbül tutsak,
yediği önünde, yemediği ardında;
keklik ise özgür, avcı kurşununa hedef
her an ölümü yaşamaya.
yeni caminin avlusunda
tabağı beş binden bir avuç buğdaya
tutsaktı özgür(!) güvercinler.
sıcacık bir evde, şefkatli kollarda
Avrupa mamalar,
kuştüyü yastıklara tutsak bir kedi;
ve bir sahipsiz anne kedi, özgür
ezilir vatan caddesinde.
Elazığ’da bir anne ağlar,
Adana’da bir gardaş,
dört kedi yavrusu ağlar Vatan caddesinde...

V
sokaklara sulu sepken yağmurlar düşer
üşüşür telefonlara jurnalciler
ayak sesleri karışır gecenin ortasına
köpek havlamalarıyla yırtılır sessizliğin perdesi
sokak lambalarının kirli beyazı ışıtır kahpeliğin yüzünü.

düşünceler beyinlerde özgür,
dilde tutsaktır.
yüreğinde taşıdığı hürriyetin türküsü
ıslık olur geceye bulaşır
tükürür bütün nefretiyle
cevabını bulamadığı bu soruyu;
özgürlük ne menem şeydir kardaş?
değer yargıları nedir?

VI
Osman, bir Elaziz’li genç oğlan
sarp kayaların kartalı
kara taşların boz yılanı
beli kütüklüklü, boynu mataralı
özgürlüklerin savaşçısı
satılmışların sorgulayıcısı.

VII
vitaminli suların akvaryumunda
rengârenk ışıklarla tutsak süs balıkları;
ve Galata köprüsünde bir olta ucunda
çırpınmakta özgür lüfer balığı.
özgürlük ne menem şeydir kardaş?
değer yargıları nedir?
bir iç hesaplaşmanın geceyarısında
cevapsız bir soruydu kafasındaki
““özgürlük? ..””
iliklerine kadar işlemişti bu yanıtsızlık...

VIII
işte o zaman anladı Osman,
ya özgür olacak;
yaşamından taviz vereceksin
ya birinin kumandasıyla/ sana tanıdığı haklarıyla
yalnızca onların istediği gibi
tutsak olarak yaşayacaksın.
bir oyuncak, bir kukla gibi.
kişiliğin bedeninin dışında
bedenin ise özgürlüğün.

/ bunun ikisi bir arada olmaz mı kardaş, insan hem özgür, hem de kendisi olamaz mı? ../

öyle bir ikilemdi ki bu cevapsız
öyle bir yaraydı ki umarsız
yüz yıllarca kanamaktaydı,
bedenine dolan bu sancı
artık her yanını sarmaktaydı.

IX
anasının şefkatli elleri gibi
saçlarında dolaşan rüzgar,
kadınının kokusu misali
akasyalar, yaban çiçekleri,
kardeşlerinin sesi gibi kulaklarında
çağıl çağıl çağlayan, cıvıl cıvıl kuş sesleri,
özgürlüğün kokusunu getirdi burnuna
tandır ekmeği, kekik gibi
soğanın acısı, ayranın ekşisi
anasının memesinde süt gibi
özgürlük dağlarda ılgıt ılgıt
kentte ikiyüzlülüğün urbasındaydı
kahpeliğin, hainliğin, kalleşliğin;
bu elbiseyi giymeden özgür olunamaz mıydı?

X
herkesin payına düşen özgürlük başka mıdır kardaş?
umut başka mıdır, sevmek başka mı?
aklına takılır anası, bacısı
şehrin varoşunda, bir göz odada.
kahve bakan gözleri dolar ağlamaklı
bir cıgara sürer kurumuş dudağına
yamaçlara savurur dumanını
sevdiğinin resmi, bakmaktan eskimiş avuçlarında
dudağının kenarında bir inatçı tebessüm
hasretle sarıldığı mavzeri kucağında.

XI
dağlara kar erken düşer
gecesi bıçak gibidir, gündüzü öyle
şehirler sonbahar türküleri söylemekte,
zengin mevsimidir kış ayları
kar sımsıcak yağar onların damlarına
zemheri bir başka güzeldir pencerelerinin dışında.
saçaklarda buz,
göçten ardakalan bir serçe donar
kadehler kalkar kırmızı şaraplı, şömine başlarında.
gakkoş Osman’da sever kışı;
kileri odunlu
ve ayakkabısının tabanı delik olmazsa,
tenceresinde tarhana, tabakasında tütün
değme keyfine o zaman kışın
Elazığ’lı Osman’da sever kışı/ haddi olmaksızın
ancak, bu şartların olmasıyla...

XII
Osman, bir Elaziz’li genç oğlan
yüreği özgürlüklerle tutuşan.
parkası sayısızca yamalı
gözleri mahcup; aşıkların bayramı
ezilenlerin kara şıvanı
ölülerin sahipsiz mezarı
başı dumanlı mor dağların ulu çınarı
bir kavganın haklılığı
başkaldırının, serhıldanların kalkanı
binlerce Osman’ın türküsü,
kafasında bir soru/ hala cevabını bulamadığı;
özgürlük ne menem şeydir kardaş?
değer yargıları nedir?


Gürkal Gençay
25.Ekim.1995
Deniz Köşkleri / İstanbul

(''Yarınları Tüketmek Dünden'' isimli kitaptan / Örtülü Yayınları–1999)
*********************************************************************************
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/article.php? id=10266&archive_list=1&t=Yar%C4%B1nlar%C4%B1_t%C3%BCketmek...

http://taflandergisi.blogspot.com/2008_06_01_archive.html

(Sayfa: 51 / 56)

Gürkal Gençay
Kayıt Tarihi : 21.1.2007 21:27:00
Hikayesi:


1976 yılı yazında, Küçükçekmece Köprüsü başında bekçiliğini yaptığı bir karpuz sergisinde uyurken sırtından vurularak öldürülen ve (Malabadi Köprüsü) şarkısını hep ağlayarak söyleyen dostum, gakkoşum Elazığ’lı Osman Kaptan’ın anısına... Aydınlık içinde olsun... İyiliğimiz, değer verdiğimiz birinin/ ya da değer verdiklerimizin de aynı şeyi düşünmesinden olsa gerek...

Gürkal Gençay